31 Ağustos 2018 Cuma

DANİEL DE MONFREİD, eser-biyografi

FRANSIZ ressam ve gravürcü, 1856' da Paris'te doğdu. 1887' de Gauguin ile dost oldu. 1918' de "Paul Gauguin'in Daniel de Monfreid'e mektupları"nı yayınladı; bu eser bir belge niteliği taşır. Victor Segalen'in bir portresini ve Gauguin'in "Noa-noa"sının ağaç üzerine gravürünü yaptı (1929). Daniel de Monfreid 1929' da Corneilla-de-Conflent'de öldü.

Daniel de Monfreid  -  Natürmort

KISA SÜRELİ BİLİNÇ KAYBI

BEYİN seviyesinde, kan akımının geçici olarak bozulmasına  bağlı olarak ortaya çıkan nöbetlere "geçici iskemik atak" adı verilir. Anlık bilinç kayıplarıyla kendini gösterir ve sinir dokusunda kalıcı bir yıkıma sebep olmaz

Bu nöbetler, genellikle şahdamarında (aort) bir daralma neticesi, beyne giden kan akımında azalma olmasıyla ortaya çıkar.

30 Ağustos 2018 Perşembe

CLAUDE MONET, eser-biyografi

FRANSIZ ressam, 1840 yılında Paris'te doğdu. 15 yaşındayken karikatürler çiziyor ve Le Havre'daki bir kitapçı bunları vitrininde sergiliyordu. Bu resimleri ilginç bulan ressam Eugène Boudin, bu genci yanına alarak onu Sen nehrinin denize döküldüğü yerde resim yapmaya götürdü ve 1856' da onunla beraber Rouen'da bir sergi açtı.

Monet, 1857' de Paris'e gitti ve İsviçre Akademisi'ne yazıldı. Orada Pissarro ile tanıştı. Cezayir'de askerliğini yaparken resim yapmaya devam etti. Paris'e dönünce (1862), Gleyre atölyesine girdi ve orada Renoir, Sisley ve Frédéric Bazille ile dostluk kurdu. Bu ressamlar eski formülleri bırakma gereğini duydular, paletlerine açık renkleri aldılar ve Fontainebleau ormanında tabiat üstüne çalıştılar.

1864' de Normandiya'ya döndü ve orada Jongkind ile karşılaştı. Kabiliyetli bir ressam olduğu kabul edilen Monet, özellikle oğlunun doğumundan sonra zor bir hayat geçirmeye başladı. Çocuğunun annesi, modeli ile 1870' de evlendi.

Salon'a gönderdiği resimlerin çoğu reddedilmekle beraber, sanatı bu zamanda gelişti. Figür üzerinde çalışmayı bırakarak Bougival'in ve özellikle Argenteuil'ün ışıklı peyzajlarını çizdi; bu eserler, ışığın etkilerini daha iyi verebilmek için, üzerlerinde yeni teknikleri denediği şaheserlerdir.

1870 Savaşında Londra'ya gitti. Orada Pissarro ve Sisley ile buluştu; kendilerinden yaşlı olan ressam Daubigny, onları sonradan satıcıları olacak Durand-Ruel ile tanıştırdı. Londra'da ayrıca Turner ile de tanıştılar.

Bir müddet Hollanda'da kaldıktan sonra Fransa'ya dönen Monet, Argenteuil'e gitti; Sen'i daha iyi gözlemlemek için atölye haline soktuğu bir gemide resim yaptı. Resimlerini arkadaşlarıyla birlikte açtığı sergide (izlenimcilerin sergisi) sergiledi. Grubun diğer sergilerine 1876' da 18 tuval, 1877' de 30 peyzaj, 1879' da çoğu Vétheuil'de yapılmış 29 tablo ile katıldı. 1880' de Boulevard des İtaliens'de 7 nolu binada özel bir sergi açtı.

Monet'in biçim kaygısından uzak ve tamamen renkli duyuma yönelik resim yapması, onu anlamayanların saldırısına uğramasına sebep oldu. 1883' de Giverny'ye yerleşti. Resim meraklıları ve satıcıları, uzun zaman "devrim" sayılan bu resim anlayışıyla ilgilenmeye başladılar. Monet, Akdeniz kıyılarında resim yapmaya gitti, Renoir ile Menton'dan Cenova'ya kadar gezdi.

