30 Kasım 2017 Perşembe

HON-AMİ KOETSU, eser-biyografi

JAPON hattat ve ressam, 1545 yılında Kyoto bölgesinde doğdu. Kano'ların atölyesinde yetişti. Çay töreni üstadıydı. Birçok el sanatçısı ondan ilham aldı (kılıçlar, lakeler, çömlekler). Başta ressam Sotatsu olmak üzere sanatçılarla zanaatçıların bir araya geldiği Takagamine köyünü kurdu. Kroin'in öncüsü oldu. Koetsu, 1624' de doğduğu bölgede öldü.

Hon-Ami Koetsu - Şiirler  (Sotatsu'nun makinomosu üzerine)

VÜCUTTA KURUMA (su kaybı)

VÜCUDUN önemli miktarda su kaybettiği hastalık durumuna "kuruma" denilir. Çocuğun kusma ve ishâl ile kolayca su kaybetmesi sebebiyle, özellikle çocukluk çağında tehlikeli ve sık görülen bir problemdir.

Çocukta deri esnekliği önemli ölçüde azalır, kuruma, ateş, gözyuvarlarının çukurlaşması, bıngıldak çökmesi ve ajitasyon (ruhî bozukluğa bağlı düzensiz ve uyumsuz hareketler) durumu gelişir. Kanda sodyum ve potasyum artışıyla çoğu kez "asidoz" (kandaki asit-baz dengesinin asit lehine bozulması) gözlenir.

Sıvı elektrolit dengesinin yeniden sağlanması maksadıyla, damar yolundan hızla tuz ve sıvı verilmesi şarttır.

29 Kasım 2017 Çarşamba

VEHBİ KOÇ (sanayici)

TÜRK işadamı ve sanayici, 1901 yılında Ankara'da doğdu. İlk öğrenimini doğduğu yerde yaptı. Ortaokulu bitirdikten sonra (1916) babasının yanında ticarete başladı (1917). İlk işyeri, Ankara'da eski Karaoğlan (şimdiki Ulus Meydanı) semtinde küçük bir dükkândı.

Bir müddet Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde memur olarak çalıştı (1920-21). Ankara'nın başşehir olmasından sonra, yeniden ticaret hayatına döndü (1923). Yapı malzemesi ticaretiyle uğraşmaya başladı. Ankara'da başlayan inşaat hamleleri sırasında işleri gelişti.

Vehbi Koç, dış ticaret işleriyle de ilgilendi. Çeşitli Amerikan (Ford Motor Comp.) ve Avrupa şirketlerinin temsilciliğini aldı. Teşebbüslerini anonim şirket

KUVÖZ NE İŞE YARAR?

BİR yatak ve üzerini örten şeffaf kapaktan oluşan, iç ortamının ısı ve nemini sabit tutan, hava ve oksijen akımını düzenleyen bir sistemi bulunan aygıta "kuvöz" denir.

Özellikle erken doğan veya zamanında doğmuş olmasına rağmen vücudunda bir kifayetsizlik bulunan bebekleri bir müddet barındırmak için kullanılır.

Bebeğin, özellikle nefes alış verişine engel olmamak ve daha iyi muayene yapmak için kuvöze çıplak olarak konur. Yanlara doğru kulplarla açılan ve ellerin içeri sokulmasına izin veren bölümler, yenidoğanın beslenmesini, temizlenmesini, tartılmasını ve kontrol edilmesini sağlar.

28 Kasım 2017 Salı

KOBRA YILANI

KOBRA yılanı, Asya ve Afrika'nın sıcak bölgelerinde yaşar. Korkunç zehirli bir yılandır, ısırması öldürücüdür. Özellikle Hindistan'da her yıl binlerce insanın ölümüne sebep olur. Eski Mısır ve Hint anıtlarında bu yılanın resmine çok rastlanır. Eskiden kobraya tapınılırdı.

Kobraların hayli büyük olanları vardır. Bazıları 4 metreyi geçer, renkleri değişiklik gösterir, fakat kızıl, esmer ve sarı renkler baskındır. Boyun bölgesi kaburgalarını şişirerek boyun derisini kürek gibi yayvanlaştırabilir. Gece ve alacakaranlıkta avlanan çevik ve gözüpek bir hayvandır. Özellikle küçük memeliler, kurbağalar ve balıklarla beslenir. Kendini

KÜRETAJ TATBİKİ

KÜRETAJ, yaraları cerrahi olarak temizleme yöntemidir. Hırpalanmış dokuların iyileşmesini engelleyecek iltihaplı ölü dokuların veya yabancı dokuların kazınarak çıkartılmasını sağlar. Küretaj, "küret" veya "Volkmann kaşığı" ismi verilen bir aletle tatbik edilir. Küretaj işleminden sonra ilâç tatbiki gerekir.

Kemik iltihabında, ölü kemik dokusunu veya düşükten sonra dölyatağı boşluğunda kalan artıkları temizleme maksadıyla küretaj işlemi uygulanır.

27 Kasım 2017 Pazartesi

GUSTAV KLİMT, eser-biyografi

Gustav Klimt - Salome  (1909)
AVUSTURYALI ressam ve süslemeci, 1862 yılında Viyana yakınları, Baumgarten'de doğdu. "20. yy. ın Kaynakları" adlı seçme eserler sergisiyle ismini ortaya çıkardı.

Klimt, çağdaş resmi, çağdaş mimarîyle kaynaştırmaya çalıştı. Viyana'daki birçok devlet binasının dekorasyonunu yaptı.

1897' de "Viyana ayrılık grubu"nu kuranlara katıldı, 1905' e kadar bu kuruluşun başkanı oldu. Gustav Klimt, 1918' de Viyana'da öldü.

LABİRENTİT (iç kulakta labirent iltihabı)

İÇKULAĞA mikroplar veya toksinlerin girmesine bağlı olarak içkulak labirentinde oluşan iltihaba "labirentit" denir. Ortakulak iltihabına veya daha nadir olarak menenjit ya da vücuttaki genel enfeksiyon hastalıklarına bağlı olarak ortaya çıkar.

Aniden ortaya çıkan belirtilerin başında şiddetli baş dönmesi, bulantı, kusma, ağır denge bozuklukları, sağırlığa kadar giden işitme kaybı ve kulakta rahatsız edici ses (hışırtı-uğultu) ve gürültüler olur.

26 Kasım 2017 Pazar

LABİRENT REFLEKSİ

İÇKULAĞIN duyu organı olan labirentten kaynaklanan reflekslere "labirent refleksi" denir. Merkezî sinir sisteminde düzenlenir ve vücudun duruşu ve hareketleriyle ilgili algıyı sağlar. Bu uyarıların kaynağındaki arızalar, baş dönmesine ve denge bozukluklarına yol açabilir.

LAGOFTALMİ (tam kapanmayan gözkapağı)

GÖZKAPAKLARININ tam kapatılamadığı hastalık "lagoftalmi"dir. Yüz siniri lezyonlarına, gözdeki yuvarlak kasın felcine veya gözkapağındaki nedbe (yara iyileşmesi) gelişimine bağlı olabilir. Meselâ, gözkapağı kenarında çıkan ve iyileşmesi uzun süren arpacık gibi yaralar, gözkapağını aralık bırakabilir.

Gözkapağı yarığı açık kalır; gözyaşları yanaktan aşağı süzülür, yeterince nemlenemeyen gözün saydamtabakası (kornea), epitel örtüsünü kaybederek iltihaplanabilir.

