31 Mayıs 2015 Pazar

İŞTAH AÇAN İLAÇ YOKTUR

Vücut, ihtiyaca göre iştah mekanizmasını kendi kendine tanzim eder ve ayarlar. Bu mekanizma karmaşık olup, tam olarak bilinmemektedir ve beyinde bir iştah merkezinin olduğu kabul edilmektedir. Bu merkez sindirim organlarının ve ruhi sebeplerin etkisi altında işler. Önceden yenmiş ve beğenilmiş bir yiyeceğe karşı gelişen iştah duygusuna, yoğun bir tükürük ve mide salgısı da eşlik eder. Genellikle yenen ilk lokmalar iştah açıcı bir rol oynar. Hoşa gitmeyen gıda kokusu, o yiyeceğe karşı iştahı derhal azaltabilir hattâ yok edebilir de.  

Normal bir insanın doyduktan sonra iştahı azalır. Fakat devamlı bir iştahsızlık karşısında organizmada bir rahatsızlığı düşünmek lâzımdır. Bu bozukluk, sindirim sisteminde olduğu kadar diğer sebeplerle de olur. Kansızlıklar, vitamin eksiklikleri, ateşli hastalıklar, karaciğer ve böbrek hastalıkları iştahın kesilmesine sebep olurlar. 

SAİT FAİK ABASIYANIK, HİKAYE, BİYOGRAFİ

SAİT FAİK ABASIYANIK  (1906 - 1954)

Adapazarı'nda doğdu. İstanbul Erkek Lisesi'nin onuncu sınıfından Bursa Lisesi'ne nakil oldu. Oradan mezun oldu. Bir süre Edebiyat Fakültesi'nde okudu. Babasının isteği üzerine, ekonomi tahsili için İsviçre'ye gitti. On beş gün sonra Fransa'ya geçti. Üç yıl orada yaşadı. Geri dönünce, bir taraftan hikâye yazarlığı, bir taraftan ticaret yaptı. Doğru dürüst bir meslek sahibi olamadı. Annesiyle Burgazadası'nda yaşadı. Evlenmedi de. Vefatından sonra evi müze haline getirildi. Annesi bir Sait Faik Hikâye armağanı tesis etti. Şiir, roman ve hikâye türlerinde yazılar yazmıştır. İnsanlığın çelişkileri, bunalımları, insan-doğa ilişkileri hikâyelerinin ana temaları oldu

Hikâyeleri: Semaver, Sarnıç, Şahmerdan, Lüzumsuz Adam, Mahalle Kahvesi, Havada Bulut, Kumpanya, Havuzbaşı, Son Kuşlar, Alemdağında Var Bir Yılan, Şimdi Sevişme Vakti, Az Şekerli, Tüneldeki Çocuk, Mahkeme Kapısı (Adliye röportajları)
Romanları: Kayıp Aranıyor, Medarı Maişet Motoru (1952 de Birtakım İnsanlar adıyla basıldı, fakat toplatıldı) 

30 Mayıs 2015 Cumartesi

FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA, ŞİİR, BİYOGRAFİ

FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA  (1914 - 2008)

İstanbul'da doğdu. Asker okullarında yetişti. Kuleli'den sonra Harbiye'yi bitirip piyade subayı oldu. Memleketi vazifeyle dolaştı. 15 yıl hizmet gördükten sonra, 1950 yılında önyüzbaşılıktan emekliye ayrıldı. Çalışma Bakanlığı müfettişi oldu. İstanbul Aksaray'da "Kitap" adıyla bir kitabevi açarak yayıncılık hayatına girdi. Şiirleri çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlandı. Naaşı Karacaahmet mezarlığındadır.

Şiirlerindeki temalar; hayat, ölüm, Tanrı, zaman, düşünce-inanç-tutku çatışmaları, evrenin gizemi, insanın evrendeki yalnızlığına çözüm bulma çalışmaları olarak özetlenebilir.

ŞİİRLERİ: Havaya Çizilen Dünya, Çocuk Ve Allah, Daha, Çakırın Destanı, Taş Devri, Üç Şehitler Destanı, Toprak Ana, Kınalı Kuzu Ağıdı, Aç Yazı, İstiklâl Savaşı, Sivaslı Karınca, Anıtkabir, Âsû, Delice Böcek, Batı Acısı, Aylam, Türk Olmak, Yedi Memetler, Çanakkale Destanı, Vietnam Savaşımız, Haydi, Uzaklarla Giyinmek, Dildeki Bilgisayar, Yavaşlayan Ömür

29 Mayıs 2015 Cuma

CEVAT ÜSKÜDARLI, ESER, BİYOGRAFİ

CEVAT ÜSKÜDARLI  (1871 - 1939)

Harbiye'yi bitirdi. Hoca Ali Rıza'dan resim öğrendi. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'nin kurucularındandır. 1918 Viyana Sergisi'nde ilgi uyandıran bir "Büyükada" tablosu yapmıştır. Hoca Ali Rıza ve İbrahim Çallı karışımı bir izlenimciliğin örneklerini vermiştir.


Cevat Üsküdarlı - Savaş Gemisi    77x45,5 cm

28 Mayıs 2015 Perşembe

İSHALDE, AÇ KAL SUSUZ KALMA

Bağırsakların çalışma bozukluğuna bağlı günde 4-5 defadan fazla sulu şekilde çıkan dışkıya "ishal" denilir. İshallerde daima bir bağırsak bozukluğu akla gelir. Bu bozukluk ince veya kalın bağırsaktadır. Çoğu zaman ince ve kalın bağırsaklar beraber bozulurlar.

En çok rastlanan ishal şekli yaz ishalleridir. Bakterilerce bozulmuş gıdaların alınmasıyla veya soğuk algınlığıyla vücut direncinin düşmesi neticesinde bağırsaklarda mikroplar çoğalır ve faydalı bakteri florasına galip gelerek çıkardıkları toksinlerle bağırsakların normal çalışma düzenini bozarlar. Bağırsaklar da bu zararlı durumdan kurtulmak için muhtevayı sulandırarak hızla dışarı atmak isterler.

27 Mayıs 2015 Çarşamba

ENFARKTÜSE KİMLER ADAYDIR

Enfarktüs, vücuttaki bir organa ait bir kısım doku parçasının ölmesine verilen isimdir. En çok kalpte görülür. Bunun haricinde, akciğerlerde, böbreklerde de görülebilir.

Kalp enfarktüsü, kalbi besleyen ve koroner damarlar ismi verilen kalbin üzerindeki ince damarlardan birinin tıkanması ile ortaya çıkar. Tıkanan damarın kan verdiği kas bölgesinde ilk önce mikropsuz iltihabi bir reaksiyon olur ve sonra doku kangrenleşir. Kangrenleşen saha bazan çok ufak, bazan çok büyük olur ve kalp vazifesini yapamaz hale gelir.


