OSMANLILAR'DA
ilköğretim kurumlarına "
sıbyan mektepleri" denilirdi. Sıbyan mekteplerinde "
sabi" denilen 5 - 6 yaşındaki çocuklar okurdu. Bu okullara; hemen her mahallede bulunduğundan "
mahalle mektebi" veya binalarının taştan yapılması sebebiyle "
taşmektep" de denilirdi.
Genellikle
camilerin yanında, büyükçe bir oda; bazen de camilerin bölümlerinden biri bu hizmete ayrılırdı. Ayrı bina halinde olanları büyük camilerin yanında, oda olanlar da küçük camilerin veya köy camilerinin içindeydi.
Fatih sultan Mehmed, ismiyle anılan camiinin batı tarafında "
Dârüttalim" adlı bir sıbyan mektebi açmıştı. Sonraları "
Dârülilm", "
Muallimhane", "
Mektephane" adıyla anıldı. Beyazıt camiinin yanındakine de "Muallimhane" denildi.
İslâm'a göre 7 yaşında namaza başlamak
farz olduğundan, çocuklara bununla ilgili bilgilerin verilmesi gerekiyordu. Bu yüzden kız ve erkek çocukları 5, 6, 7 yaşlarında sıbyan mektebine başlarlardı. Bazen
daha küçük yaşta olanlar da sıbyan mektebine verilirdi.
Okula "
Bedi Besmele" denilen bir
törenle başlanırdı. Ziyafetler verilir, hocaya hediyeler sunulur, öğrencilere de şeker, simit dağıtılırdı. Yeni başlayan çocuk giydirilir; altın, elmas takılır, işlemeli cüz kesesi boynuna asılırdı. Eski öğrenciler, yeni başlayanları evinden alarak
ilâhi ve
âminlerle okula götürürlerdi. Buna "
âmin alayı" denirdi.
Çocuk hocanın önünde "
besmele" çekerek öğrenime başlardı. Okulda genellikle bir
hoca bulunur ve hocaya yardımcı olan
kalfalar olurdu. Hoca bir kısım öğrenciyle ilgilenirken kalfa da diğer kısmıyla ilgilenirdi.
Sıbyan mekteplerinde dersler; "
elifba" dan başlamak üzere,
Kur'an,
yazı,
ilmihâl ve
hesaptı. Son dönemlerde 1 ay
tarih ve
coğrafya okunurdu. Kur'anı düzgün okumak için
tecvit, lûgat için
tuhfe okutulurdu. Özellikle
namaz sureleri öğretilirdi.
Mektep,
sabah erken açılır ve
ikindiye kadar sürerdi. Teneffüs arası yoktu, yalnız
öğle yemeği tatili verilirdi. Öğrencilerin evleri çoğunlukla
okula yakın olduğundan bunlar
yemeğe
evlerine giderlerdi. Dersler aralıklı olarak verildiğinden teneffüs lüzumlu görülmezdi. Hoca, öğrencilerin bir kısmıyla ilgilenirken, diğerleri yazı yazmaya çalışır veya dinlenirdi.
Hatim indiren öğrenci, mektebi bitirmiş sayılırdı. Hatim törenle indirilirdi. Hocaya ziyafet ve hediyeler verilirdi. Bundan sonra, isteyen
medreseye gider, isteyen
hafızlığa çalışırdı. Bunların dışındakiler de
memuriyete veya bir
sanata başlardı.
Sıbyan mekteplerine veliler,
maddî durumları ölçüsünde birşeyler verirlerdi. Memurlar
maaşlarından, çiftçiler
tahıl vs. ürünlerinden
hediye ederlerdi. Çocuğun derecesi arttıkça hocaya hediye verilirdi. Hocalık şerefli bir meslek sayılırdı.
Okulda
terbiye,
ahlâk ve
disipline çok önem verilirdi. Gerektiğinde, ders çalışmamada ve
haylazlıkta ısrar eden
öğrencilerin ayak tabanlarına az veya çok sopa ile vurulurdu.
Tanzimat devrinde sıbyan mektepleri de
yeni bir düzene sokuldu. Sınıflara bölündü. Her sınıfta okutulacak derslerin cinsi ve dereceleri belirlendi.