1888' de Antibes'te birçok manzara resmi yaptı ve "diziler"ine başladı. Aynı motifin günün farklı saatlerinde resimlerini yaptı (Değirmen taşları, 1891). Rouen katedrali cephesini, çeşitli ışıklar altında kırk defa resimledi. Aynı şekilde Thames nehri kıyısında, siste güçlükle seçilebilen anıtları canlandırdı.

1908' de çalışmak için Venedik'e gitti. Son yılları, gözleri iyi görmemeye başladığı için üzüntülü geçti. Giverny'deki bahçesinin beyaz nilüferleri karşısında deneylerini en ileri noktaya taşıyan çalışmalar yaptı; bu çalışmaları, onun bazı soyut ressamlarca öncü sayılmasına yol açtı. 1923' de "Su zambakları" tablosunu devlete hediye eden Claude Monet, 1926' da Giverny, Eure'de öldü.


Claude Monet  -  Argenteuil'de yelken yarışları  (1872' ye doğru)

BEYİN-OMURİLİK SIVISINDA ŞEKER

NORMAL değeri  0,45  -  0,90 gram/litre arasındadır. Bakteri kökenli akut menenjit ve verem menenjitlerinde bu değer düşer. Şeker hastalığında, beyin iltihaplarında, üremide ve beyin tümörlerinde ise yükselir.

29 Ağustos 2018 Çarşamba

PİETER MONDRİAN, eser-biyografi

HOLLANDA'LI ressam, (Piet veya Pieter Cornelis Mondrian) 1872 yılında Amersfoort, Utrecht'de doğdu. 1892-95 arasında Amsterdam akademisinde okudu. 1906' ya kadar manzara resmi, portre ve natürmortlarda Hollanda resminin geleneksel natüralizmine bağlı kaldı. Sonra Jan Toorop'un etkisiyle Matisse'ye yakınlık duydu.

1911' de Paris'e gitti. Orada kübizm, sanatçıyı basit mimarî şekil yapılarını aramaya yöneltti. Bu yoğun araştırma yıllarında Mondrian, tabiattan alınan geometrik biçim şemalarını yatay ve dikey çizgilere dönüştürdü. Bu basitleştirme, 1909-10 yıllarında yaptığı figüratif ağaç ve peyzaj etütleri dizisinde görülür.

1914' de savaş patlak verince Hollanda'ya döndü. Paris'te başladığı "basitleştirme"yi orada sürdürdü. 1916' da Theo van Doesburg ile tanıştı. Onunla beraber, dikdörtgen ve kare şeklinde sentetik kompozisyonlu tablolarla geometrizm araştırmalarını sürdürdü.

Mondrian, 1917' de bazı ressam, mimar ve heykeltıraş arkadaşlarıyla "De Stijl" grubunu kurdu. Aynı isimli dergide çalışmalar yaptı. O yıllarda yaptığı araştırmalarda, tabiattan tamamen koparak 1920' ye doğru sanatına kesin şeklini verdi. "Kompozisyon" adlı eserinde kullandığı renklerin üçü ana renk (kırmızı, mavi, sarı), diğer üçü de gerçek sayılmayan renklerdir (siyah, beyaz, gri).

Mondrian, resmi bir amaç değil, toplumda bir düzenin, bir dengenin gerçekleşmesi yolunda bir kılavuz olarak görüyordu. 1940' da resmi, yine değişime uğradı. Tablolarının çizgisel konturlarının yerini, çok renkli bir çeşit mozaikten meydana gelen kalın çizgiler almıştı.

Sanatçının bulduğu çözüm yollarının yalnız resimde değil, mimarîde de etkisi oldu. Pieter Mondrian, 1944' de New York'da öldü.

Pieter Mondrian  -  Kompozisyon  (1921)

ŞEKERİN SABİT KALMASI

ÇEŞİTLİ fizyolojik şartlarda, kandaki glikoz seviyesinin aşağı-yukarı sabit kalmasını sağlayan sistem vardır. Bütün organlar kandaki glikozu emebilecek yapıdadır, ama incebağırsak, karaciğer ve böbrek haricinde hiçbiri kana glikoz veremez.

