Batı'nın fildişi işçileri, kuyumcuları ve mineciler, Ortaçağ'ın sonuna kadar bu geleneğe bağlı kaldılar. İstenildiği gibi açılıp kapanan ve kolayca taşınan bu triptikler, demirbaş listelerinde genellikle "kapanan tablolar" diye sınıflanırdı.
14. yy. sonlarında, panolar üzerine resim yapılmaya başlanınca, "diptik" biçiminde, taşıması kolay mihrap arkalıkları yapmak ya da eşit boyda iki kanattan meydana gelen bir mihrap tablosunun, tam ortasından katlayarak menteşelerle birleştirme düşüncesi doğdu.
Bu diptik kanatları üzerine çoğunlukla, kiliseye bağış yapanları dua ederken gösteren portreler yapılırdı. Triptik'lerin dış yüzü, hemen her zaman, dinî sahnelerin veya dinî şahısların, tek renkli kabartma taklidi resimleriyle süslenirdi.
15. ve 16. yy.' da Hollanda ve Fransa'da bu triptiklerden pek çok yapıldı. Hugo van der Goes'un "İsa'nın Doğumu" triptiği; Nicolas Froment'in "Tutuşmuş Çalılık" triptiği; Moulins katedralinde "Meryem'in Yüceltilmesi" triptiği vd.
Bu diptik kanatları üzerine çoğunlukla, kiliseye bağış yapanları dua ederken gösteren portreler yapılırdı. Triptik'lerin dış yüzü, hemen her zaman, dinî sahnelerin veya dinî şahısların, tek renkli kabartma taklidi resimleriyle süslenirdi.
15. ve 16. yy.' da Hollanda ve Fransa'da bu triptiklerden pek çok yapıldı. Hugo van der Goes'un "İsa'nın Doğumu" triptiği; Nicolas Froment'in "Tutuşmuş Çalılık" triptiği; Moulins katedralinde "Meryem'in Yüceltilmesi" triptiği vd.