4 Aralık 2014 Perşembe

DOKTOR, "SEBOREİK DERMATİT" DEDİ

Özellikle, yıkanmanıza yakın, başınız bazan tatlı, bazan da şiddetli bir şekilde “kaşınıyor”;  kaşıdıkça veya saçlarınızı taradıkça, omuzlarınıza “pul pul kepek” dökülüyor. Omuzlarınıza adeta kar yağmakta... Denemediğiniz “sabun ve şampuan” çeşidi kalmadı. Her kim, ne dediyse kullandınız. Bazan da;“mesele, halloldu kepek kesildi, artık dökülmüyor” dediniz. “İlerleyen haftalarda” baktınız ki; “yine olmamış”. Yıkanmanıza yakın artan bir hızla yine kepek dökülmeye başladı.


Nihayet, “bir cilt mütehassısına” görünmeye karar verdiniz. Cilt uzmanı şikâyetinizi inceledi ve “teşhisi” koydu. “Sizde seboreik dermatit var” dedi. İşte bu andan itibaren bilin ki; bu cilt problemiyle “uzun yıllar” arkadaşsınız... Maalesef, bu rahatsızlığı başlatan sebeb ve dolayısıyla da “kalıcı tedavisi”, tıbben bilinemiyor. Vakalar “kişiden kişiye” değişiklik gösteriyor. Kâh ilerleyen, kâh gerileyen dönemlerle artık “hayatınızın bir parçasıdır.”

SEBOREİK DERMATİT (SD) EN ÇOK HANGİ BÖLGELERİ TUTAR

“Saçlı deri” en yaygın olduğu bölgedir. Ensenin, alnın veya şakakların saçla birleştiği kısımlar, en fazla kaşınan, hırpalanan ve kepek döken kısımlardır. Sakalınız varsa; boyun, bıyık bölgeleri başta olmak üzere, “kaşıntı, kızartı ve pullanma” yakanızı bırakmaz. Bu yüzden SD li kişilerin sakal bırakmaması tavsiye edilir. Sakal kesildiğinde, önceden kaşınmak suretiyle kızarmış pullanmış bölgeler kısa sürede normal hâle döner.

İki kürek kemiği arası veya göğüs kıllarının bulunduğu bölgede, zaman zaman SD kendini gösterse de daha hafif seyreder, rahatsız edici kaşıntılar önemsizdir.

En şiddetli kaşıntı kızartı ve pullanma bölgesi “ensenin saçla birleştiği” kısımdır. Çünkü en fazla sürtünen ve hırpalanan bölgesidir. Yattığımızda, gece boyu yastığa sürtünen, uzun süreli temas ile terleyen kısımdır. Giydiğimiz gömlek, ceket, kaban vs gibi giysilerin yakası, saçlı ense bölgesine en fazla sürtünür. Hatta berberiniz bile, saçınızı keserken tarağını peş peşe saçlı ensenize sürter.

SEBOREİK DERMATİT HANGİ TİP KİŞİLERDE DAHA SIKTIR.

Anatomik olarak; ince ve beyaz derili, sık saçlı kişilerde. Psikolojik olarak; “tez canlı” dediğimiz, heyecanlı, stresli, “gelecek endişesi taşıyan”. Yakın sorunu halletse de, bu kez “uzak sorunları” gören, işe girmeden işten ayrılacağını, evlenmeden boşanacağını düşünen ve hesaplar yapan kişiler denilebilir, fakat psikolojik dalgalanmaları hiç olmayan, farklı anatomiye sahip kişiler de SD ile tanışmıştır... Sebebi konusunda, tıbben “çözümsüz” kalan kısmı da burasıdır.

SEBOREİK DERMATİT HANGİ YAŞLARDA BAŞLAR

 22 li yaşlarda “hafif etkilerle” kendini göstermeye başlar. Şiddetli kaşıntı, kızartı “henüz yoktur”. Koyu renk elbise giyildiğinde görünür halde, saç taranırken omuzlara inceden kepek dökülmesi olur. Bu yaşlarda, çevrenin tavsiyesiyle veya televizyon reklamlarından öğrenilmiş kepek önleyici sabun, şampuan kullanıldığında kepek oluşumu engellenir. Daha doğrusu “ertelenir”.