Şekerin sabit kalması durumunda karaciğer temel bir işlev görür ve vücudun ihtiyaçlarına göre glikozu depolar veya serbestleştirir. Bu işlev çeşitli hormonlar tarafından düzenlenir. İnsülin hormonu kan şekerini düşürürken, glükagon, adrenalin ve hipofiz hormonları gibi diğerleri kan şekerini yükseltir. Bu şeker artırıcı ve azaltıcı hormonlarla kandaki şeker sabit tutulmaya çalışılır.

Vücutta şekerin sabit tutulması, insan hayatı için büyük önem arzeder. Kandaki şeker (glikoz) oranı yüksek olursa dokular vaktinden evvel yıpranır, harap olur; çok düşük olursa da beyin başta olmak üzere dokular kâfi enerji alamadıklarından vücut hareket edemez ve koma hali yaşar.

28 Ağustos 2018 Salı

AMEDEO MODİGLİANİ, eser-biyografi

İTALYAN ressam ve heykeltıraş, 1884 yılında Livorno'da doğdu. Genç yaşta sanat hayatına atıldı; 14 yaşında Giovanni Fattori'nin öğrencisi olan Livorno'lu Guglielmo Micheli'nin yanında resme başladı. İlk resimlerini empresyonistlerin tesiri altında yaptı.

1901-05 yılları arasında İtalya'yı gezdi. Bir ara Venedik Güzel Sanatlar akademisindeki dersleri izledi. Sanat alanındaki kültürü bu dönemde oluştu. İtalya'daki öncü çevrelerle bağlantı kurdu. Aynı yıllarda eski İtalyan ustalarıyla, özellikle 14. yy. Siena'lı sanatçıların eserleriyle ilgilendi.

1906' da Paris'e yerleşti. Orada Rodin ve Matisse'in desenlerindeki akıcılığın, Toulouse-Lautrec'in eserlerindeki derin psikolojik gözlemin, Picasso'nun "pembe devri"ndeki melankolik lirizmin, 1909' dan itibaren Cézanne'ın, sonra da 1909' da tanıştığı Brancusi'nin tesirinde kaldı. Zenci sanatıyla ilgilenmesinde de Picasso'nun etkisi oldu.

1906-15  yılları arasında hem resim, hem de heykel alanında çalıştı, ama daha sonra resimde karar kıldı. Heykelin her türlü renkten yoksun olmasından etkilenen Modigliani, rengi, bütün dış ve duyusal belirlemeden kurtararak onu yapısallığa ve plastiğe yöneltti. 1910-15 arası yaptığı tahta ve taş heykellerle, zenci sanatına şahsî bir yorum kattı.

Modigliani, 1914-15 yıllarında kişiliğini buldu ve sanatının doruğuna ulaştı. Tema bakımından bellibaşlı birkaç motif üzerinde durdu. Bunlar; ayakta, oturmuş, uzanmış, uzun endamlı ve boyunlu çıplak kadınlar ve portrelerdir. Sanatçının portrelerindeki sert duygululuğu onu kişilerin psikolojileriyle ilgili çeşitlemelere götürdü.

1917-20 yılları arasındaki hayatı büyük acılar içinde geçti. Verem hastalığına tutuldu. Paris'teki düzensiz hayatı, hastalığını ağırlaştırdı. Kendini içki ve esrara veren ve bunlarsız çalışamayan "lânetlenmiş ressam" Modigliani'nin hikâyesi, Paris'te yaşadığı bohem hayatı göz önüne alınarak incelenmelidir. Bu kötü şartlar her ne kadar sonunu hızlandırdıysa da hiçbir zaman duru ve etkili üslûp araştırmasına engel olmadı. Amedeo Modigliani, 1920' de (yaş 36) Paris'te öldü.


Amedeo Modigliani  -  Kendi portresi

GLİKOZ BEYİNE LÂZIM

GLİKOZ vücudun temel enerji kaynaklarından biridir. Tatlı meyvalarda, bitkilerde, balda, hayvan ve insan dokularında, kanda kan şekeri olarak bulunur. Kandaki glikoz seviyesi insülin, adrenalin ve glükagon hormonlarıyla düzenlenir.