İDRAR, GÜNDE 1,5 LİTRE NORMAL

Böbreklerin kanı süzerek yaptıkları idrarın büyük bir kısmı sudur. İçinde, başta tuzlar ve üre olmak üzere organizmaya ait çeşitli maddeler vardır. Sudan daha yoğundur ve asit bir maddedir. Yoğunluğu, alınan su ve tuz miktarına, hava sıcaklığına göre değişir. 

Normal bir insan günde ortalama 1500 cm3 (1,5 litre) idrar çıkarır. 550 cm3 ün altında veya 2000 cm3 (2 litre) ün üstünde çıkarılan idrar daima bir hastalık halini veya böbreklerde bir bozukluğu düşündürmelidir.

İdrar, idrar yolları iltihabı olmadığı müddetçe mikropsuz bir sıvıdır. Normal şartlarda berrak- limon sarısı rengindedir. Kan şekeri 180 in üstüne çıkan kişilerin idrarında glikoz artar. Albüminüri (böbreğin proteini tutamaması) durumunda da idrarda protein artışı olur ve kişi köpüklü idrar yapar. İdrara irin karışırsa rengi bulanıklaşır, kan karışırsa rengi koyulaşır. Alınan bazı ilâçlar veya vitaminler de idrarın rengini değiştirebilir. Buna ait ikaz ilâcın açıklama kâğıdında belirtilir. 

TURGUT ZAİM, ESER, BİYOGRAFİ

TURGUT ZAİM  (1906 - 1974)

Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitirdi (1930) . Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği ile "D" Grubu'nun sergilerine katıldı. Devlet Tiyatrosunda dekoratör olarak çalıştı. Hiçbir dış etkide kalmadan, kendine özgü bir naif anlatımla, yerli folklorik bir atmosferi yansıtan kompozisyonlar yaptı. İki kez Devlet Resim Ödülü almıştır.


Turgut Zaim - Hamur Açan Kadın  92x73

26 Mayıs 2015 Salı

CAHİT SITKI TARANCI, ŞİİR, BİYOGRAFİ

CAHİT SITKI TARANCI  (1910 - 1956)

Diyarbakır'da doğdu. İlk öğrenimini doğduğu şehirde yaptı. Dört yıl Kadıköy Saint Joseph Lisesi'nde okudu. Galatasaray Lisesi'ni bitirdi. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni tamamlamadan, Paris Siyasal Bilgiler Okulu'na girdi. İkinci Dünya Savaşı sebebiyle buradaki tahsili yarım kaldı. Türkiye'ye dönünce, Anadolu Ajansı mütercimliğinden Toprak Mahsulleri Ofisine, Çalışma Bakanlığı Teftiş Heyetine kadar çeşitli memurluklarda bulundu. 1954 yılı ocak ayında beyin damarlarındaki tıkanma yüzünden felçli yatalak hasta oldu. Tedavi için götürüldüğü Viyana'da iki sene sonra vefat etti. 

Şiirleri, hikâye ve tercümeleri vardır. Lise yıllarında yazdığı ilk şiirleri, "Muhit", "Servet-i Fünun", "Uyanış" dergilerinde yayınlandı. Şiirlerinde aşk, güzellik, yalnızlık ve ölüm gibi temaları işledi. 1946 yılında Cumhuriyet Halk Partisi'nin açtığı yarışmayı "Otuz Beş Yaş" şiiriyle kazandı.

Şiirleri: Ömrümde Sükût, Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel, Sonrası, Ziya'ya Mektuplar 

ATATÜRK İLE DÜELLO İSTEDİ

Ahmet Rüstem (Alferd) Bey, Milli Mücadeleye katılmak üzere Ankara’ya gelmiş ve bir ara Dışişleri Bakanlığı’na vekillik de yapmıştı.

Bir gece Genel Kurmay’da Atatürk’ün sofrasında, Bakanlar ve bazı Milletvekilleri ile komutanlar bulunuyordu. Sofrada bulunan Ahmet Rüstem Bey, “yemek bitti zannıyla” sigara yaktı. Halbuki yemek sonunda tatlı vardı. Bu sebepten olsa gerek Atatürk :

“Sigara için acele etmeyelim” dedi

Bunun üzerine Ahmet Rüstem Bey sigarasını söndürdü ve yemekten sonra da odasına çekildi. Bir müddet sonra, bir subayla Atatürk’e mektup gönderdi. Mektubunda, “Herkesin içinde ‘sigara için acele etmeyelim’ demekle, sigarayı söndürmeye zorladığından dolayı onurunun kırıldığını” öne sürüyor ve  “Atatürk’ün bu hareketine tahammül edemiyeceğinden dolayı, kendisini düelloya davet” ediyordu. “Şu sıralar Atatürk’ün Milli Mücadele işinin başında olması sebebiyle, düelloyu bu işin sonuna bırakabileceğini” de yazmıştı.

25 Mayıs 2015 Pazartesi

CELAL UZEL, ESER, BİYOGRAFİ

CELÂL UZEL  (1901 - 1965)

Öğretmen Okulu öğrenimi görmüş, kendi kendini yetiştirmeye çalışmıştır. Bizde görülen, bir çeşit gelenekçi izlenimciliği sürdürmüştür.


Celâl Uzel - Süleymaniye Camii   46x38 cm

24 Mayıs 2015 Pazar

ZİYA OSMAN SABA, ŞİİR, BİYOGRAFİ

ZİYA OSMAN SABA  (1910 - 1957)

İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesi'nde okudu. Cumhuriyet gazetesi muhasebe bölümünde çalışırken Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Ankara'da kısa bir süre Emlâk Bankası'nda çalıştı. Sonra İstanbul'a geldi ve Milli Eğitim Basımevi Tashih Bürosu Şefi oldu. Kalp krizi geçirdi ve oradan ayrılarak "Varlık" dergisine girdi. Tekrar kalp krizi geçirerek İstanbul Kadıköy'deki evinde vefat etti. Şiir ve hikâye türünde eserler vermiştir. Şiirlerinde, çocukluk ve gençlik hatıralarına bağlılığı ve küçük mutlulukları işledi.

Şiirleri: Sebil Ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak
Hikâyeleri: Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi, Değişen İstanbul 

HİSTERİ, KADINLARDA FAZLADIR

Ruhi bir bozukluktur. Sebebi kesin olarak bilinmemekle birlikte, genetik (İrsi) olduğu tahmin edilmektedir. Çoğunlukla kadınlarda görülür. Özellikle yumurtalık hastalıkları olanlarda sıklığı dikkati çeker. Erkeklerde daha azdır, fakat şiddetlidir.

Histerik olanlar, bayılma taklidi yaparlar, kendilerini yerlere atarlar ve başkalarının dikkatini çekmek için ne mümkünse yaparlar. Dedikodudan ve başkaları ile meşgul olmaktan ve onlara zarar vermekten hoşlanırlar. Her renge, her kılığa girebilirler ve ikna kabiliyetleri yüksektir.

Kültür yapısının histeriklerde hiç bir etkisi yoktur. Bilâkis çevreyi daha kolay istismar ederler. Sıkışınca ağlarlar veya bayılırlar. Cinsel hayatları düzensizdir ve kolay tatmin olmazlar.