25 Kasım 2017 Cumartesi

KLEİTİAS, eser-biyografi

YUNAN ressam ve seramikçi, Mö 6. yy.'da yaşadı. Attike'de, yuvarlak kulplu en eski vazonun süslemesini yaptı ve imzaladı. 19. yy.'da Chiusi'de bir mezarda bulunan bu büyük vazo, çömlekçi Ergotimos tarafından yoğrulup hazırlanmıştı.

Vazonun üzeri, kimlikleri yazılarla belirlenmiş insan figürleriyle süslüdür. Başlıca sahne; Thetis ile Peleus'un "Ölmezler" huzurunda yapılan düğünlerini temsil eder. Güzel, kesin ve esprili bir desenle süslenmiş olan vazo, çeşitli destan ve mitoloji sahnesini canlandırır: Kalydon'un avlanması; Akhilleus ve Troilos; Hephaistos'un Olympos'a dönüşü; pigmelerle turnaların mücadelesi, Kleitias'ın üslûbunda daha başka vazo parçalarında da rastlanmakta ise de bunlar iyi muhafaza edilmemiştir.

Kleitias süslemesi  (Mö 6. yy.  Floransa)

LAKTOZ (süt şekeri)

SÜTTE bulunan şekere "laktoz" denir. Bağırsakta, "laktaz" adı verilen bir enzim vasıtasıyla glikoz ve galaktoza parçalanarak emilir. Bazı bağırsak duvarı hastalıklarında veya laktaz enziminin yetersizliğinde laktoz, parçalanmadan idrara geçer.

Laktoz, emilmeden bağırsağın son bölümlerine ulaşırsa karınağrısı, ishâl veya bağırsak iltihabına yol açabilir. Böyle durumlar yaşanıyorsa laktoz içeren besinler alınmamalıdır.

Avrupalı'lar, Asyalı'lara göre sütteki laktozu daha kolay sindirirler. Asyalı bir çocuk beş yaşına gelince laktoz sindirimi iyice azalır, fakat Avrupalı bir çocukta ömür boyu devam eder. Burada genetik faktörler devreye girmektedir. Avrupalılar, ineği evcilleştirip sütünden istifade etmeye çok daha önceleri başlamışlardır.

24 Kasım 2017 Cuma

KIZ KULESİ VE EFSANELERİ

İSTANBUL Boğazında, Üsküdar, Salacak kıyısı yakınında, kayalık üzerinde bir deniz feneridir. Mö 410 yılında Peloponnes savaşları sırasında, Atinalı kumandan Alkibiades, Salacak kıyısı yakınında, Karadeniz'den gelen gemileri kontrol altında bulundurmak maksadıyla büyük kayalığın üzerine taş bir kule yaptırmıştı.

Bizans İmparatoru Manuel Komnenos (d.1118 - ö.1180), bu kontrol kulesini kale şekline çevirdi. İstanbul'un Türkler tarafından alınmasından sonra tekrar kule haline getirildi. Ahşap yapılı olan kule bir yangında tahrip olunca (1719), 3. Ahmet (d.1673 - ö.1736) devrinde taştan yapıldı. 18. yy'da cezaî hükmü kesinleşmemiş devlet adamlarının tutuklu kaldıkları yer olarak kullanılan Kız kulesi, 2. Mahmud devrinde tamir görerek (1832-33), 1857' de Fenerler idaresine verildi. Bugün turistik maksatlı kullanılmaktadır.

KIZ KULESİ EFSANELERİ

1) En eski efsaneye göre; mitoloji kahramanı Leandros, sevgilisi Hero'ya kavuşmak üzere boğazı geçerken Kız kulesi civarında boğulur ve hatırasına bu anıt yaptırılır...
                                                                   
2) Bir kâhin, imparator Konstantin'in kızının yılan sokmasıyla öleceğini söyler. Konstantin deniz ortasına yaptırdığı kulede kızını saklar, fakat kaderin önüne geçemez. Kuleye gönderilen bir üzüm sepetine saklanan yılan, kıza ulaşır ve onu sokarak öldürür...

3) Halk kahramanı Battal Gazi, İstanbul'u almak için Tekfur sarayının karşısında 7 yıl bekler. Bu bekleyişinin asıl sebebi, Üsküdar Tekfuru'nun kızına âşık olmasıdır. Battal, Şam'ın fethi için bulunduğu yerden ayrılınca; Tekfur, kızını saklamak amacıyla Kız kulesini yaptırır. Seyyid Battal Gazi, Şamdan dönünce kuleyi basar; kızı ve hazinesini alır, kaçırır...

GIRTLAK İLTİHABI (larenjit)

Gırtlak iltihabı akut, subakut veya seyirli olabilir. Akut biçimler arasında en bilineni, genellikle soğuk algınlığına; tahriş edici gazlar, tozlar vaya buharların etkisine; nefes yollarının diğer bölümlerindeki iltihapların yayılmasına bağlı olarak gelişen "kataral larenjittir".

Boğazda kuruluk ve yanma, kuru ve kesik öksürük, basit bir ses kısıklığından sesin kaybedilmesine kadar gidebilen değişimlerle nitelenir. Tüm gırtlak mukozası kızarıktır, bazen şişmiş de olabilir.

Kronik (müzmin) larenjitler, sık tekrarlayan akut iltihabî ataklar neticesinde gelişir. Sesin kötü kullanımı, sigara ve alkol alışkanlığı, tahriş eden gaz, toz ve buharların uzun müddet solunmasına bağlı olarak ortaya çıkar. Az veya çok şiddetli ve kalıcı ses bozukluğu, boğazda kuruluk ve yanma hissi, daha çok sabahları görülen az balgamlı kuru öksürük olarak nitelenir.

Vereme (tüberküloz) bağlı özel kronik larenjitler de vardır.

23 Kasım 2017 Perşembe

YVES KLEİN, eser-biyografi

FRANSIZ ressam, 1928 yılında Nice'de doğdu. 1946' dan sonra mistisizmle ilgilendi, judoya çalıştı. Tek renkli resimler yapmaya yöneldi. Avrupa'yı, Uzakdoğu'yu, Japonya'yı dolaştı. 1957' de seyircinin duygu dünyasında evrenin "maddedışı" boyutluluğunu etkin bir biçimde canlandıran tek renkli mavi tablolarını sergiledi.

Daha sonra "saf ve basit boşluk"u canlandırmaya yöneldi; bu yöneliş sanat çevrelerinde tartışmalara yol açtı. 1957-59 yılları arası Gelsenkirchen operasının dekorasyonunda çalıştı (mavi polyesterle boyanmış büyük sünger panolar).

Bu arada "hava mimarîsi" adını verdiği yeryüzü uzamını iklimleştirme teorisini ortaya attı. Daha sonra mavi, pembe ve altın sarısı tek renkli resimler, antropometriler (kadın boyalı vücudunu ressamın kontrolünde tuvale bastırır), kozmogoniler (tuval, rüzgâr ve yağmura bırakılır), ateş resimleri, gezegen kabartmaları yaptı.

Yves Klein, "yeni gerçekçilik" anlayışının büyük ustalarındandı. Özellikle Alman "Sıfır" topluluğunu etkiledi. Eserlerinin kıymeti üzerine karşıt görüşler ortaya atılmaktadır. 1959' da "Sanat problematiğinin aşılması" adlı deneme kitabı yazan Klein, 1962' de (yaş 34) Paris'te öldü.

Yves Klein - Uçan İnsanlar

GIRTLAK FELCİ

GIRTLAK kaslarının felci, çoğunlukla difteri hastalığında, bazı kas hastalıklarında, kafa tabanı kırıklarında, larenjitte, sinir sistemi hastalıklarında, tiroid ameliyatlarından sonra, aort anevrizmasında, göğüs boşluğundaki tümörlerde, sol kalp büyümelerinde.