Glikoz, vücut hücreleri için lüzumlu olan enerjiyi sağlar. Özellikle beyin hücreleri enerji yönünden glikoza bağımlıdır. Kan ve idrardaki glikoz seviyelerinin vücuda zararlı olmaması için belirli değerlerde olması lâzımdır. Yetişkin bir insanda kandaki normal değerler; 60 - 115 miligram/desilitre, idrarda ise 0  -  0,25 gram/litre'dir.

Şeker hastalığı teşhisi konulabilmesi için açlık kan şekerinin 140 miligram/desilitre veya daha yüksek bulunması gerekir. Kanda sürekli aşırı glikoz bulunması, kan damarlarının iç yüzeylerini hırpalayarak pürüzlü hale getirir. Kayganlığını kaybetmiş pürüzlü yüzeyler daha fazla kolesterol vb. yağ bileşenlerini tutarak damar içinin daralmasına zemin hazırlar. İnsan, damarlarının açık ve akıcılığı kadar gençtir.

26 Ağustos 2018 Pazar

MODA DENİLİNCE

MODA kelimesi herşeyden evvel, giyim ve davranış konularında ağır basan görüşleri, sonra da edebiyat, güzel sanatlar, ahlâk, toplum, din ve bilim alanlarındaki anlayış değişimlerini ifade eder. Bir modanın başlama ve değişme sebepleri, amaçları, oldukça karmaşık şartlara bağlıdır. Araya bir de kazanç kaygıları giriyorsa, bu karmaşıklık iyice artar.

Reklam ve satış kurumları, çeşitli yenilikler ortaya atarlar. Fakat bu yeniliklerin moda haline gelip gelmemesi kamuoyunun seçimine bağlıdır. Modayı doğuran dinamik etken, insanın yeni biçimler ortaya koyma tutkusudur.

İnsan, hayatın tek düze, sıkıcı ve zor akışından kurtulmak için biçim değişiklikleri arar. İlerlemelere bağlı değişiklikler süslemekten çok, faydalı olma isteğinden doğarlar. Halbuki moda, böyle bir ilkeye bağlı değildir. Modadaki yenilikler, sırf değişiklik için yapılan yeniliklerdir. Yani faydalı olma maksadı taşımazlar.

İDRARDA GLİKOZ BULUNMASI (glikozüri)

İDRARDA glikoz olması, her zaman bir hastalık belirtisidir. Normal şartlarda, böbrek glomerüllerinden idrara süzülen şeker, borucuklar tarafından tamamen geri emildiği için idrarda şeker görülmez. Kan şeker seviyesi, aşırı alıma veya çoğunlukla bir şeker metabolizması bozukluğuna bağlı olarak belirli bir seviyeyi aşarsa, glomerüllerden süzülen şeker miktarı artar ve borucuklar, süzülen şekerin hepsini geri ememez. Böylece idrarda glikoz çıkmaya başlar. Bu durum, şeker hastalığında kan şekeri seviyesinin yükseldiğini gösterir.

Böbrek kökenli glikozüride ise, kan glikoz seviyeleri ve böbreğin süzme yükü normal olsa bile idrarla glikoz atılır. Böbrek kökenli glikozüri, genetik ve iyi huylu bir bozukluktur. "Böbrekten kaynaklanan şeker hastalığı" adıyla da bilinen bu bozukluk ile şeker hastalığının gelişme ihtimâli arasında bir bağlantı yoktur ve tedavi gerektirmez.

Bunun dışında. glomerülonefrit, piyelonefrit gibi böbrek iltihaplarında, şok veya zehirlenmelere bağlı böbrek hasarı durumlarında glikozüri görülür. Hamilelikte, böbrekten süzülen glikoz miktarının artışına bağlı olarak idrarda glikoz çıkabilir.

25 Ağustos 2018 Cumartesi

MİTOLOJİ HAKKINDA

Boğa şeklindeki Zeus, Europe'yi kaçırıyor (Mö 6. yy.)
MİTOLOJİ terimi, Avrupa'da daha çok Klâsik Eskiçağ için kullanılmışsa da, bugün Mısır, Yunan, Türk, Alman, İskandinav, Slav, Pers, Hint, Çin, Japon mitolojileri diye ayrımlar yapma alışkanlığı yerleşmiştir.