Tedavisi, ruh hastalıkları mütehassısının işidir. 

HİPOKRAT PARMAĞI, TEŞHİS VERİSİ

Hipokrat Parmakları
Bazı hastalıklarla beraber görülen parmak şekillerindeki bozukluktur. Parmakların uç boğumları şişerek trampet çubuğuna benzer hale gelirler. Tırnaklar düzleşir.

Bu durum, müzmin kalp ve akciğer hastalıklarında, doğuştan kalp bozukluklarında, "endokardit" hastalığında ve bazı karaciğer hastalıklarında görülebilir.

Tıpda teşhis için değerli bir veridir.

HİPERTROİDİ (Tiroidin Çok Çalışması)

Tiroid bezinin fazla çalışması neticesinde ortaya çıkan bir hastalık halidir. Kana karışan tiroid hormonları fazla olduğu zaman vücut metabolizması artar. Aşırı terleme, heyecan, acelecilik, ellerde ve göz kapaklarında titreme, zayıflama, kalp çarpıntısı, uykusuzluk gibi ârazlar ortaya çıkar.

Hipertiroidi genel olarak hamilelikte veya büyük bir üzüntü ve heyecandan sonra başlar.

Basedow- Graves hastalığı hipertiroidin özel bir şeklidir.

Tedavi için, istirahat, müsekkinler ve iyot damlaları iyi gelir. Tiroid bezinin çalışmasını frenleyen ilâçlar metabolizmayı derhal düşürür. Bu ilâçlar, ancak hekim kontrolünde kullanılabilir ve sık sık beyaz kan hücrelerinin sayımının yapılması gerekir.

SAİP TUNA, ESER, BİYOGRAFİ

SAİP TUNA  (1904 - 1969)

Sanayi-i Nefise Mektebi'nde iki yıl çalıştıktan sonra, Almanya'da Hoffman'ın yanında ve Paris'te Jullian Akademisi'nde öğrenimini tamamladı. Ancak çalışmaları kartpostal bir sevimlilik ötesine geçmedi.

Saip Tuna - Yörük Güzeli    70x60 cm

23 Mayıs 2015 Cumartesi

MELİH CEVDET ANDAY, ŞİİR, BİYOGRAFİ

MELİH CEVDET ANDAY  (1915 - 2002)

İstanbul'ludur. Orta tahsilini Kadıköy ve Ankara'da yaptı.  Bir süre Belçika'da kaldı. Dönüşte, Milli Eğitim Bakanlığı yayın müşavirliğine tayin edildi. Sonra İstanbul'a gelerek bir müddet gazetecilik faaliyetinde bulundu. Akşam ve Tercüman 
gazetelerinde, sanat sayfası yöneticiliği ve deneme yazarlığı yaptı. Belediye Konservatuarında Tiyatro Tarihi öğretmenliği yapmıştır. Orhan Veli Kanık ve Oktay Rifat'la beraber "Garip" akımının kurucusudur.

Şiirleri: Rahatı Kaçan Ağaç, Telgrafhane, Yan Yana, Kolları Bağlı Odysseus, Göçebe Denizi Üstünde, Ölümsüzlük Ardında Gılgamış
Piyesleri: İçerdekiler, Mikado'nun Çöpleri
Romanları: Aylaklar, Gizli Emir, İsa'nın Güncesi
Denemeleri: Doğu-Batı, Yeni Tanrılar

YÜKSEK TANSİYON, DÜŞÜK TANSİYON

YÜKSEK TANSİYON (Hipertansiyon)

Tansiyonun 16 dan fazla çıktığı hallere "yüksek tansiyon" hastalığı denilir. Normal bir insanın tansiyonu 10 ile 15 arasında, günün şartlarına, yorgunluğa ve istirahate göre değişir. Fakat daha fazla tansiyon yükselmesi normal değildir.

Tıpda tansiyon sebepleri iki grupta toplanır. Birinci grup; Kalbin aort kapağı yetmezliklerinde, "cushing" denilen böbrek üstü bezi hastalığında, tiroid bezinin fazla çalıştığı hallerde, böbrek hastalıklarına bağlı olan tansiyon yükselmeleri. Bunlar gerçek birer tansiyon hastalıkları değildir. Tansiyon yükselmelerine sebep olan hastalıklar tedavi edildiklerinde, yüksek tansiyon da kendiliğinden normalleşir. Özetle; sebebinin ne olduğunun iyi teşhis edilmesi gerekmektedir.


BANDIRMA GEMİSİYLE SAMSUN'A ÇIKIŞ

12Mayıs 1919 günü Mustafa Kemal Paşa’nın Şişli’deki evine gittim. Heyecan içindeydim. “Paşam” dedim.

Sizin Müfettiş olarak Anadolu’ya gideceğinizi öğrenmiş bulunuyorum. Ben de sizinle beraber gelmek istiyorum. Müsaadelerinizi istirham edeceğim.

Bir an durdu, düşünceli bir tavırla yüzüme baktı.

“Gerçek amacımızın, millet ve memleketi boyunduruk altından kurtarmak olduğunu biliyorsun. Yapmak istediğimiz işin büyüklüğünü bile bile böyle konuşman beni çok memnun etti... Ama iyi düşün Hikmet!. Bu çok büyük, fakat çok tehlikeli bir iştir. Bu işin ucunda başarılı olmak kadar ölmek de var.” dedi.

22 Mayıs 2015 Cuma

SEYFİ TORAY, ESER, BİYOGRAFİ

SEYFİ TORAY  (1902 - 1976)

Sanayi-i Nefise Mektebi'ni bitirdi (1925) . Paris'e giderek Jullian Akademisi'nde çalıştı. Dönüşünde, çeşitli okullarda ve Akademi'de öğretmenlik yaptı. Yeni izlenimcilikle bir müddet ilgilendikten sonra arıtılmış bir natürmort anlayışına devam etmiştir. 

Seyfi Toray - Ekmekli Natürmort    92x73 cm

21 Mayıs 2015 Perşembe

ATATÜRK'E GÖRE HZ. MUHAMMED'İN VEFATI

Tarih araştırmalarına çalıştığımız günlerde, Atatürk, öğleden sonraları çok defa bizimle beraber bulunuyordu. Okunan yazıları “dinliyor” ve gereken “direktifleri” veriyordu.

Toplantılardan birinde, İslâm tarihinde “Hulefa-i Raşidin” dönemine ait bir yazı okundu. Dikkatle dinleyen Atatürk, Peygamber’in vefatından sonra beliren “halifeliğe” ait durumu özetledi.

Başkalarına haber vermeden “aceleyle” nâşını defneylemek yolundaki “teşebbüsleri” ve bunlara önayak olan Hz. Ali’nin hareketini “eleştirdi” ve şöyle devam etti :

“Büyük bir devrim yaratan Hz. Muhammed’e karşı beslenilen sevgi, ancak O’nun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla olur.”