35 li yaşlarda ise kepeğe, “kaşıntı ve kızartılar” ilâve olmaya başlar. “Eliniz, sık sık kaşınan bölgeye gider”. Kaşıntılar birbirini “takip ve davet” eder. Kaşınan yere de “kan akımı hızlandığından” kızartılar kaçınılmaz olur. Sabunlardan fayda gelmez, bazı piyasa şampuanları “geçici olarak” etkili olabilir.

50 den sonraki yaşlarda ise; bu yaşlara gelmiş her insanı etkileyecek “doğal yaşlanma sürecine” girilmiş olur. Ciltte görülen en belirgin yaşlanma etkisi “cildin incelmesidir”. Cilde dolgunluk sağlayan “kollajen liflerin” üretimi azalır. Deri sıcak-soğuk değişimlerine hassas hale geldiği gibi, hırpalanmaya karşı da dayanıksızlaşır. Elbette SD li kişiler bu süreçten daha da olumsuz etkileneceklerdir. Bu yaşlar cıvarı kişiler, artık çevre tavsiyesi veya piyasa şampuanlarından fayda görmez. Kişinin, doktor tavsiyesiyle; sürekli “tıbbi şampuan” kullanması kaçınılmaz hale gelir.

SEBOREİK DERMATİTLİ CİLT BÖLGESİ NASIL DAVRANIR

Normalde, derinin değişim süreci “yaklaşık bir ay kadar” sürer. Yani, cildin bazal tabakasında üreyen “keratinosit” hücreleri, bir aylık süreçte, çekirdeklerini kaybederek ve bazı değişimlere uğrayarak  yukarı doğru, epidermiste, (üstderide) “keratin” tabakaları halinde birikir.  Bir ay önce üremiş keratinosit hücreleri, epidermisin en üst tabakasına ulaştığı için kendiliğinden dökülür. Ölü keratinosit hücreleri, farklı zaman aralıklarında döküldüklerinden miktarı bizim için sorun teşkil etmez. Banyo almamız da bu dökülmeye biz farkında olmadan yardımcı olur.

SD li cilt bölgesinde ise bu değişim, kişiden kişiye farklılık gösterse de, en kötü şartlarda “4 güne kadar” inmiştir. Yani, deri değişim çevrimi 4 gün civarındadır. Bu “anormal hız” daha fazla keratin birikimi demektir. Epidermis tabakası, kısa sürede “kalınlaşır” ve fazla “tutunamayarak” pul pul dökülür.

Bu bölgedeki “hızlı, düzensiz ve aşırı keratin” çoğalması “pürüzlü süngerimsi” bir tabaka oluşturur.

DERİMİZDE YAŞAYAN BAKTERİLER

Her insanın cildinde yaşayan “asalak bakteriler” mevcuttur. Çeşitli olsalar da en önemlileri, 11 kadar farklı tipi olan “Malasezzia furfur” dur.
Cildin SD li bölgesinin aşırı hücre çoğalmasından dolayı pürüzlü, süngerimsi bir tabaka oluşturması, bakteriler için de “hızlı bir çoğalma” ortamı demektir.

Bakterilerin hızla çoğalması; “toksik hırpalayıcı” atık maddelerin de artması demek olur. Cilt, bu bölgesindeki “aşırı toksik madde” üretimine de doğal olarak bağışıklık tepkisi gösterecektir. Bölge, yanmaya, kızarmaya ve sürekli kaşınmaya başlar.

Kaşınmanın hırpalayan mekanik etkisi, ve toksik maddelerin çoğalması, cildin “dermis (altderi)” tabakasındaki bazal katmana uyarıcı etki yapar ve bazal katman, bölgeyi tamir amacıyla, “yeniden” keratin hücreleri üretimine başlar. Böylece birbirini artıran “çevrim” oluşur.