Gırtlak felcinin belirtileri; ses kısıklığı, konuşma ve yutma zorluğudur. Ses tellerinin durumuna bakılarak teşhis konulur. Tedavi için hastaya ses egzersizleri yaptırılır, elektrik uyarısı verilir veya ameliyata müracaat edilir.

22 Kasım 2017 Çarşamba

PAUL KLEE, eser-biyografi

ALMAN ressam, 1879 yılında Bern yakınları, Münchenbuchsee'de doğdu. Münih'te Knirr'in, sonra Münih Akademisi'nde Stuck'un öğrencisi oldu. 1902' de İtalya'ya yolculuk yaptı. 1906 yılına kadar kendini gravür çalışmalarına verdi. 1905' de Paris'e giderek bir müddet orada kaldı. 1911' de Münih'e yerleşti ve orada Kandinsky ile tanıştı. "Blaue Reiter" sergilerine katıldı.

1912' de Paris'te kübizmin etkisiyle "Şaşırtıcı hayvanlar" adlı bir gravür dizisi ortaya çıkardı. 1914' de Kayrevan'da kendine has bir üslûp buldu. Bu üslûbu, "ideogramlar"ında (1916-18), daha sonra yağlıboya tablolarında "Candide" için yaptığı resimlerde ve "Yaratıcı itiraf" ta ortaya koydu.

1921' de Welmar'daki, 1926' da ise Dessau'daki Bauhaus'da hocalık yaptı. Saf abstre sanatçılarla, gerçeküstücü sanatçılar arasında yer aldı. 1931' de Düsseldorf Akademisi'nde hoca olan Klee, nasyonal sosyalistlerin iktidara gelmesi üzerine Bern'e sığındı. 1937' de Münih'te "Soysuz (yoz) sanat" sergisine katıldı. 120 parça gravürleri olan Paul Klee, 1940' da Locarno yakınları, Muralto'da öldü.

Paul Klee - Ciddi tavır  (1939)

LARİNGOSEL NEDİR?

GIRTLAK mukozasının iç veya boynun yan dokularına doğru kıvrılarak içi hava dolu bir cep oluşturmasına "laringosel" denilir. Mukozanın kıvrılma yönüne göre iç ve dış laringosel şeklinde olabilir.

Bu durum, gırtlak duvarının doğuştan zayıflığına bağlı olarak gelişebildiği gibi, büyük ihtimâlle kuvvetle bir şeyi üfleyerek gırtlağı zorlama (Meselâ; üflemeli çalgı, cam üfleme vb.) özellikle yetişkin erkeklerde ortaya çıkar.

Laringosel öncelikle ses bozukluklarına sebep olur, ama önemli boyutlara ulaşınca, yutmayı ve nefes alıp vermeyi de engelleyebilir. Ayrıca, kolaylıkla iltihabî süreçlere de yol açabilir veya habis tümörlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir.

21 Kasım 2017 Salı

RESİMDE KLÂSİK SANAT (18. yy.)

Jean-Baptiste Chardin - Pipo, sürahi ve bardaklar

GIRTLAK DARALMASI

SES ve solunum bozukluğuyla beraber, gırtlağın daralmasına "laringostenoz" denir. Gırtlakta iltihap, difteri hastalığı, kas spazmı, ödem, yaralanma gibi sebeplere bağlı olarak gelişebilir. Akut gırtlak daralması çoğu kez acilen nefes borusuna gırtlağın altından kesik atmayı gerektirir.

Müzmin (kronik) gırtlak daralması ise; gırtlaktaki ülserlerin nedbeleşmesiyle, yaralanmayla, tümörlere ve felçlere bağlı olarak gelişebilir. 

20 Kasım 2017 Pazartesi

MOİSE KİSLİNG, eser-biyografi

POLONYA asıllı ressam, 1891 yılında Krakow'da doğdu. Hocası Josef Pankiewicz yardımıyla doğduğu şehrin Güzel Sanatlar okuluna girdi. Ustası ona Paris'e gitmesini tavsiye etti (1910). Orada kendisini Yahudi yazar Scholem Asch destekledi.

Çok geçmeden Juan Gris, Picasso, daha sonra da Derain ve Vlaminck ile dost oldu. Bir müddet Montmartre'da yaşadıktan sonra Montparnasse'ye yerleşti. 1914' de Fransa vatandaşı oldu, yabancı Lejyona girdi, yaralandı ve 1915' de çürüğe çıkarıldı. İspanya'da bir geziye çıktı, sonra 1919' da Blaise Cendrars'ın "Lüksemburg'da Savaş" adlı eserini resimledi.

Başlıca nitelikleri; sağlam ve kesin bir desen, parlak ve saydam bir boya, göz kamaştırıcı renk cümbüşü, gerçekçi olduğu kadar ritm bakımından da düzenli bir üslûp.

Moise Kisling, 1940' da New York'a sığındı, orada özellikle Michele Morgan ile piyanocu A. Rubinstein'ın portrelerini yaptı. Ressam, 1953' de Sanary-sur-Mer'de öldü.

Moise Kisling - Polonya şallı genç kadın

LAVMAN TATBİKİ

TEŞHİS veya tedavi maksadıyla kalınbağırsağın son bölümünden sıvı veya yarı sıvı maddelerin verilmesi işlemine "lavman" denilir. Lavman önceleri, yalnızca kabız olmuş kişilerde dışkılamayı kolaylaştırma maksadıyla tatbik edilirken, günümüzde tedavi için ilâçlı lavman, bağırsak temizleme (meselâ; hemoroid ameliyatından evvel) ve radyolojik görüntüleme (iltihap ve tümör incelenmesi) için kontrast madde verilmesi amacıyla da kullanılmaktadır.

19 Kasım 2017 Pazar

OSMANLI KIŞLALARI

OSMANLILAR'IN İstanbul'u fethinden evvel Bursa ve Edirne'de yaptıkları kışlalar hakkında pek bilgi yoktur. Osmanlılar'da bugünkü mânâda "kışla" denilen, çok sayıda askeri sürekli barındıracak binalar, yeniçeri teşkilâtı kurulduktan sonra yapıldı.

Fatih Sultan Mehmed devrinden sonra "Acemî oğlanı" kışlası, Topçular kışlası, Top dökümhanesi ve Tersane gibi binalar yapıldı. İstanbul'un fethinden sonra, biri Şehzadebaşı'nda, şimdiki Şehzade Camii yerinde ve karşısında, diğer Aksaray'da Etmeydanı'nda olmak üzere, yeniçeriler için iki kışla yaptırıldı. Birincisine "Eski odalar", ikincisine "Yeni odalar" denirdi.

Kanunî Sultan Süleyman zamanında, Eski odaların bir kısmı yıkılarak yerine Şehzade Camii yapıldı. Bu camii karşısında kalan odalara ek olarak da Çukurçeşme'ye kadar yeni odalar inşa edildi. Bunlar, geniş alanlar kaplayan tek katlı binalardı. Askerlerin ve subayların kalmasına mahsus oda ve koğuşlar bulunuyordu.

CİLTTE LEKE

DERİ yüzeyinde, çevresi sınırlı herhangi bir renk değişikliğine leke denilir. Lekelerin çoğu deride aşırı melanin birikimine bağlıdır. Melanin normal deride bulunan bir pigmenttir. Çeşitli hastalıklarda leke şeklinde görülebilir.

Bazı hallerde leke, uzun sürede iyileşmiş bir deri hastalığına işaret eder. Leke, melaninden farklı pigmentlerden de oluşabilir. Meselâ, deri kanamalarında kandaki hemoglobinin dönüşümüyle oluşan pigmentler ve metabolik kökenli pigmentler gibi.