20 Mayıs 2015 Çarşamba

OKTAY RİFAT, ŞİİR, BİYOGRAFİ

OKTAY RİFAT  (1914 - 1988)

Trabzon'da doğdu. Babası şair Samih Rifat'dır. Orta tahsilini İstanbul ve Ankara'da tamamladı. Paris'te Siyasal Bilgiler tahsili yaptı. Ankara'da Basın ve Yayın Genel Müdürlüğü'nde çalıştı. İstanbul'da Devlet Demiryolları Birinci İşletmesinin avukatlığını yaptı. İlk şiirlerini 1936 da yayınlamaya başlamıştır. Sonradan tiyatro eserleri de yazmıştır. İstanbul'da vefat etti.

Şiirleri: Yaşayıp Ölmek, Aşk Ve Âvârelik Üstüne Şiirler, Güzelleme, Aşağı Yukarı, Karga İle Tilki, Perçemli Sokak, Âşık Merdiveni, Elleri Var Özgürlüğün

Piyesleri: Kadınlar Arasında, Oyun İçinde Oyun, Birtakım İnsanlar, Atlar Ve Filler, Çil Horoz, Zabit Fatma'nın Kuzusu, Yağmur Sıkıntısı

Romanları: Bir Cigara İçimi, Danaburnu, Dilsiz Ve Çıplak, Bir Kadının Penceresinden, Bay Lear 

CEMAL TOLLU, ESER, BİYOGRAFİ

CEMAL TOLLU  (1899 - 1968)

Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitirdi. Üç yıl süre ile Fransa ve Almanya'da André Lhote, Fernand Léger, Grommaire ve Hoffman ile çalıştı. "D" Grubu kurucularındandır. Gazi Eğitim Enstitüsü ve Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğretim üyeliği yaptı. Konstrüktivist kübist bir çalışmadan sonra, Hitit kabartmalarından esinlenmiş dekoratif bir inşacılığa kadar çaba harcamıştır.


Cemal Tollu - Keçili Kompozisyon - Duvar Pano - 150x200 cm

19 Mayıs 2015 Salı

BİTMEYEN HIÇKIRIK TEDAVİ İSTER

Kalbin arkasında ve iki akciğerin arasından geçen bir sinirin veya beyinde hıçkırık merkezinin uyarılmasıyla meydana gelir. Sebebi tam olarak bilinmiyor. Yaşamın ilk çağlarına kadar gittiği tahmin edilmektedir. Süt çocuklarında sık görülür ve normaldir.

Bazı büyüklerde de hazımsızlık neticesi veya sinirsel hıçkırıklar olur. Bunların haricinde akciğer, kalp, beyin, hava boruları, göğüsteki büyük kan damarları, diyafram denilen karın zarı hastalıklarında da hıçkırık oluşabilir.

Kalp enfarktüslerinde hıçkırık dikkati çeken bir ârazdır. Kısa süren ve geçici hıçkırıklar pek önemli değillerdir, fakat devam eden hıçkırıklar muhakkak doktor muayenesi icabettirir.

Bebeklerde limon suyundan birkaç damla verilmesi hıçkırığı keser. Büyüklerde zararsız hıçkırıklar yarım bardak su içmeyle veya gaz çıkarmayla ya da kısa bir müddet sonra kendiliğinden geçer. Uzun süren hıçkırıklarda sakinleştirici (müsekkin) ilâçlar faydalı olabilir. Kesilmeyen hıçkırıklarda hekim tedavisi şarttır.

HEPATİT KARACİĞER İLTİHABIDIR

Karaciğer iltihaplarına "Hepatit" adı verilir. En çok virüslerle meydana gelir ve buna "Viral Hepatit" denilir. Viral hepatitler A, B, C  şeklinde sınıflandırılır. Bu hastalıklar bulaşıcıdır ve bazan salgınlar yapar. 

Başta sarılık, gözlerin sararması, iştahsızlık, etlere karşı nefret ve ateşle başlayan hepatit genel olarak üç hafta kadar sürer. İdrarın rengi koyu çay rengindedir. Dalak ve karaciğer de büyür. Hastalar kendilerini çok halsiz hissederler ve bir şey yemek istemezler.

A tipi mikrobu, kirli su ve sütlerle bulaşır. Çocuklarda ve gençlerde daha sık görülür. B ve C tipi hepatitler ise daha ziyade kan alıp-verme yoluyla bulaşır.

Sağlık Bakanlığı, A ve B tipi hepatitleri çocuklarda "mecburi aşılama" kapsamına almıştır.

Ciddi hastalıktır. Sarılıklı hastalar tam bir yatak istirahatine alınmalıdırlar. Yağlı yiyecekler tamamen kesilir. Bol karbonhidratlı gıdalar ve vitaminler verilir. Hastalığın başkalarına bulaşmaması için de tedbir alınır. Antibiyotiklerin hepatitlerde tesiri yoktur. Tedavide dikkat edilmezse siroz tehlikesi mevcut olabilir. 

KANIN ANA MADDESİ DEMİR

Kırmızı kan hücrelerinin (Alvuvarların) kırmızı rengini veren ve demir ihtiva eden bir maddedir. Havadan alınan oksijen bütün vücuda bu madde ile taşınır. Bağırsaktan emilen demir, karaciğerde hemoglobin haline çevrilir ve kan hücrelerinin yapımında kullanılır. Yaşlanmış hemoglobin yine karaciğerde "bilirubin" maddesine dönüşerek safra yoluyla atılır. 
Bazı kansızlıklar, demir ve hemoglobin maddesinin eksikliğine bağlıdır.

HEMOFİLİ GENETİK HASTALIKTIR

Yalnız erkek çocuklarında görülen ve büyük kanamalarla kendini belli eden bir hastalıktır. Bu hastalık genetik olarak anne ve babadan geçer. Çoğu zaman, çocuk sünnet olurken ailenin dikkatini çeker. Sebebi: Doğuştan kanın pıhtılaşmasında bir sorun olmasıdır. Kesilen yerde kısa sürede kanamanın durması gerekirken; hemofili hastalarında kanama devam eder. Kanamalar bazan bütün tedbirlere rağmen dindirilemez.

Hasta acilen bir hastaneye kaldırılmalıdır. Vaktinde müdahale olmazsa öldürücü olabilir.

18 Mayıs 2015 Pazartesi

HAZIMSIZLIĞA ÇARE İKİ ÖĞÜN YEMEK

Hazımsızlık, yemek yedikten sonra duyulan sıkıntı ve karında dolgunluk hissidir. Hazımsızlığın en büyük sebebi, bir defada çok yemek yemektir. Normal bir mide ortalama 1-1.5  Kg kadar yiyecek alır. Bazı şahıslar bir kerede 3-5 kg a kadar yemek yerler ve mide anormal derecede genişleyerek vazifesini yapamaz hale gelir.

Kirli, bayat ve çok karışık yiyecekler de hazımsızlığa sebep olur. Gastritler her zaman hazımsızlık sebebidirler. Kabızlık çekenler de sık sık hazımsızlıktan bahsederler. 