CİLT YAĞININ (SEBUM) SEBOREİK DERMATİT’DE ROLÜ VAR MI

Vardır. Zaten hastalık da “adını bu yağdan alır”. Yağ, cildin dermis tabakasında, “sebum” bezlerini oluşturan hücreler tarafından üretilir. Vücudumuz sayısız sebum bezleri sayesinde ısıl değişimlere, mekanik ve kimyasal dış etkilere dayanıklıdır. “Sebum, cildin kırışmasını, çatlamasını, kuruyup dökülmesini engelleyen hayati önemde bir maddedir.”

Bütün bu iyiliklerine karşın, “fazlası” da cilt için SD gibi bir probleme sebep olur.
Sebum, şu maddeleri ihtiva etmektedir.

Trigliseritler
Kolesterol ve esterleri
%12  squalen (kolesterol benzeri ara ürün)
%26 parafin
Serbest yağ asitleri (Trigliseritlerin bakteriler tarafından parçalanmasıyla oluşur.)

Sebumun “normal sınırlar içinde” salgılanması esastır, fakat aşırı salgılama halinde cildin pürüzlü, gözenekli bölgesi daha fazla sebum emer ve bakterilerin sebep olduğu yağ asitleri çoğalır. Bu da yine cildin kaşınması, hırpalanması, kızarması demektir. Yani sebum da, bölgenin keratin üretimi çevrimine pozitif katkı sağlamaktadır. SD li kişilerde, salgılanan sebumun “farklı bileşimde” olduğu sanılmaktadır.

TERLEME, SEBOREİK DERMATİT’İ TETİKLER Mİ

“Şiddetle tetikler ve etkiler”. Bol bol terlediğimiz yaz aylarında, “SD ile başetmek güçleşir”. Bununla da kalınmaz; önceki SD li bölgeler daha da “genişleme” meyline girer ve önceki yılda bulunmayan “yeni SD li bölgeler” de ortaya çıkabilir.

Ter şu maddeleri ihtiva eder.

Maksimum %1 lik NaCl lü su (Bildiğimiz tuzlu su)
Üre
Laktik asit
Amonyum

Ter ilk salgılandığında “asidik” karakterlidir. Bu ilk anda bakteri çoğalmasını engelleyici etki yapar, fakat bir müddet sonra “alkali” karaktere dönüşür ve yine bakteriler için üretici etki yapmaya başlar. Keratin üretim çevrimine destek olur.

SEBOREİK DERMATİTLİ YERE KORTİZONLU POMAD SÜRÜLÜR MÜ

Kortizol, “bağışıklık baskılama” hormonudur. Kortizonlu pomad, hasta cilt bölgesine sürüldüğünde, SD li bölgenin, yanma, kızarma ve kaşıntı gibi iltihabi bağışıklık cevabını “baskılar”. İltihap azalır ve bölgenin rahatsız edici süreci “geri itilir”. Bu da kişide bir müddet geçici bir rahatlama sağlar.

Kortizon baskısı ortadan kalkınca; her şey kaldığı yerden devam eder. Daha kötüsü SD li bölge “agresifleşebilir”. Yani kontrolü zorlaşabilir. Bu yüzden “kortizonun sürekli kullanımı tıbben tavsiye edilmez.” 

ANTİBAKTERYEL ŞAMPUAN İŞE YARAR MI

Bu tür şampuanlar içinde, en spesifik olanı “ketokonazol” ihtiva edenlerdir. Ketokonazol ile muamele edilen SD li bölgede, “malasezzia furfur” denilen cilt bakterilerinin tamamı olmasa da bir kısmı “ölmekte ya da çoğalmaları engellenmektedir”. Bu durum, hastada birkaç hafta iyi bir rahatlama sağlar. Hatta, kişi bu tür şampuanı daha evvel niçin kullanmadığına hayıflanır.