Vitiligo hastalığında olduğu gibi tamamen renksiz (pigmentsiz) lekeler de olabilir.

18 Kasım 2017 Cumartesi

KIZBÖCEĞİ

BÜYÜK kanatlı, ince, uzun gövdeli böcek; ağız parçaları öğütücü, gözler çok iri, duyargalar iplik gibi incedir. İleriye uzanmış duran zayıf bacaklar, yürümeye değil avını yakalamaya yarar. Uzun gövdenin ucunda bir kıskaç vardır. Dinlenme halindeyken, başın altında kalan alt dudak, avı yakalamak için hızla ileri fırlar.

Kızböceğinin kanatları büyük ve çok damarlıdır. Kurtçukları daima etçildir ve su içinde gelişir. Erişkinleri havada ömrünü tamamlar. Kurtçuğun başında bir maske ve göden kısmında solungaç vardır. Kızböcekleri iki alttakıma ayrılır. Bunlar: Zygoptera, anisoptera, 

LENFATİK KİŞİLER

LENF dokularının yaygın büyümesiyle ortaya çıkan ve özellikle çocuklarda sık görülen özel bir yatkınlıktır. "Lenfatik" olarak adlandırılan bu kişilerde özellikle boyun, koltukaltı ve kasık bölgelerindeki lenf bezlerinde büyüme görülür.

Ayrıca bademcikler ve yutak çevresindeki lenf dokusunda büyüme, dalağın hacminde de artış görülür. Bu özelliğe, kalp-damar sisteminde ve cinsel organlar sisteminde bir gelişme geriliği eşlik eder. Bu şahısların belirgin özelliklerinden biri, solgun renk ve derialtı dokusunun gevşekliğiyle beraber, derinin etli ve yumuşak olmasıdır.

Bu kişilerin kanında lenfositler ve monositler artmıştır, kemikler çok az gelişmiştir ve dayanıksızdır. Lenfatik kişiler, özellikle yaşamın ilk on yılında bronşit, verem, kızamık, kızıl gibi hastalıklara çok kolay yakalanabilirler. Verem, genellikle lenf bezlerini tutarak çok hafif belirtilere yol açar.

Lenfatik kişilerde gözlenen diğer hastalıklar: Apandisit, mide ülseri, kansızlık, romatizmal hastalıklar ve otonom sinir sistemi bozukluklarıdır.

17 Kasım 2017 Cuma

NECİP FAZIL KISAKÜREK, biyografi

TÜRK şair ve yazarı, 1905 yılında İstanbul'da doğdu. İlk öğrenimini Amerikan ve Fransız kolejinde yaptı. Bahriye mektebinde bir müddet okudu. İstanbul Dârülfünunu Felsefe bölümüne yazıldı (1922). Maarif Vekâleti'nce Paris'e gönderildi (1925). Ertesi yıl öğrenimini bırakarak geri döndü.

Hollanda, Osmanlı ve İş bankalarında çalıştı (1926-39). Dil ve Tarih-Coğrafya fakültesi, Devlet konservatuarı, Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğretmenlik (1939-43), gazetelerde fıkra yazarlığı yaptı. "Ağaç" ve "Büyük Doğu" dergilerini çıkardı.

Millî Mücadele yıllarında yazmaya başladığı şiirlerini, "Yeni Mecmua", "Millî Mecmua", "Varlık"ta yayınladı. 1933' den sonra oyun ve hikâyeler yazdı. 1943' den itibaren din ve siyaset mevzularında yazdı. Şiirlerinde; soyut insanın evrendeki yerini, madde ve ruh meselelerini, iç âlemin gizli duygu ve tutkularını işledi, mâneviyatçı ve bireyci şiirinin başarılı örneklerini verdi.

Yazdığı "Sabırtaşı" adlı oyunuyla (1940), Cumhuriyet Halk Partisi piyes yarışmasında birinci oldu. 1980' de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülünü, ertesi yıl "İman ve İslâm Atlası" adlı eseriyle Türk Millî Kültür Vakfı kültür armağanını kazandı. Bazı eserleri filme alınan ve televizyona uyarlanan Necip Fazıl Kısakürek 1983' de İstanbul'da öldü.

LENFOEPİTELYOM

BURUN-yutakta, bademciklerde, dil tabanında, yutağın alt kısmında ortaya çıkan bir grup kötü huylu tümörü tanımlayan terim "lenfoepitelyom"dur. Bu tümörlerin başlıca özelliği, iç içe geçmiş bir lenfositler grubu ve az farklılaşmış neoplastik epitel hücrelerinden oluşmalarıdır.

Bu tümörler lenf düğümlerinde erken metastazlara yol açar ve ışın tedavisine (radyoterapi) karşı çok duyarlıdır. Aynı histolojik yapıdaki tümörler, timusta da gözlenir.

16 Kasım 2017 Perşembe

KIRKLARIN PINARI

EDİRNE yakınlarında Kırkpınar'da her sene yapılan yağlı güreşlere "Kırkpınar güreşleri" denilir. Kırkpınar, Görmutlu ile Seymenli köyleri arasında Ahırköy civarında meralık bir bölgedir. Edirne il merkezine 16 km mesafededir.

Efsaneye göre; Osmanlı devrinde, 14. yy' da Orhan Bey'in kardeşi Süleyman Paşa kumandasında Anadolu'dan Rumeli'ye geçen kırk cengâver, Ahırköy merasına geldiklerinde bir mola verir ve eğlenmek için aralarında güreş tutarlar. Güreşen yirmi çiftten ikisi, uzun saatler güreşmelerine rağmen yenişemezler, harab ve bîtap düşerek ölür ve o bölgeye gömülürler.

Yıllar sonra bu gazilerden hayatta kalanlar, güreşte vefat eden arkadaşlarının kabirlerini ziyaret için Ahırköy merasına gelince, kabirlerin bulunduğu yerden bir pınarın akmakta olduğunu görürler. Halk arasında "Kırkların pınarı" diye anılan bu yere sonraları Kırkpınar denildi.


Kırkpınar'da güreşirken ölen bu cengâverleri anmak için güreş müsabakaları tertiplendi. Müsabakaların hangi yıl yapılmaya başlandığı net olarak bilinmemektedir. Kırkpınar güreşleri, özellikle 19. yy'dan sonra büyük alâka gördü.

Türk güreşinin en büyük ustaları bu süre içinde Kırkpınar güreşlerinde kendilerini gösterdi. Bunlar arasında Aliço, Sultan Abdülaziz devrinden başlayarak, 2. Abdülhamid devrine kadar 26 sene aralıksız başpehlivan oldu.

Aliço'dan sonra, Koca Yusuf, Hergeleci İbrahim, Adalı Halil, Kavalalı Çolak Mümin Molla, Katrancı Halil ve Kurtdereli Mehmet, Cumhuriyet öncesinin ünlü Kırkpınar pehlivanlarıdır.

Cumhuriyetten sonra Kırkpınar güreşleri yeniden başladı ve halen devam etmektedir.

LENFOGRANÜLOM

LENF düğümleri içinde granülomatoz doku varlığıyla ortaya çıkan hastalık sürecine "lenfogranülom"denilir. Bu terim, kötü huylu lenfogranülomu veya hodgkin hastalığını belirtmek için de sık kullanılır. Ayrıca sarkoidoz veya iyi huylu lenfogranülom ve cinsî temasla bulaşan bir virüsten kaynaklanan "kasık lenfogranülomu" da lenfogranülom olarak adlandırılır.