Mide, bağırsak, safra kesesi, pankreas hastalıkları da devamlı hazımsızlık yaparlar.

Birçok kimseler yediklerini çıkarmakla rahat ederler. Karbonatlı maden suları kısmen rahat ettiricidir. Az yemek en iyi tedbirdir. Sabah ve akşam olmak üzere günde iki öğün yemek, hazımsızlık çeken mideler için iyi bir çözümdür

Uzun süren hazımsızlıklarda mutlaka bir uzmana görünerek gerçek sebebini öğrenmek gerekir.

17 Mayıs 2015 Pazar

GÜNEŞ BANYOSU VE ÇARPMA

Dünyaya hayat veren güneş, bazan insan sağlığı için zararlı olabilir. Güneş ışınları, bilhassa ultraviyole ışınlar, mikropları en iyi öldüren şifalı ışınlardır. Bu ışınlar ayrıca kemik teşekkülünde ve "D" vitamini oluşturmada önemli rol oynarlar.

Yaz aylarında ve en sıcak öğle saatlerinde gelen kuvvetli güneş ışınları, dokuları tahrip eder. Akciğerlerde ve beyinde zararlara sebep olur. Ayrıca, "melanom" denilen ölümcül cilt kanserinin de başlatıcısıdır. Baş açık güneş banyosu yapılmamalıdır. En faydalı güneş banyoları sabah ve akşam üzeri yapılan ve özellikle gölgede yapılan banyolardır. Yere veya denize çarparak yansıyan güneş ışınları daha faydalı olur. Esasen güneş banyoları günde iki saati geçmemelidir.

GUATR, ERGEN KIZLARDA NORMALDİR

Boyunda bulunan "Tiroid" bezinin büyüyerek şişkinlik yapmasına "Guatr" denir. Boynun ön kısmında kolaylıkla görülür. Guatr başlıca iki şekilde olur. Biri "basit guatr" dır. Diğer şekli ise, tiroid bezinin aşırı faaliyetiyle beraber olan hastalıklardır. Basit ve hafif bir guatr, bulûğ çağında kızlarda ve hamilelerde görülebilir. Bunlar zamanla kendiliğinden küçülürler.

Üçüncü bir guatr şekli de tiroid bezi tümörleridir. Bunlar ekseriyetle boynun bir tarafında ceviz gibi şişlikleriyle dikkat çekerler. Guatr sebebi daima bir hekim tarafından araştırılmalıdır.

16 Mayıs 2015 Cumartesi

GÖZ HASTALIKLARI VE KUSURLARI

En kıymetli organlarımızdan biri olan göz, vücuttaki birçok hastalıklarda kolayca bozulur. Damar sertliği, şeker gibi hastalıklar en erken göz muayeneleri ile teşhis edilir. 

Gözün kızarmasına "Konjuktivit" denir. Çok zaman toz kaçması veya bir mikropla meydana gelir. Allerjik nezle de bahar aylarında konjuktivit ile kendini belli eder. 

Göz merceğinin berraklığını kaybetmesine "Katarakt" adı verilir. Yaşlılarda sık görülür. Ameliyat ile göz merceği değiştirilir. Yerine berrak mercek takılır. Takılan mercek sabit olup, orijinal merceğin sürekli yaptığı yakına-uzağa uyum sağlama özelliği bulunmaz. Gözlük gerekir.  

ORHAN VELİ KANIK, ŞİİR, BİYOGRAFİ

ORHAN VELİ KANIK  (1914 - 1950)

İstanbul'da doğdu. Cumhurbaşkanlığı Orkestrası şeflerinden Veli Kanık'ın oğludur. İlkokulun dört yılını Galatasaray'da okuduktan sonra Lise tahsilini Ankara'da yaptı, ama çok geç bitirdi. Bir süre İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin felsefe bölümüne dinleyici öğrenci olarak devam etti. Sonra Ankara'ya giderek Milli Eğitim Bakanlığı tercüme bürosunda memur oldu. Oktay Rifat ve Melih Cevdet lise arkadaşlarıydı. İlk "sürrealist" denilen şiirleri onlar yayınladılar. İstanbul'da genç yaşta vefat etti. Mezarı Rumelihisarı'ndadır.

Vefatından sonra bütün şiirleri tek bir kitapta toplandı. Nesir yazıları da bir kitapta toplanmıştır. Tercümeleri arasında en çok okunan La Fontaine masallarıdır.

Şiirleri: Garip, Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi, Karşı

SELAHATTİN TEOMAN, ESER, BİYOGRAFİ

SELÂHATTİN TEOMAN  (1901 - 1980)

İstanbul Muallim Mektebi'ni bitirdi. Şevket Dağ ve Halil Paşa'nın çalışmalarından faydalandı. Güzel Sanatlar Akademisi'nde Ali Çelebi atölyesinde bir müddet çalıştı. Bizdeki Boğaziçi manzaraları geleneğini sürdürdü.


Selâhattin Teoman - Çengelköy'de Bir Sokak  65x53

15 Mayıs 2015 Cuma

İNSAN İHTİYACI BEŞ GIDA

İnsan vücudunun ihtiyaç duyduğu başlıca beş gıda grubu vardır. Bunlar: 

  1. Karbonhidratlar (Şekerler)
  2. Yağlar
  3. Proteinler (Et, Süt, Yumurta)
  4. Tuzlar (Sodyum, Potasyum, Kalsiyum, Demir, Bakır vesaire)
  5. Vitaminler (A, B, C, D, E, H, PP )
Bu gıdaları normal bir beslenme için uygun miktarlarda tabii yiyecekler ve içeceklerden almak lâzımdır. Alınan bu gıdalar arasında bir denge olması gerekir. Yalnız tek tip gıda alınması gelişme bozukluklarına ve hastalıklara sebep olur.

14 Mayıs 2015 Perşembe

NECİP FAZIL KISAKÜREK, ŞİİR, BİYOGRAFİ

NECİP FAZIL KISAKÜREK  (1905 - 1983)

İstanbul'da doğdu. Denizcilik Okulu'nu tamamlamadan ayrıldı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe öğrenimini yarıda bıraktı. Felsefe öğrenimi için Paris'e gittiyse de tamamlayamadan yurda döndü. Banka memuru ve müfettiş oldu. Daha sonra Belediye Konservatuarında ücret karşılığı öğretmenlik yaptı. Bir yandan da şiir yazmaya devam ediyordu. Sonunda gazetelere fıkra yazmaya, siyasi dergi çıkarmaya başladı. Birkaç kere de mahkûm oldu, hapse girdi. Tiyatro ve makale türünde de yazıları vardır. 