Yaklaşık 4-6 hafta sonra işler iyi gitmemeye başlar. Artık dozu artırsanız da netice alamazsınız. Olan olmuş ve cilt bakterileri bu yeni maddeye “direnç” kazanmışlardır.
Yani, bakteriler, “ketokonazol” maddesine karşı “bağışıklık” geliştirmişlerdir. Dolayısıyla, üremeleri engellenemediğinden, eskiye dönüş olur.

FARKLI  MARKA ŞAMPUAN KULLANILABİLİR Mİ

Antibakteryel özellikli hangi marka şampuanı kullanırsanız kullanın, “ilk kullandığınız haftalar” rahatlatıcı etkisi görülecek, fakat birkaç hafta sonra eskiye dönüş olacaktır. Sebep aynı “bakteriler direnç kazandı”.

Bazı cilt hekimleri, bu durumun yaşanmaması için bakterilere “şaşırtma taktiği” uygularlar. Yani, farklı antibakteryel özelliğe sahip şampuanların “dönüşümlü olarak” kullanılmasını tavsiye ederler. Bu uygulama “işe yarar gibi” görünmektedir. Bu uygulamayı yaparken; bakterilerin ilerde “geniş spektrumlu” bir direnç kazanıp kazanmayacakları hatırda tutulmalıdır...

SEBOREİK DERMATİT SAÇ DÖKER Mİ

Seboreik dermatitin saç döktüğü konusunda veri bulunmamaktadır. Bu da hasta kişiler açısından moral verici bir durumdur...

SEBOREİK DERMATİT YÜZE YAYILIR MI


Daha genç yaşlarda yüze yayılım olabildiği gibi, 50 li yaşlardan sonra yüze yayılma ihtimâli artar. Alın, iki kaş arası bölge, burun, iki kanadı ve kanatlara yakın yüz bölgeleri, bazan göz kapakları etkilenen bölgeler arasındadır.

50 li yaşlardan sonra doğal yaşlanma süreciyle birlikte her kişide “cilt incelmesi” oluştuğunu ifade etmiştik. SD li hastada yüze yayılma olmuşsa, cildin SD li bölgeleri diğer kısımlarına nazaran “daha kırmızımsıdır”. Cilt iyice hassaslaşır. Öyle ki; ağız ve burundan çıkan nefes buharları, yukarı doğru yükselirken burun kenar bölgelerini, alnın iki kaş orta bölgesini sürekli olarak nemli tutar. 24 saat ılık nemli tutulan bu bölgeler SD nin yüze yayılmasına yardımcı olur. Bakterilerin “nemden hoşlanması”, daha kolay üreyecekleri anlamına gelir.

CİLTTE  GRANÜLİZASYON BOZUKLUĞU

Hastanın SD li bölgesinde kaşınma, hırpalanma ve sık deri değişimi olağan hâle geldiği için cildin dermis katmanına bağlı olan “granülizasyon” tabakası, ortadan kalkar. Granülizasyon tabakası, epidermis (üstderi)  için “sağlam bir tutunma” sağlayan tabakadır. Granülizasyon tabakası kalmamışsa; epidermis tutunamayacağı için pul pul dökülme “daha kolay” hale gelir...

SEBOREİK DERMATİTLE NASIL İYİ GEÇİNİLİR

Konazol tatbiki :

Saçınızı, aşırı kurutmayan, beyaz sabunla iki kez yıkayın. Yıkamada “çok sıcak su kullanılmamalıdır”. Çok sıcak su cildi hırpalar. Başınızı, sabun kalıntısı saç diplerinde kalmayıncaya kadar durulayın. Son yıkamanızı konazol şampuan ile yapın. Şampuanı, saç diplerine iyice yedirmeye çalışın. Yedirme sırasında asla tırnaklarınızı kullanmayın. Deriyi tahriş edebilirsiniz.