Mitolojinin özelliği, eski tanrılar hakkında yorumların doğmasına imkân vermiş olmasıdır. Bu araştırmalarda da büyük zorluklarla karşılaşılır. Efsane gelenekleri, o zamanın günlük olaylarına dayandığı açıkça görülen ekleme hikâyelerle birleşerek yere ve zamana göre şaşılacak derecede çeşitlilik gösterir, şekil değişikliklerine uğrar, başka unsurlarla karışır.

Bu da, masal unsurlarının yalnızca kültler ve dinî ikonografyalarla ilgili bir alan olmamasından, aynı zamanda ve daha büyük çapta, sanat ve edebiyatta tema olarak kullanılmasındandır. Bu bakımdan mitoloji, daha ilk çağlardan itibaren, önce destanların, sonra tiyatronun, süslemecilerin (Pompei freskleri) ve retorikçilerin bolca yararlandıkları bir kaynak halini aldı.

Şiir (Hesiodos) veya bilimsel yazılar (Apollodoros kitaplığı, Roma çağı elkitapları) halinde, mit derlemeleri ortaya çıktı. Mitlerin kökeni üzerine yapılan yorumlayıcı araştırmalar Milâttan önce 5. yy' a kadar uzanır. Bu çağda mitoloji uzmanları çoğalmaya başladı: Akusilaos, Pherekydes, Hellanikos, Herodotos, Mö. 4. yy' da Euhemeros mitolojiyi kurtarıcı ve site kurucusu kahramanların (meselâ Theseus) serüvenleri gibi, zamanla şekil değiştirmiş ve şiirleştirilmiş tarihî olaylar olarak yorumladı.

GLİYOBLASTOM

KÖTÜ huylu bir merkezî sinir sistemi tümörüdür. Tümör yuvarlak, iğ şeklinde veya değişken şekilli hücrelerden oluşur. Beyin yarıkürelerinde hızlı büyüme gösterir; çevre dokulara ve beyin-omurilik sıvısı yoluyla yayılarak metastaz yapar; kanamaya meyilli bir tümördür. 40 - 50 yaşları arasında sık görülür.

24 Ağustos 2018 Cuma

JOAN MİRO, eser-biyografi

İSPANYOL ressam, 1893 yılında Barcelona'da doğdu. Barcelona Güzel Sanatlar okulunda okudu. Maria Blanchard'ın, sonra kübistlerin etkisinde kaldı ve 1922' de gerçeküstücülüğü benimsedi. Önceleri tuval üzerine, birbiriyle ilgisiz, fakat tanınabilir nesneler çiziyordu. Sonra 1947' ye doğru soyut sanata yöneldi. Tek renkli bir zemini çok renkli çizgiler, gökkuşağı renginde lekeler, anlaşılmaz birtakım renkli işaretlerle süslemeye başladı.

Rus baleleri için dekor maketleri, birçok seramik eşya, döşeme kartonları yaptı. 1954 Venedik biennalinde grafik büyük ödülünü ve 1959' da Paris'te Unesco merkezindeki seramik panolarıyla (Ay duvarı, Güneş duvarı) Guggenheim ödülünü kazandı.

Harvard üniversitesi için 1950' de bir duvar resmi, 1960' ta da, seramikçi Artigas ile beraber büyük bir duvar panosu (Album 19) yaptı. Gravürleri de vardır. Miro ayrıca gerçeküstücü yazarların birçok eserini de resimledi. Joan Miro, 1983' de Mayorka'da öldü.


Joan Miro  -  Natürmort

BOĞAZDA BASKI HİSSİ

ARALIKLI veya devamlı olarak boğazda bir baskı hissi duymaya "globus belirtisi" denilir. Psikosomatik hastalıklarda, yemek borusu kanserleri ve divertiküllerinde, guatrda, ayrıca; ses kısıklığı ve yutma zorluğuyla beraber nörolojik hastalıklarda ortaya çıkabilir.