15 Kasım 2017 Çarşamba

GÜNDÜZ KILIÇ, biyografi

TÜRK spor yazarı ve antrenörü, 1917 yılında İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesinde okurken futbola başladı; Galatasaray kulübüne girdi (1935). Ankara Stadyom, Ankara Demirspor ve tekrar Galatasaray takımlarında yer aldı. 1936-54 yılları arasında 11 kez Millî Futbol Takımı'nda oynadı. Bu maçların beşinde takım kaptanı oldu.

Gündüz Kılıç futbolu bıraktıktan sonra, antrenörlük yapmaya başladı (1955). Galatasaray, Vefa, Feriköy, Altay ve Beşiktaş kulüplerinde antrenör, menacer ve teknik direktör olarak çalıştı.

Eşfak Aykaç ve Coşkun Özarı ile beraber "Futbol, bizim dünyamız" adlı teknik bir eser hazırladı. Çeşitli gazete ve dergilere spor yazıları yazan Kılıç, 1980' de İstanbul'da öldü.

LENFOM (lenf tümörleri)

LENF dokusu hücrelerinden kaynaklanan tümörlere genel olarak "lenfom" denilir. Bu tümörler, saldırgan biyolojik bir hareketlilik ve vücutta yayılma eğilimi gösterir. Lenfomlar, tümör dokusunun hücresel niteliklerine göre çeşitli tiplere ayrılırlar. Bu sınıflandırma, tümör hücrelerinin farklılaşma derecesi dikkate alınarak yapılır. Tümör hücresi, ne kadar az farklılaşmışsa, tümörün yayılma eğilimi o kadar yüksek olur.

Lenfomlar grubunda; hodgkin hastalığı, akut ve kronik lenfoit lösemiler, burkitt tümörü, çeşitli foliküler lenfom türleri ve immünoblastik sarkomlar yeralır. Lenf tümörlerinin kemoterapiye (ilâç tedavisine) iyi cevap verdikleri gözlenmiştir.

14 Kasım 2017 Salı

THOMAS KEYSER, eser-biyografi

UTRECHT asıllı Hollandalı sanatçı bir aileye mensup ressam ve mimardır. Babası Hendrick ve diğer iki kardeşi mimar ve heykeltraşdı. Thomas Keyser 1596-97 yılında Amsterdam'da doğdu. Frans Halls'ın daha sonra Rembrandt'ın tesirinde kaldı. Titiz bir ressamdı.

Ünlü eserleri: Anatomi dersi, 6. Willem van Hessen, Marie de Medicis'i karşılayan Amsterdam Belediye Başkanları (1638), Amsterdam gümüş oymacıları adlı toplu portreleri ünlüdür. Ressam 1667' de Amsterdam'da öldü.

Thomas Keyser - Anatomi dersi  (Amsterdam)

LENFOPENİ (kanda lenfosit azalması)

KAN dolaşımında lenfosit sayısının azalmasına "lenfopeni" denilir. Sık görülmeyen bir bozukluktur. Daha çok lenf dokusunun yaygın yıkıcı süreçlerine bağlıdır. Bu süreçler lenfomlarda, yani bu dokunun birincil tümörlerinde gözlenir.

Lenfopeni, aşırı röntgen ışınları etkisinde kalma neticesinde, uzun müddet kortizon tedavisi sonrasında, yaralanma, kanama, akut enfeksiyon hastalıkları sonucu olarak da ortaya çıkabilir. Bazı ilâçların prospektüslerinde, sürekli kullanımda lenfosit sayısını azaltabileceği ikazı bulunur.

13 Kasım 2017 Pazartesi

KETZAL KUŞU

ORTA Amerika'nın nemli ormanlarında yaşayan çok uzun çatal kuyruklu ve göz alıcı parlak renkli bir kuş türü (Pharomachrus antisianus).

Aztekler ve Mayalar bu kuşu, "Hava tanrısı" olarak kabul ederlerdi.

LENFOSİTOZ (kanda lenfosit artışı)

KAN dolaşımında lenfositlerin artmasıyla belirlenen duruma "lenfositoz" denir. Kronik veya akut enfeksiyonlar, karaciğer iltihabı, boğmaca, kabakulak, enfeksiyöz mononükleoz, hipertiroidizm, addison hastalığı ve birçok bulaşıcı hastalığın iyileşme döneminde ortaya çıkar.

Şiddetli lenfositoz, atipik ve olgunlaşmamış hücrelerin dolaşımda bulunduğu, kronik lenfatik lösemi ve akut lenfoblastik lösemide görülen bir durumdur.

Lenfositoz çocuklarda, yaşlılarda, âdet ve âdetten kesilme dönemlerinde, beslenme yetersizliği gibi fizyolojik şartlarda da görülebilen bir durumdur.

12 Kasım 2017 Pazar

BAHÇELERDE KEREVİZ

KEREVİZ, kökü ve yaprakları yemeklik sebze olarak kullanılan kokulu iki yıllık bitkidir. Maydanozgiller familyasından olup; botanikteki adı "Apium graveolens"dir.

Bahçe kerevizi, Avrupa, Akdeniz bölgesi ve Kafkasya'da yetişen yabanî kerevizden ayıklama ve ıslah yoluyla türetilmiştir; eski bir tarım bitkisidir. Yaprakları çok parçalı, yaprak sapı oluklu, kökü şişkin ve etlidir. Kökü gelişmiş olanlara "kök kereviz", sapı gelişmiş olanlara "yaprak kereviz" denilir. Kereviz ilk yıl sadece kök ve yaprak yapar, ancak ikinci yılda sap sürerek çiçek açar, tohum verir.

Türkiye'de yetiştirilen başlıca iki çeşit kök kereviz vardır: 1- Odesa kerevizi: Büyük şehirlerin sebze bahçelerinde çok yetiştirilir. Kökü iri, kabuğu hafifçe buruşuk, lezzetli ve verimlidir. 2- Sarı kereviz: Yan kökleri fazla olduğu için diğeri kadar makbul değildir.

Yaprak kerevizler, daha çok yabanî kerevize benzer ve birçok ilde yetiştirilir.

Kereviz, ılık iklimi sever. Nemli ve kuvvetli topraklarda iyi ürün verir. Kurak ve sıcak yerleri sevmez. Şubattan nisana kadar açık yastıklara ekilir. Fideler haziran veya temmuzda esas yerlerine 30 cm aralıkla dikilir. Sonbaharda ürün alınır.

Kereviz, iyi yapıldığında (özellikle zeytinyağlı kereviz) yemesi lezzetli makbul sebzelerdendir. Bileşiminde tıbbî nitelik taşıyan maddeler bulunur. Bunlar; sedanoik anhidrit, sedanolin, limonen, palmitik asit, gayakol vb. dir. Kerevizin uyarıcı ve idrar söktürücü nitelikleri ilkçağdan beri bilinir. Tohumunun yağından da istifade edilir.

LENFÖDEM (lenf birikimi)

VÜCUDUN bir bölümündeki dokularda lenf sıvısı birikmesiyle nitelenen hastalığa "lenfödem" denilir. Çoğunlukla eklemlerde görülür. Neticede eklemlerin hacmi artar, deri 'portakal kabuğu' görünümü alır, hastalıklı bölge zamanla sertleşir ve işlev bozukluğuyla lifsi bağdokusunda hücre artışı belirlenir. Hacim artışı bazen çok fazla olur ve "fil hastalığı" ismini alır.

Lenfödem, lenf dokusu ve damarların tıkanıklığına yol açan herhangi bir hastalık neticesinde gelişebilir. Bunlar arasında en sık görülenler; tümör infiltrasyonları, nedbeleşmiş skleroz ve asalakların lenf damarlarına yerleşmesidir.

Nadir vakalarda lenfödem, lenf damarlarının hiç oluşmaması veya kâfi gelişmemesi gibi doğuştan gelen oluşum bozukluklarına bağlı olabilir.