İlk şiirlerinde halk şiirinin ve Fransız şiirinin etkisinde kaldı. Maneviyatçı ve bireyci şiirin örneklerini verdi. Daha sonra İslâmiyet'e yöneldi ve sanatını bu değerleri savunmada kullanmaya başladı. Görüşlerini, Ağaç ve Büyük Doğu dergilerinde yayınladı. Son Posta ve İstanbul gazetelerinde makaleler yazdı. "Sabırtaşı" adlı piyesiyle Cumhuriyet Halk Partisi piyes yarışmasında birincilik aldı. 1980 de Kültür Bakanlığı Büyük ödülünü aldı. Bir yıl sonra da "İman Ve İslâm Atlası" adlı eseriyle, Türk Milli Kültür Vakfı Kültür Armağanını kazandı. Bazı eserleri filme alınıp televizyona uyarlandı. 

ÇOCUKTA GELİŞİM BOZUKLUĞU

Çocuklarda gelişme bozuklukları, çocuğun yaşına göre zayıf, kısa boylu ve ergenliğinin gecikmesi şekillerinde kendisini gösterir. Çoğunlukla iyi beslenmeme neticesinde ortaya çıkar. Müzmin hastalıklar ve hormon bozukluları ve çocuklarda görülen şeker hastalığı da gelişme bozukluğunun en önemli sebepleridir.

Çocuk herşeyden evvel bulûğ çağına gelmeden bir hekime gösterilmelidir.

13 Mayıs 2015 Çarşamba

ÇOCUKTA GECE İŞEMESİ

Çocuklarda aileyi üzen bu durum çok zaman senelerce sürer. Sebebi ekseriyetle asabidir ve sinirli çocuklarda görülür. Bazı belkemiği (omurga) bozukluklarında da gece işemelerine rastlanır. Çocuklara yatmaya yakın fazla su vermemelidir. Aynı şekilde kavun, karpuz gibi bol sulu meyvaları yatmadan önce yemesi işemeye davetiye çıkarır.

Çocuk mümkünse gece sık sık idrara kaldırılmalıdır. Uykudan uyanmanın verdiği sıkıntı, çocukta yarattığı şartlanmayla bu huydan vazgeçmesine sebep olabilir. Gece işemelerinin bir müddet kesildiği zamanlar olsa da yeniden başlayabilir. 

Hekim muayenesinden geçmek gerekir. Bazan basit bir tıbbi müdahale ile bu problem ortadan kalkar.

12 Mayıs 2015 Salı

GASTRİT TEDAVİSİ SABIR İSTER

Midenin iltihaplarına "Gastrit" adı verilir. Had ve müzmin olmak üzere iki şekli vardır. Had şekli genel olarak mideyi tahriş edici yemeklerden veya mikroplu gıdalardan sonra âni olarak ve şiddetli mide ağrıları ile ortaya çıkar. Beraberinde bulantı ve kusma vardır. İştah azalır. 

Müzmin gastrit en çok rastlanan gastrit şeklidir ve dünyada çok yaygın bir hastalıktır. Tıbbi istatistiklere göre insanların yüzde yetmişi gastritten rahatsızdır.

Her türlü mide ve bağırsak hastalıkları, apandis, safra kesesi ve pankreas hastalıkları, kadınlarda yumurtalık hastalıkları, kansızlık ve iltihabi hastalıklar, kalp yetmezlikleri, ağır böbrek hastalıkları, bağırsak kurtları, sinirsel nedenler, fazla alkol ve sigara, soğuk ve sıcak içecekler müzmin gastrite sebep olurlar.

TAHSİN DİYARBAKIRLI, ESER VE BİYOGRAFİ

DİYARBAKIRLI TAHSİN HOCA  (1874 - 1937)

Harbiye'yi bitirdi (1895) . Hoca Ali Rıza'nın öğrencisidir. Osman Hamdi Bey'in sarayda açtığı atölyede çalışmıştır. Askerlikten ayrıldı. Deniz ve savaş gemileri resmetmiştir.

Diyarbakırlı Tahsin Hoca - İstanbul Limanı   70x50 

11 Mayıs 2015 Pazartesi

FRENGİ BÜTÜN ORGANLARI ETKİLER

Cinsi temasla, "spiroket" adı verilen bir mikropla bulaşan bu hastalık sinsice ilerleyerek vücutta ağır bozukluklara sebep olur. Mikrobun bulaşmasından sonra cinsi organlarda "Şankr" denilen yaralar meydana gelir. Burada üreyen mikroplar daha sonra kana karışarak bütün vücuda yerleşirler.

Frenginin (sifilis) ikinci evresinde deride döküntüler oluşmaya başlar ve bu evre hastalığın başkalarına bulaşması bakımından tehlikelidir. Daha sonra frenginin üçüncü evresi başlar ve kalp, beyin, karaciğer, akciğer, yumurtalık, bağırsak vs organlarda "Gom" ismi verilen şişkinlikler olur. Bu evre çeşitli organların bozulması ve hastalıkları ile kendini gösterir. Uzun yıllar devam edebilir. Akıl, sinir, kalp, kemik, karaciğer hastalıkları meydana gelir ve bunlar çoğu zaman öldürücü olur.

Tedavisinde; erken ve şankr evresinde vakit kaybetmeden hekime müracaat etmek lâzımdır. Antibiyotik tedavisi gerektirir.  

10 Mayıs 2015 Pazar

FİSTÜL, MÜZMİN İLTİHAP BÖLGESİDİR

Bir iltihap neticesinde bir organın, başka bir organa veya vücudun dışına açılmasına "fistül" denir. Fistüller oluştuğu zaman, iltihap vakası da devam ettiğinden, deri fistüllerinde ekseriyetle uzun devam eden cerahat akıntıları mevcuttur.

Bazan kalın bağırsak, idrar kesesine ya da kadınların cinsi organına fistüle olur ve buralardan dışkı gelir. Karın boşluğuna olan fistüller çok tehlikelidir ve "peritonit" yaparlar. Fistüllere en çok, hemoroidi olan kişilerde makatta rastlanır. Bu kişilerde makattan kanla karışık cerahat akıntısı gelir.

Fistüller ayrıca; diş çürüğü, bademcik iltihabı gibi müzmin iltihap bölgeleri olduklarından, romatizma ve böbrek hastalıklarına da sebep olurlar.

Antibiyotik tedavisi ve ameliyat gerektirir.

KASIK FITIĞI TEDAVİSİ AMELİYATTIR

Vücudun ve kasların zayıf bir noktasından, organların veya diğer dokuların bulundukları yerden dışarı doğru fırlamasına "fıtık" denilir. En çok kasıklarda, göbekte görülür. "Diyafragma" denilen karın zarında da fıtıklar olur. Kasıklarda olan fıtıklardan ekseriyetle bağırsaklar çıkar ve bazan da orada bükülerek düğümlenirler. Şiddetli sancılara sebep olan bu durumlar tehlikelidir. 

Bazı kimselerde fıtık doğuştan olur. Bebeklik çağında dikkat çekerler. Fıtıklar bazan da içine giren organın damarlarını sıkıştırarak kangrenlere de sebep olabilirler.

Kasık fıtıkları için kasık bağları kullanılabilir. Esas tedavi ameliyattır.