22 Ağustos 2018 Çarşamba

RİCHARD MİQUE, eser-biyografi

FRANSIZ mimar, 1728 yılında Nancy'de doğdu. Alsace kökenli bir ailedendir. Polonya kralı Stanislaw'ın kâtibi, daha sonra başmimarı oldu (1763). Nancy'de Sainte-Catherine ve Saint-Stanislas kapılarını yaptı. Gabriel'in çekilmesinden sonra, Marie Antoinette'in yardımıyla kralın başmimarlığına getirildi.

1782-84 yıllarında, Petit-Trianon'da süthane ve değirmen ile birlikte, Marie Antoinette'in "kır evleri"ni yaptı. Paris'te terör sırasında giyotinle başı kesildi (1794).

Richard Mique  -  Değirmen

GÖZ TANSİYONU (glokom)

GÖZKÜRESİ içindeki sıvının basıncının artmasına "glokom" denilir. Bu durum görme işlevinde bozukluklara yol açar. Normal göziçi basıncı  15 mm cıva basıncıdır.; üst limit  22 mm cıvadır. Gün içinde göz basıncında 4 mm cıvayı aşmayan basınç değişimleri olabilir.

Akut dar açılı glokom: Göziçi basıncı ani bir şekilde yükselir. Sıklıkla 50 - 60 yaşlarındaki kadınlarda görülür. Özellikle geceleri ve az karanlıkta görme bulanıklığı olur ve ışık kaynağı etrafında renkli halkalar görülür.

Glokom krizleri stres, üzüntü, aşırı yorulma gibi vakalarla ilişkilidir. Şiddetli ağrı, bulantı, kusma, kornea şişmesi ve gözakı damarlarında belirginleşme olur. Göziçi basınç düşürülmezse, görme kaybolur.

Kronik geniş açılı glokom: Başlangıçta belirti vermez. Işık kaynağı çevresinde halkalar görülebilir. Görme alanı bozukluğu giderek artar ve görme alanı merkezinde görme kaybı olduğunda hasta bu durumu farkeder.

Göz yaralanmaları, göz merceği bozuklukları, göz iltihapları ve doğuştan gelişim kusurları neticesinde göziçi basıncı artabilir. Tedavisi, glokomun tipine göre göz basıncını düşüren ilâçlar ve ameliyattır.

21 Ağustos 2018 Salı

MİNYATÜR ÖRNEKLERİ

Firdevsî'nin "Şehname"sinden  (11.yy.), Türk ve İslâm eserleri müzesi

İLTİHAPLI BÖBREK HASTALIKLARI (glomerülonefrit)

Glomerülonefritler klinik gidişata ve mikroskopik özelliklerine göre sınıflanır. Böbreklerin normal işlevini bozan hastalıklardır. Vakaların büyük bölümü bağışıklık tepkileri neticesinde, böbrek glomerüllerinde antijen, antikor birleşmesine bağlıdır (Glomerül, böbrekteki kılcal damar yumaklarıdır, kanın süzgecidirler).

Glomerülonefritin başlıca belirtileri; yüz ve gözlerde ödem (şişme), idrarda protein bulunması, tansiyon yüksekliği ve idrar miktarının azalmasıdır. Ağır vakalarda, vücutta su tutulmasına bağlı olarak beyin ödemi ve böbrek yetmezliğine bağlı olarak kanda üre artışı görülebilir.

Bazı glomerülonefritlerde, yıllar süren sessiz bir dönemin ardından hastada kronik böbrek yetmezliği gelişebilir. Birçok enfeksiyon hastalığının arkasından glomerülonefrit ortaya çıkabilir. Anjin gibi streptokok enfeksiyonlarından 6 - 25 gün sonra çoğunlukla çocuklarda görülebilen akut yaygın glomerülonefrit buna örnektir.

19 Ağustos 2018 Pazar

GEORGES MİNNE, eser-biyografi

BELÇİKA'LI heykeltraş, 1866 yılında Gand'da doğdu. Heykellerinde başlangıçta Rodin'in, sonra da primitiflerin etkisi görülür. 1897' de Sint-Martens-Latem'e yerleşerek, burada gerçekçiliği idealize etmeyi amaçlayan bir sanatçı grubunu etkiledi.