11 Kasım 2017 Cumartesi

MÜŞFİK KENTER, biyografi

TÜRK tiyatro oyuncusu ve yönetmeni, 1932 yılında İstanbul'da doğdu. 1955' de Devlet Konservatuarını bitirdi. Devlet tiyatrosuna girdi. Ablası Yıldız Kenter ve arkadaşlarıyla Kent Oyuncuları Topluluğunu kurdu.

1959-60 döneminde, "Salıncakta İki Kişi" oyunundaki başarılı kompozisyonuyla "İlhan İskender" armağanını kazandı. Müşfik Kenter'in oynadığı oyunlar: Öfke (1960), Üç kuruşluk opera (1964),  Çiçu (1970), Vanya Dayı (1978), Bir garip Orhan Veli (1981), Cyrano de Bergerac (1982), Van Gogh (1988).

Murteza (1965), Sevmek zamanı (1966), Üç Arkadaş (1971) gibi filmlerde oynadı. 1983' de Kanun Adamı adlı televizyon dizisinde oynadı. Müşfik Kenter, 1961' de radyoda yayınlanmaya başlayan ve uzun yıllar ilgiyle dinlenen "Uğurlugil Ailesi"nin Salim Bey'i idi. TV de film karakteri de seslendiren ünlü tiyatrocu 2012' de İstanbul'da öldü.

LENTİGO (pigment lekesi)

DERİNİN pigmentli lezyonuna (pigment, cilde koyu rengini veren maddedir) "lentigo" denir. Bir veya birkaç milim çapında, düz veya hafif kabarık, kahverengi küçük bir lekedir. Üstderinin bazal katmanlarında melanosit sayısının artmasına bağlıdır. Lentigoyla beraber ciltte yerel kalınlaşma, hafif kabuklanma da olabilir. Güneş, lekeleri daha belirgin hale getirir. Yaşlılıkta lekelenme artar.

10 Kasım 2017 Cuma

PİETER DE KEMPENEER, eser-biyografi

FLAMAN ressam, 1503 yılında Brüksel'de doğdu. Pierre Van de Velde, Pierre de Champaigne ve Pedro Campana da denilir.

En ünlü eseri, Sevilla'da katedralin camekânında bulunan "Çarmıhtan iniş" adlı tablosudur. Diğer eserleri, Palma, Cordoba ve Montpellier kiliselerindedir. Ressam, 1580' de Brüksel'de öldü.

Pieter de Kempeneer - Çarmıhtan iniş

LEPROM (cüzzam yumrusu)

CÜZZAMIN iki klinik biçiminden birinde hastanın derisinde, özellikle yüz ve kulak kepçesinde oluşan tek veya birçok yumruya "leprom" denilir. Hastalığın bu tipine lepromlu cüzzam, diğerine tüberküloit cüzzam denilir.

Leprom, kırmızı veya sarımsı-kahve renginde olur ve deride granülomatoz iltihabının yayıldığı bölgelerde oluşur. Doku incelendiğinde, yumruların içinde hastalık mikrobu basiller bulunur.

9 Kasım 2017 Perşembe

GENE KELLY, biyografi

AMERİKALI sinema oyuncusu, koreograf ve film yönetmeni (Eugene Patrick Kelly), 1912 yılında Pittsburg'da doğdu. Bir müddet kabarelerde dans ettikten ve bale okullarında vazife aldıktan sonra, 1940' da "Pal Joey" adlı müzikli komediyle tanındı. 1942' den sonra sinema oyuncusu oldu.

Kelly, senaryo yazarlığı ve yönetmenliği yaptı. Yönetmen Vincente Minnelli ve Stanley Donen'in yardımıyla müzikli komedi filmlerine yenilikler getirdi; filmin içine sıkıştırılan dans sahnelerini, konuyla kaynaştırarak montaja has ritm ile koreografi ritminin arasında bir denge oluşturdu.

Gene Kelly'nin oynadığı filmler: Güzeller Revüsü (1946), Paris'te bir Amerikalı (1951), Eğlenceler Beldesi (1954), On the Town (1949), Yağmur Altında (1951), Hava her zaman iyidir (1955), Dansa davet (1956), Kızlar (1957), What a way to go (1964), Tatlı günler (1966).

1960' da Paris operası için "Tanrılar dansı" koreografisini hazırladı. Gene Kelly, 1996' da Los Angeles'de öldü.

LEYOMİYOM, LEYOMİYOSARKOM

LEYOMİYOM, iyi huylu düz kas tümörüdür. En sık ortaya çıktığı yerler; dölyatağı, fallop boruları, yumurtalıklar, dölyolu, geniş dölyatağı bağları ve kadın üreme sisteminin bazı yapılarıdır.

Dölyatağı leyomiyomları genellikle çok sayıda olur ve çok büyük boyutlara gelebilirler. Bu tür tümörler, sindirim sistemi, deri gibi başka dokularda da çok nadir olarak gelişebilirler.

Leyomiyosarkom, yine düz kas tümörünün habis (kötü huylu) olanıdır. Genellikle dölyatağı, sindirim sistemi, derialtı dokuları ve derin dokularda ortaya çıkar.

8 Kasım 2017 Çarşamba

KEL HASAN, biyografi

TÜRK tulûat oyuncusu ve tiyatro yöneticisi, 1874 yılında İstanbul'da doğdu. Sahneye, Kadıköy Kuşdili'nde Küçük İsmail'in tiyatrosunda ikinci komik olarak çıktı (1893). Agâh Efendi'yle birlikte ayrı bir kumpanya kurdu. Oyunculuğunun yanı sıra tiyatro yöneticisi olarak da başarılı oldu.

Rakibi Abdürrezzak Efendi, saraya alınınca, tulûat alanı Kel Hasan'a kaldı. Kendi bulduğu "aptal uşak" tipi halk arasında çok tutuldu. Sahneye çıkmadan evvel, boş bir gaz tenekesini sahnenin ortasına fırlatır; sonra alkış ve kahkaha sesleri arasında elindeki tavan süpürgesiyle kendisi görünürdü. Kıyafeti basmadan renkli bir elbiseydi. Başına limon kabuğu biçiminde bir fes giyerdi.

Meşrutiyetten sonra başlayan (1908) yeni tiyatro akımına ayak uyduramadı. Bir ara, Burhaneddin Tepsi ve Komik Naşid ile birleşti, ancak eski parlak başarılarına ulaşamadı. Dümbüllü İsmail, Kel Hasan'ın öğrencisidir. Kel Hasan 1929' da İstanbul'da öldü.

LEYDİGOM (erbezi tümörü)

ERBEZİNDE nadir görülen bir tümördür. Erbezinin iç salgı işlevinde bulunan Leydig hücrelerinden kaynaklanır. Genellikle yetişkinlerde 20-50 yaşları civarı ortaya çıkar, fakat başka yaşlarda da özellikle çocuklarda görülebilir. Tümör gelişimi, çocuklarda zamanından evvel cinsel ve bedensel gelişime yol açabilir.

7 Kasım 2017 Salı

MAZHAR KAZANCI, biyografi

TÜRK sporcusu, Mazhar Hoca da denilir. 1876 yılında Maraş'ta doğdu. 1895' de Harbiye'yi bitirdi. Türkiye'de idmancılığın ve Alman jimnastiğinin öncülüğünü yaptı. Kuleli, Edirne Harbiyesi, Harbiye Mektebi, Askerî Tıbbiye, Kuleli Askerî lisesi ve Harp Akademileri ile Galatasaray lisesinde vazife aldı.