Başınızdaki şampuan köpüğünden bir miktar alarak, cildinizin diğer kaşınan bölgelerine sürebilirsiniz. Meselâ; göğüs ve omuz bölgesi gibi. 
Bu durumda, “mutlaka 5 dakika” beklemelisiniz. Az bekleme düşük doz olduğundan, etkisi belki de hiç olmayabilir.  Çok bekleme de, “aşırı doz” sayılacağından etkin madde, fazlaca kana karışır. Bu da vücudumuzda farklı bir yan etki oluşturabilir. Bu sebeple, zamanı uzaktan gözliyeceğiniz bir saat veya cep telefonu kullanmanız faydalı olur.

Konazol şampuanınız biterse; “yenisini satın almayın”. Eğer kutu henüz bitmeden başınız tekrar kaşınmaya başlamışsa; konazolü “şimdilik terkedin.” Zira direnç oluşmuştur.

Prozinc tatbiki :

Bir sonraki banyoda prozinc şampuan (yeşil kutu) kullanmak gerekir. Bu şampuanın da, kullanılma şekli, konazol tatbikinde olduğu gibidir. Önce iki kez beyaz sabunla, son yıkamayı da Prozinc ile, köpüğü başınızda 5 dakika bekletmek suretiyle yapın. Prozinc sürekli kullanıma uygundur denilebilir. Antibakteryel etkisine ilâve olarak cilt besleyici özelliği de vardır. Fiyatı pahalıdır.

Kış aylarında herşey iyi giderken, yazın bol terleme sebebiyle SD li bölgeler tekrar kaşınmaya başlayabilir. Yazın, teri uzaklaştırmak için daha sık banyo yapmamız tabiidir. Bu durumda, her banyoda prozinc kullanmaya “lüzum yoktur”. Atlamalı olarak kullanılabilir. Bildiğiniz üzere sık kullanım, bu ürüne karşı da direnç gelişimine kolaylık sağlayabilir.

Yıkama esnasında, şampuanın alnınızdan aşağı akarak göz kapaklarınıza temas etmemesine gayret gösterin. Şampuanın bileşimi; gözkapağında bulunan meibomian bezlerinin tıkanmasına ve göz kenarında "arpacık" çıkmasına sebep olabilir.

Prozinc kullanıyorken, ciltte ısrarcı tatlı kaşıntılar yine başladıysa, şampuan kullanımına bir müddet ara vermek ve cildin tekrar eski duyarlılığını kazanmasını sağlamak lâzımdır. Kişiye göre değişse de, 4-6 ay kullanıp 1 ay ara vermek faydalı olur. (Bu 1 ay içinde normal beyaz sabun kullanılır)

Ultralan pomad kullanımı :

Bu ürün “kortizon” ihtiva eder. Yazın, SD ile mücadelenin zor olduğu zamanlarda Prozinc kullanmanıza rağmen bazı cilt noktaları yine kaşınabilir. Sadece 1-2 kez kullanmak şartıyla; kaşınan, kızaran cilt bölgesine “acilen” ince bir tabaka sürülebilir. “Devamlı kullanılmaz...” 

Madécassol kullanımı :

Cilt yenileyici (sikatrizan) olarak işlev görür.
Bazı SD li cilt bölgeleri, aşırı kaşımadan dolayı biraz “derin hırpalanmış” olabilir. Yukarıda sayılan ürünleri kullanmaya rağmen o bölgelerde pullanma sürebilir. Zira, cildin granül tabakası yok olduğundan, epidermis tutunamamaktadır.  Madécassol ihtiva ettiği maddelerle, epidermiste, bazal katman üzerinde kanla beslenen bir granülizasyon cilt tabakası oluşumuna yardımcı olur. Böylece epidermis “sağlam tutunur...”

Madécassol banyodan “2 saat sonra ve ertesi gün”, bahsedilen bölgeye ince bir tabaka sürülür. Bir sonraki banyo işleminden sonra da, yine 2 saat sonra ve ertesi gün sürülür. “İhtiyaç hasıl olacağı zamana kadar bir daha kullanılmaz...”

  

Önemli Not ! : Konu içinde adı geçen ürünler, cilt mütehassısına danışılmadan kullanılmamalıdır. Çünkü; etkileri, kişiden kişiye farklılık gösterebilir.