FİL HASTALIĞININ TEDAVİSİ ZORDUR

"Filarya" adı verilen, pis sulardan deriyi delerek bacağa giren bir kurt ile meydana gelen bu hastalık sinsi sinsi ilerler ve bacağın kalçaya kadar olan kısmını anormal bir şekilde şişirir. Bu hastalığa başka mikroplar da sebep olabilir. Olayın esası; bacaktaki "lenf" damarlarının iltihaplanarak tıkanmasıdır.

Erken teşhis edilen fil hastalığında, ilâç, ameliyat ve fizik tedavi ile şifa bulmak mümkün olabilir. Geç kalmış hastalarda tedavi çok güçtür.

9 Mayıs 2015 Cumartesi

BEYİN TAHRİBATI FELÇ GETİRİR

Vücudun bir kısmının hareketsiz ve hissiz kalmasına "felç" denir. Felç ya bir kolda veya vücudun bir yarısında ya da bütün kol ve bacaklarda olur. 

En sık rastlanan felçlerden biri de "yüz felçleri"dir. Yüzün yarısını tutar, bazan kol ve bacak felçleriyle beraber olur. "Boğaz felçleri" de oldukça tehlikelidir ve yutma güçlüğüne sebep olur. Ayrıca, göz ve bağırsak felçleri de vardır.

Felçlere en çok beyin kanamalarında, beyin damarlarının tıkanmasında, çocuk felci hastalığında, menenjitte, tetanos aşısından sonra ve ağır ateşli hastalıklarda rastlanır. Geçici olan yüz felçlerinde yanak kasına bağlı olan sinirlerin kısa süreli kansız kalması ağzı bir tarafa doğru çeker. Otomobil kullananlarda açık pencere hava cereyanları ekseriyetle bu duruma sebep olur. 

Felç tedavilerinde; uzman hekim ve hastane ortamı gerekir.

FARE ISIRIĞI HUMMASI

Ekseriyetle fare ısırmasından sonra deriden giren bir "spiril" (Spiral şeklinde mikrop) ile meydana gelir. Yüksek ateş, vücutta döküntüler ve lenf bezlerinin şişmesi ile kendisini gösterir. Bazan kedilerden de geçer. Fare ısırdıktan bir hafta sonra ortaya çıkar.

Antibiyotik tedavisi gerekir. Kalp dikkatli bir kontrol altında bulundurulmalıdır.

YAĞLI ENJEKSİYON DAMARA YAPILMAZ

İlâçların deri, adale ve damar yolu ile verilmesine ve bunun için iğne ile enjektör gibi aletlerin kullanılmasına "enjeksiyon" denilir. 

Ağız yoluyla ilâç alamayan kişilerde veya âcil tedavi gerektiren hallerde veya ağız yoluyla verilecek ilâçların bozulması hallerinde tedavi için enjeksiyonlar tercih edilir.

Aşılar ve çok az miktarda suda eriyen ilâçlar deri altına, çok miktardaki ilâçlar ve yağlı ilâçlar adaleye, suda eriyen ve âcil kullanılması icabeden ilâçlar da damara enjekte edilirler. Yağlı ilâçların damara yapılması çok tehlikelidir.

8 Mayıs 2015 Cuma

ATATÜRK'ÜN NİKAH GÜNÜ

İzmir : 29 Ocak 1923

Harp oyunları bitmiş, komutanların şerefine bir şölen verilmişti. Geç saatlere kadar süren şölen sonunda Mustafa Kemal Paşa beni bir kenara çekerek,  “Asım, yarın Mareşal’le ( Fevzi Çakmak) , Kâzım Karabekir Paşa'yı da alarak saat 10 da bana çaya gelin, bekliyorum” demişlerdi...

29 Ocak sabahı dediği saatte otomobille köşke vardık. Kapıda, Mustafa Kemal Paşa ile Lâtife Hanım bizi beraber karşılamışlardı. İçerde Lâtife Hanım’ın ailesi, İzmir Valisi Abdülhalık Renda Bey, Kâzım Özalp Paşa da vardı. Lâtife Hanım da aramızda olduğu halde bir saat kadar salonda oturduk konuştuk. Ortada fevkalâde bir durum olduğu muhakkaktı...

7 Mayıs 2015 Perşembe

ENDOKARDİT HASTANE TEDAVİSİ İSTER

Kalbin iç yüzünü örten tabakaya "endokard" adı verilir. Bu tabakanın iltihaplanarak hastalanmasına da "endokardit" denilir. Bilhassa doğuştan kalp ârızaları bulunan veya romatizmanın kalp kapaklarını bozmasından sonra geçirilen bir mikrobik hastalıkta, mikroplar kolayca endokarda yerleşerek bu hastalığı yaparlar.

Ağır ve zamanında tedavi edilmezse öldürücü bir hastalıktır. Endokardın iltihaplı bölgelerinden kopan parçalar böbrek ve beyin damarlarında tıkanıklığa sebep olabilirler. Yüksek ateş, göğüs ağrısı, çarpıntı, dalak büyümesi ve hafif kanlı idrar, kan sedimantasyonunun (alyuvar çökme hızı) çok yüksek olması, bu hastalığa teşhis koydurur.

Her zaman hastane tedavisi gerektiren bir hastalıktır. 

6 Mayıs 2015 Çarşamba

ELEKTROKARDİOGRAFİ (Kalp Sinyal Çekimi)

Elektrokardiografi, kalbin elektrik akımlarının özel aletlerle bir grafik kâğıdına kaydettirilmesine denir. Bütün insanların normal kalp grafikleri birbirine benzer. Kalp hastalıklarında bu grafik şekilleri, hastalığın cinsine göre birtakım değişiklikler gösterir. Bu değişimlerden, hastalığın teşhisi ve seyrinin kontrolü bakımından istifade edilir. 

Çekim yapan cihazın kendisine "elektrokardiograf" adı verilir. Esası elektronik ve radyo sistemine dayanır. Kalpte meydana gelen ve vücuda yayılan çok zayıf elektrik akımlarını büyülterek kaydeder. 

Elde edilen grafiğin açıklaması ve teşhisi özel bir ihtisas işidir.

5 Mayıs 2015 Salı

220 VOLT ELEKTRİK TEHLİKELİDİR

Alçak frekanslı ve yüksek voltajlı elektrik cereyanı daima öldürücüdür. Elektrik çarpması kazalarına ekseriyetle bu mesleklerle uğraşan kimselerde, yaramaz çocuklarda ve havai hat kopması hallerinde rastlanır. 220 voltluk şehir cereyanı tehlikelidir. Basılan yerin taş olması veya ıslak olması tehlikeyi daha da artırır. Lâstik ayakkabı, tahta kısmen daha az tehlikelidir.

Elektrik çarpması esnasında tel ile vücut arasında kısa bir şerare meydana gelerek dokunulan cilt kısımlarında yanıklara sebep olur. Esas tehlikeli olan vücuttan elektrik akımının geçmesidir. Bu akım, kalp ve solunum merkezlerine tesir ederek, kalbin ve solunumun durmasına sebep olur. Olay bir nevi boğulma veya donma gibidir.