Mazhar Kazancı, Beşiktaş kulübünün kurucularından idi. Eskrim, halter ve binicilik dallarında ün kazandı. İdman Cemiyetleri İttifakı tarafından kendisine; "İlk Türkiye cimnastik şampiyonu" ünvanı verildi. Beden Terbiyesi merkez danışma kurulu üyeliğinde bulunan Mazhar Kazancı 1957' de İstanbul'da öldü. Oğlu Esat Kazancı da babası gibi sporla ilgilendi.

LEZYON NEDİR?

MİKROBİK, mekanik, kimyasal, ısı gibi tesirlerle, bağımsız olarak bir organ veya dokunun yapı ve işlevinde hastalık belirtisi niteliğindeki bir değişikliğe "lezyon" denilir.

6 Kasım 2017 Pazartesi

KAYISI MEYVESi

ERİK cinsinden bir meyvedir. Gülgiller familyasındandır. Kayısının anayurdu Doğu Anadolu'dur. Boyu 4-6 metre, dalları yaygın ve dik, yaprakları az çok yürek şeklinde oval, çiçekleri pembemsi beyaz ve oldukça büyüktür, yapraklardan evvel çiçek açar.

Kayısı, Türkiye'nin hemen her tarafında çok eskiden beri yetiştirilir. Dayanıklı, bol verimli, meyvesinin kurutulması kolaydır. Ilık ve sıcak iklimlerde iyi yetişir. Fazla nemli, özellikle çiçeklenme mevsiminde sisli ve yağmurlu olan yerlerde normal meyve veremez.

Kayısının meyve bolluğu ve olgunlaşması yıldan yıla çok değişir. Kuvvetli, tınlı, süzek toprakları sever. Kireçli toprakları tercih eder; buralarda badem, ağır killi topraklarda erik üzerine aşılanır. Kayısıyı tutan hastalıkların başında kloroz, zamk, çürüme, monilyoz gelir.

Kayısı, etli, tek çekirdekli, sarı-turuncu bir meyvedir. Eti az sulu, tatlı ve hoş kokuludur. Çekirdeği pürtüksüzdür, etinden kolayca ayrılır. Çekirdeğinin içi yenilebilir olmasına rağmen, az miktar zehir ihtiva edebileceği belirtildi.

Kayısı meyvesinde bol miktarda şeker, C vitamini, A provitamini bulunur. Yaş ve kuru olarak yendiği gibi reçeli, hoşafı, kompostosu yapılır. Kayısının başlıca çeşitleri: Şekerpare, şam, tokaloğlu, imrahor, muhiddinbey, hacıkız, hasanbey, darende.

LİPİDOZ (aşırı lipit birikimi)

LİPİT metabolizmasındaki doğumsal bozukluklar neticesinde, doku ve organik sıvılarda, lipit yapısındaki maddelerin anormal ölçüde biriktiği hastalıkları tanımlayan genel terim "lipidoz" dur.

Doğuştan enzim noksanlığına bağlı olarak, vücuttan atılamayan lipit yapısındaki ana metabolizma ürünleri, dokularda birikerek merkezî sinir sistemi lezyonlarına ve iç organlarda büyümeye sebep olur. Vücutta aşırı lipit birikmesine ilişkin belirtiler çocukluk çağındayken ortaya çıkar.

Kanda kolesterol ve lipoprotein seviyelerinin yüksek olduğu biçimler, özellikle deride "ksantom" gibi lipitle dolu kitlelerin çıkmasına yol açar. Kiriş ve başka dokularda lipit birikimleri görülebilir.

5 Kasım 2017 Pazar

KAYI DAMGASI

KAYI damgası, Kayı Türklerinin hayvan ve eşyalarına vurdukları damgadır. Kayılar, ünlü Oğuz boylarındandır. Damgaları, başlıca Divan-u Lûgat-it Türk, Reşidüddin, Yazıcızade Ali ve Ebulgazi'nin Şecerei Terakime'sinde gösterilir.

Kendilerinin Oğuzların Kayı boyundan geldiklerini kabul eden Osmanlılar'ın silâh ve paralarında da bu damga vardır. Kayı damgası, 2. Murad'ın Bursa ve Edirne'de kesilmiş olan tarihsiz mangırlarında açıkça görülür. Daha sonraları paralara konulmaktan vazgeçildiyse de, silâh ve eşyalarda uzun müddet kullanıldı.

1. Süleyman'ın toplarında da bu damga vardır. Yine 16. yy.'a ait silâh ve savaş araçlarında da Kayı damgası bulunmaktadır.

LİPOM (iyi huylu yağ uru)

LİPOM, habis olmayan yağ dokusu tümörüdür. En sık görülen tümörlerdendir. Erişkin kadınlarda daha sık rastlanır. Sebebi bilinmemektedir. Vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkabilir, ama çoğunlukla derialtı dokularda görülür. Lipom özellikle ense, önkol, koltukaltı, sırt, göğüs duvarı gibi bölgelerde olur.

Lipomlara, mide, karaciğer, kalınbağırsak gibi iç organlarda da rastlanmıştır. Lipom genellikle farklı ebatta bir kütledir, normal yağ dokusu gibi sarı renklidir ve ince fibroz dokudan bir kapsülle sınırlanmıştır.

Tedavisi, ameliyattır. Lokal anesteziyle yapılır. Belirgin büyüklüğe ulaşan lipomlar cerrah tarafından çıkarılır. İlerleyen zaman içinde yeni lipomlar oluştuğunda ameliyat tekrarlanır. Tek seansta birden fazla lipom çıkarılabilir.

4 Kasım 2017 Cumartesi

KAVUKLU HAMDİ, biyografi

TÜRK ortaoyunu ve tulûat sanatçısı, 1841 yılında doğdu (doğum yeri ?). Sahne hayatına Hacı Bekçi'nin yönetimindeki Han Kolu'nda başladı. Aynı grupta "kolbaşı" oldu. Güllü Agop, İstanbul'da yazılı metne dayanan suflörlü tiyatro oynatma imtiyazını aldığı zaman, Kavuklu Hamdi, suflörsüz oynayan "Hayâlhanei Osmanî" kumpanyasını kurdu.

Aksaray'da, Şehzadebaşı'nda, Kuledibi'nde, Pirinççi'nin "Küçük Jardin" adlı gazinosunda temsiller verdi. Bu dönemde: Talihsiz delikanlı, İşkilli Memo, Cezair, Fettan çelebi, Çalma kapıyı çalarlar kapını gibi oyunları oynadı.

Kavuklu Hamdi, asıl ustalığını ortaoyunu alanında gösterdi. Tosun Efendi, Küçük İsmail Efendi, Baba Asım gibi ünlü pişekârlarla oynadı. Zuhurî kolunu yönetti. Birçok oyun ve tekerleme yaptı. Kavuklu Hamdi 1911' de İstanbul'da öldü. 1962 yılında Metin And tarafından oyun dağarcığından üç fasıl, "Kavuklu Hamdi'den Üç Ortaoyunu" adıyla yayınlandı.

LİPOSARKOM (habis yağ doku tümörü)

AZ veya çok farklılaşmış ve atipik yağ dokusu hücrelerinden oluşan kötü huylu tümöre "liposarkom" denir. Genellikle erişkinlerde ve derin dokularda ortaya çıkar. Daha çok bacaklarda, karın zarı arkası dokularda, omuz ve koltukaltında, bağırsak askısında görülür. Genellikle yavaş büyür, yakın dokulara yayılır ve büyük boyutlara ulaşabilir.

3 Kasım 2017 Cuma

GEORG KARPELES KARS, eser-biyografi

ÇEK ressam,  1882 yılında Prag yakınları, Kralupy'de doğdu. Münih'te Franz von Stuck'un öğrencisiydi. 1907' de Paris'e yerleşti. Daha sonra İspanya'ya bir yolculuk yaptı, burada büyük ressamların resimlerini kopya etti.