1898' de şaheseri sayılan "Çeşme başında diz çökenler" adlı eserini, 1899' da Grand'da Rodenbach anıtını yaptı. 1908-22 yılları arasında, Constantin Meunier'nin başarılarından etkilenerek daha gerçekçi bir anlayışa yöneldi (Ramal, 1912) ve onunla rekabete girişti. Daha sonra eski sanat anlayışına dönerek grup eserleri meydana getirdi. Küçük ebattaki bu eserlerde konu maddeden belli-belirsiz ayrılmıştır; yine de güçlü bir anıtsal hava sezilir.

"Ana ile çocuk", Minne'in en sevdiği temadır. Bu gruplardan biri, 1937' de "Kraliçe Astrid anıtı" haline getirildi. 1938' de "baron" olan Georges Minne, 1941' de Sint-Martens-Latem'de öldü.

Georges Minne  -  Yeniden diriliş

PARMAK UCU TÜMÖRÜ (glomanjiyom)

ALTDERİNİN bağdoku içinde yer alan küçük çaplı atardamarlarla toplardamarlar arasındaki geçiş bölgesinden (glomus) kaynaklanan iyi huylu deri tümörünün en sık görüldüğü yerler parmak uçları ve özellikle tırnak yatağıdır. Tümör, mercimek büyüklüğünde kırmızı-mavimsi bir renkte ve çok ağrılı bir kütledir.

Tümörün ağrılı olması, çıktığı bölgenin sinir yapısının zengin olmasındandır. Ağrı hiçbir dış etkene bağlı olmadan görülebildiği gibi, soğuk veya sıcağın tesiriyle de başlayabilir.

18 Ağustos 2018 Cumartesi

MİMETİZM (benzeşme)

Yaprağa benzeyen kelebek
BAZI hayvan ve bitki türlerinin, gerek içinde yaşadığı ortamla, gerek kendilerine saldırması mümkün canlılarla veya kendilerinin saldıracağı canlılarla olan benzeşikliğine "mimetizm" denir.

Mimetizm birçok çeşide ayrılabilir:

1) Homokromi: Hayvanların yaşadıkları ortamla renk benzeşikliğidir
2) Koruyucu mimetizm: Zararsız hayvanların kendilerini avlayacak tehlikeli ve saldırgan hayvanlardan korunmak için o hayvanların görünüşünü almasıdır.
3) Tehlikeli mimetizm: Etçil hayvanların görünüşte zararsız hayvanlara benzemesi
4) Bates mimetizmi: Aynı bölgelerde yaşayan ve aynı alanlarda birlikte uçuşan kelebeklerin birbirine benzemesi.
5) Müller mimetizmi: Birçok hayvanın aynı rengi almasıdır.

Deniz dibine göre kamufle olmuş kalkan balığı
Bates ve Müller mimetizmi, koruyucu veya savunucu olabilir. Mimetizm, tabiî ayıklanmaya imkân veren etkili bir savunma yolu sayılır; çünkü iyi korunamayan türler bu yolla yaşama imkânı bulurlar.

İnsan gözünün seçemediğini avcı hayvanın gözü pekiyi seçer. Böcekçil bir kuş, bir yaprak yığınının içinde bulunan çekirdeği kolaylıkla farkeder. Çok sık görülen mimetizm vakası ile onun hâlâ tartışılan faydasını birbirinden ayırmak gerekir.

17 Ağustos 2018 Cuma

JEAN FRANÇOİS MİLLET, eser-biyografi

FRANSIZ ressam, 1814 yılında Gréville, Manche'da doğdu. Cotentin'li bir köylü ailedendi. Cherbourg'da, David'in öğrencisi Mouchel'in yanında çalıştı. 1837' de Güzel Sanatlar yüksek okulunda Paul Delaroche'un atölyesine girdi. Cherbourg'a dönüşünde portreler yaptı (Albay Javain, Kendi portresi).