Elektriğe maruz kalan bir insana ilk yapılacak hareket, elektriğin kesilmesidir. Daha sonra hasta düz bir yere yatırılarak boğulmadaki gibi, suni teneffüs ve kalp masajları yapılır. Ayrıca kalp ve solunum merkezlerini uyarıcı iğne tatbik edilir.

4 Mayıs 2015 Pazartesi

EGZOFTALMİ (Göz Fırlaklığı)

Gözlerin dışarıya doğru fırlamasına "Egzoftalmi" denilir. Bu şahıslarda göz içi basıncı da artmıştır. Tek taraflı olduğu vakit, göze ait bir hastalık veya tümör düşünülür. Çift taraflı egzoftalmi hemen her zaman "Tiroid" bezi hastalıklarında görülür. (Bkz: Basedow-Graves Hastalığı) . Tedavisi tamamen uzman kontrolü altında olur.

EKLAMPSİ (Gebelikte Beyin Tansiyonu)

Hamile kadınlarda görülen bu hastalık, birden ortaya çıkan ve hayatı tehdit eden bir durumdur. Baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, kusma, görme bozuklukları ve yüksek tansiyonla kendini gösterir. Hamileliğin son aylarında görülür. Esasen beyindeki yüksek tansiyona bağlı bir bozukluktur.

Çoğu zaman idrar miktarı azalmıştır ve bacaklarda göz kapaklarında şişler vardır. Daha ziyade hamilelik esnasında, tansiyonu yüksek olan, idrarında albümin çıkaran ve tuzsuz diyete riayet etmeyenlerde ortaya çıkar.

Çok tehlikeli ve öldürücü olan "eklampsi" nöbetlerinde, hastanın derhal bir hastaneye nakledilmesi şarttır. Annenin hayatını kurtarmak için ekseriyetle hamileliğe son verilir.

AYETULLAH SÜMER, ESER VE BİYOGRAFİ

AYETULLAH SÜMER  (1905 - 1979)

Marsilya'da ticaret öğrenimi gördüğü sırada, aynı şehirdeki bir akademide resim öğrenimi gördü. Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğretim elemanı kadrosuna girdi. "Şevket Dağ" örneği resimler yanında, peyzajlar ve natürmortlar da yapmıştır.


Ayetullah Sümer - Boğaz'dan     49x39 cm

3 Mayıs 2015 Pazar

EKİMOZ (Cilt Altı Kanamaları)

Deri altında kendini gösteren, geniş sahalar halindeki kanamalara ekimoz denir. Halk arasında "morarma" denilen bu durum, mor lekeler şeklinde kendini belli eder. Zamanla sararır ve açılır. 

Ekseriyetle vücudun bir yere çarpması ile meydana gelen ekimoz, deri altında ince damarların yırtılmasıyla kendini gösterir. Kanın pıhtılaşmasını bozan hastalıklarda ve erkeklerde görülen "Hemofili" hastalığında da vücutta yaygın ekimozlar olur.

Çarpma neticesi meydana gelen ekimozlara alkol pansumanları iyi gelir. Diğer sebeplerden olanlar için mutlaka uzman hekime müracaat etmek şarttır.

ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI, ŞİİR, BİYOGRAFİ

ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI  (1904 - 1964)

Uşak'ta doğdu. Kabataş Lisesi'nden sonra, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Kaymakamlık ve Mülkiye müfettişliğiyle memleketi dolaştı. 1943 de Kütahya Milletvekili seçildi. Şiirlerinde çoğunlukla denizden bahsetti ve Anadolu'nun tabii görünümlerini işledi. İstanbul'da vefat etti. 

Şiirleri çeşitli dergilerde yayınlandıktan sonra kitap halinde basıldı. Bu eserler: Deniz Sarhoşları, Yayla dumanı, Sarıkız Mermerleri

2 Mayıs 2015 Cumartesi

İNSANIN SOĞUKTAN DONMASI

İnsan, vücut sıcaklığını daima 36 -37 derece arasında sabit tutar. Tabiat şartları bu sıcaklığı değiştirmez. Soğuk havalarda organizma, enerji depolarını harekete geçirerek ve kan dolaşımını artırarak sıcaklığı ayarlar. Fakat bu bir dereceye kadar mümkün olur ve uzun müddet soğukta kalmak bu ayarlamayı sonunda bozar. Kan dolaşımı yavaşlar, damarlar genişler, kalbin çalışması yavaşlar, beyine giden kan ve oksijen azalır, uyku hali başlar. Bu durumda vücut enerji kaynaklarını harekete geçirmede yetersiz kalır ve ısı teşekkülü azalır. Vücut sıcaklığı devamlı düşer. Sinir sistemi de felce uğrar. Beyindeki kalp ve solunum merkezleri faaliyetini durdurur ve nihayet donma olayı ve ölüm meydana gelir.

PARMAKLARDA DOLAMA

Parmaklarda ve özellikle tırnak kenarlarında deri çatlaklarından giren mikropların yaptığı parmak apseleridir. İlk başlangıçta yüzde 70 lik alkol pansumanı ve antibiyotikli pomadlar önleyici bir rol oynarlar. Cerahat toplanmış olanlarda ise "apse" tedavisi yapılır. (Bkz: Vücutta oluşan apseler)

DİZANTERİLER VE İSHAL

Pis gıdalarla ve sularla alınan "dizanteri basili" veya "amip" denilen bir parazitle ortaya çıkan şiddetli karın ağrısı, kanlı, sümüklü ishâl ve ateş ile kendini gösteren had bir hastalıktır. 

Hastalar günde 10-15 defa tuvalete gitme ihtiyacı hissederler. Özellikle "basilli" dizanteride, tuvaletten dışarı çıkmak istemezler. Karın ağrıları azalıp çoğalan ve kıvrandırıcı tarzdadır.
Amipli dizanteride ishâl ve ateş daha hafiftir. 

Her iki dizanteri de vaktinde tedavi edilmezse; bağırsak kanamalarından, aşırı su ve tuz kaybından ve bağırsak delinmelerinden hastalar ölebilirler. Bilhassa yaz aylarında görülen bu hastalıkta çok dikkatli olmak gerekir.

1 Mayıs 2015 Cuma

DIŞ GEBELİK ANNEYİ ZEHİRLER

Dış gebelik, döllenmenin hatalı bir şekilde rahmin dışında ve karın içinde olmasıyla ortaya çıkan ve hamile kadının hayatını tehlikeye sokan şanssız bir durumdur. 

Âdetleri kesilen bir kadında ve gebelik şüphe edilen hallerde âni olarak fenalık, bayılma, tansiyon düşüklüğü ve iç kanama gibi ağır haller ortaya çıkarsa; daima dış gebelik ihtimâlini de düşünmek lâzımdır.

Acil ameliyat ile gebeliğin sona erdirilmesi ve annenin hayatının kurtarılması şarttır.