Madrid'de tanıştığı Juan Gris aracılığıyla Guillaume Apollinaire ve Pascin ile ilişki kurdu. Bir müddet kübizmin tesirinde kaldı, aynı zamanda Bohemya halk sanatından ve Cranach'tan etkilendi. Degas'ya hayrandı, Suzanne Valadon tarzında kalın çizgili desenler yaptı. Alman Nasyonal Sosyalistleri'nin Yahudi katliamına dayanamayarak 1945' de intihar etti.

Georg Karpeles Kars - Magrip'li kadın

KANAL VEYA ORGANDA TAŞ

BİR organ veya kanalda, bir veya daha çok taşın bulunmasıyla hastalık hali ortaya çıkar. Hastanın şikâyet ettiği başlıca belirti, hasta organın bulunduğu bölgedeki ani, yoğun ve yanma şeklindeki ağrıdır.

Taşın çevre dokulardaki tahriş edici tesiri neticesinde ortaya çıkan ağrı, taşın dışarı atılması, meselâ idrar borusunda bulunan taşın mesaneye düşmesi durumunda aniden kesilebilir. Ağrıyla beraber görülen diğer belirtiler taşın normal akıma engel olmasından kaynaklanabilir.

Meselâ, safra kanalındaki bir taş, safranın onikiparmak bağırsağına düşmesini engelleyerek sarılığa sebep olur. İdrar borularında iki taraflı bir taş, idrarın çıkmasını engeller (anüri). Buna bağlı olarak vücutta ağır bir zehirlenme görülür.

Taşlar bazen kendiliğinden atılabilir, bu atılma spazm çözücü ilâçlarla kolaylaştırılabilir, ama daha sık olarak çeşitli ameliyatlar veya taş kırma metotlarıyla mesele çözülmektedir.

2 Kasım 2017 Perşembe

KARİYE CAMİİ

İSTANBUL'da, Edirnekapı yakınında kiliseden bozma camidir. İmparator İustinianos zamanında aynı yerde, basilika tipinde olduğu sanılan ve bugün belirli izi kalmayan ilk büyük Khora kilisesi yapıldı. Bugünkü yapının en eski kısımları olan naos ve iç narteks muhtemelen 1. Aleksios Komnenos'un (1118-43) kaynanası Maria Dukaina tarafından yaptırıldı.

Lâtin istilâsı sırasında çok harap olan manastır ve kilise, 2. Andronikos zamanında, Büyük Logothetes Theodoros Metokhites tarafından tamir ettirildi ve yapıya bir dış narteks ile kuzeyindeki dar geçit ve güneyindeki parakklesion ilâve edildi (1313).

Binanın 12. yy.'dan kalma olduğu anlaşılan kısmı, dört geniş kemere oturan bir kubbeyle örtülü kiborion şeklinde bir naos, bunun doğusundaki bema ve yarım daire planlı apsis'ten ibaret olan esas bina ile batısındaki iç narteks'tir. Narteks, kemerlerle dört bölüme ayrılmıştır. Bunların uçta olan iki tanesi birer kubbeyle örtülüdür.

Papazlar ve Meryem   (14. yy. mozaiği)

LİVEDO NEDİR?

LİVEDO, özellikle genç kadınlarda görülen, toplardamar dolaşım bozukluklarına bağlı olarak gelişen bir deri hastalığıdır. Bacaklarda normal deri alanlarını sınırlayan morumsu bir damar ağı şeklinde ortaya çıkar.

Ağsı ve salkımsı olmak üzere iki tipi bulunur. Ağsı tipi, sıcak-soğuk etkisinde kaldıktan sonra ortaya çıkar. Salkımsı tipi ise özellikle soğuk etkisine bağlıdır. Küçük toplardamarların iltihabî veya doku yıkımı şeklindeki değişimleriyle beraberdir. Çok nadir görülen doğuştan gelen bir biçimi de vardır.

1 Kasım 2017 Çarşamba

KARİKATÜR SANATI

KARİKATÜR sanatı, Rönesans devrinde başladı. Özelliği, tanınabilir orijinal modelin farklılaşmasına dayanır. Şeklin bozulması veya sadeleştirilmesi, sanatçının görüş açısını yansıtır ve çoğunlukla resme konu olan kişinin niteliklerini ortaya koyar. Kişinin özelliklerinin abartılması çoğu kez hoş bir şey olmadığı için karikatür yergi maksadının gerçekleşmesine fayda sağlar.

Karikatürde, insanları veya tipleri yergili olarak canlandırma şekli ilk defa 16 ve 17. yy.'larda Agostino Carracci (1557-1602) ve Giovanni Bernini (1598-1680) tarafından yapıldı. Siyasî konuları amaç edinen karikatürler 16, 17, 18. yy.' larda gelişti. Bu tartışmalara yol açan konular arasında; Luther'ciliğin ortaya çıkışı, Mississippi Bubble malî planı ve İngiltere'de, Hannover hanedanıyla Jakobitler arasında oluşan hoşnutsuzluk sayılabilir.

18. yy.'ın en ünlü iki karikatüristi Giovanni Tiepolo (1696-1770) ile William Hogarth (1697-1764) dır. Her iki sanatçı da fertlerden çok tipleri canlandırdılar.

TÜRKİYE'DE KARİKATÜR

Türkiye'de ilk karikatür, 1870' de çıkan Diyojen dergisinde yayınlandı. Yayınlanan üç karikatürün  kimlere ait olduğu bilinmemesine rağmen, Türk karikatür sanatının ilk ürünleri olarak tanınır. Diyojen dergisi çıkmadan evvel de, bir gazetenin haftalık "kadınlara mahsus" ilâvesinde karikatür yayınlanmıştır.

Karikatür alanında kendini kabul ettiren ilk imza Cem'dir. Siyaset ve ahlâk endişesiyle yüklü bir çalışmayı, güçlü çizgileriyle sürdürdü. Cem, "Cemal Nadir-Ramiz" devrine kadar uzanan ilk dönemi etkiledi. Münif Fehim ve Rıfkı bu devrin önde gelen karikatüristlerindendi.

Türk karikatür sanatında ikinci dönem, Cemal Nadir-Ramiz okuludur. Ramiz, dergi karikatürcülüğünde başarılı oldu. Cemal Nadir, günlük gazetelerdeki devamlı ve başarılı çalışmalarıyla bu sanat dalının halk arasında sevilmesini ve yaygınlaşmasını sağladı. Bu ikinci dönemde komik unsura ve günlük küçük olaylara daha çok önem verildi.

İkinci dönemde; Sedat Nuri, Sadi Dinççağ, Ratip Tahir, Necmi Rıza, Orhan Ural, A. Barhun, Şevkî, Salih imzalı karikatürler yar aldı. Cemal Nadir'den sonra 3. dönemde: Turhan Selçuk, Semih Balcıoğlu, Ali Ulvi, Mim Uykusuz, Nehar Tüblek gibi yeni sanatçılar yetişti.

Karikatürde güldürmekten çok düşündürmek maksadı güdülmeye başlandı. Böylece karikatür bir başyazı niteliği kazandı. Türk karikatürü milletlerarası üne ulaştı. Suat Yalaz, Eflâtun Nuri, Bedri, Oğuz Aral, Ferruh Doğan, Mıstık, Sinan, Yalçın Çetin, Tonguç Yaşar, Zeki Beyner, Cafer Zorlu, Ferit Öngören gibi karikatüristler yetişti.

Tan Oral - Kuşlar