Daha sonra Paris'e yerleşti. 1848 yılına kadar Correggio, Fragonard ve Diaz tarzında, süslü üslûpta ""ler çizdi. Bu arada 1844 Salonuna gerçekçi üslûpta işlenmiş köy konulu tablolar gönderdi. J. Jacques'ın tavsiyesi üzerine 1849' daki kolera salgınından kaçma amacıyla Barbizon'a yerleşti ve ölene kadar orada kaldı. Bu tarihten sonra genellikle ağır ve kaba bir üslûpta köylü dünyasını yansıtan resimler yapmaya başladı. Bu resimler önceleri, başta Baudelaire olmak üzere bütün çağdaşlarını şaşırttı.

Millet, 1853' de evlendi ve 9 çocuğu oldu. Yoksulluk içinde yaşadı; bu arada dostu Théodore Rousseau'dan destek gördü. Tablolarında peyzajlara giderek daha fazla yer vermeye başladı. "Angelus" (1859) adlı eseriyle büyük ün kazandı. "İlkbahar (1873) ve "Gréville kilisesi (1874)" adlı tabloları şaheserleridir.

Millet, aynı zamanda karakalemle birçok desen yaptı. Bu desenlerin sağlam yapısı ve ışık etkilerinin basitliği Pissarro'yu ve Van Gogh'u etkiledi. Aynı güçlülük pastellerinde de görülür "Papatya demeti (1874)". Jean François Millet, sanatının klâsik sadeliği, dolaysız gerçekliğiyle ve biçimlerinin heykelsi kesinliğiyle Le Nain'den sonra halk ve köy hayatının en büyük temsilcisi sayılır. Millet, 1875' de Barbizon'da öldü.

Jean François Millet  -  Başak toplayan kadınlar  (1857)

DİL YÜZEYİNDE İLTİHAP (glossit)

DİL mukozasının genellikle tüm ağız mukozasının iltihabıyla (stomatit) beraber görülen iltihabî sürecine "glossit" denilir. Stomatit gibi, glossit de birincil veya ikincil olabilir. Daha sık görülen ikincil glossit; enfeksiyon hastalıkları, zehirlenmeler ve vitamin eksikliğine bağlıdır. Ayrıca kan, karaciğer ve deri hastalıkları sırasında da glossit oluşabilir.

Akut ve kronik biçimleri bulunan glossitin belirtileri; dilde kızarıklık, pullanma, yerel yanma ve dilin hareketlerinde zorluktur. Ağır vakalarda, dil mukozasında ileri derecede atrofi (doku gerilemesi) ve yaygın ülserleşme görülür.

16 Ağustos 2018 Perşembe

CARL MİLLES, eser-biyografi

İSVEÇ'Lİ heykeltraş, 1875 yılında Uppsala yakınlarında Lagga'da doğdu. Paris'te Rodin'in öğrencisiydi. Stockholm Güzel Sanatlar okuluna profesör oldu (1920-31), sonra Amerika'ya gitti. Tarihî portreler (Gustaf Vasa), çeşitli anıtlar ve özellikle zarif çeşmeler yaptı (Sanayi anıtı, Stockholm'de Orpheus çeşmesi). Milles, 1955' de Lidingö'de öldü.

Carl Milles  -  Küçük siren  (Stockholm)

DİL FELCİ

DİLİN istemli hareketlerini yaptıran dilaltı sinirinin (12. kafa çifti) felcidir. Felçli taraftaki dil zayıflar, sinirin sağlam olduğu tarafa doğru çekilir. Dil dışarı çıkarıldığında ise felçli tarafa doğru kayar. İki taraflı dil felcinde dil tamamen hareketsiz kalır.

Dil felcinin sebepleri arasında tümörler, amiyotrofik lateral skleroz ve ilerleyen soğanîlik felci gibi nörolojik hastalıklar, travmalar veya bir ameliyat esnasında sinirin yanlışlıkla kesilmesi sayılabilir.

14 Ağustos 2018 Salı

MİNERALLER

Tabiî kükürt

DİL SPAZMI

DİL kaslarının istemsiz olarak kasılmalarıyla ortaya çıkar. Sinir sisteminin ekstrapiramidal yol hastalıklarında ve sara hastalığında görülür. Dil spazmı neticesinde konuşma, çiğneme, yutma gibi dil kaslarıyla ilgili hareketler zorlaşır veya hiç yapılamaz.