3 Mart 2015 Salı

ŞEYHİ, ŞİİR VE BİYOGRAFİ

ŞEYHİ   (1371 ? – 1431 ?)

Asıl adı Yusuf Sinan’dır. Kütahya doğumlu.  I. Murat, I. Bayezid, Süleyman Çelebi, Çelebi Sultan Mehmet ve II. Murat zamanlarını görmüştür. İran’da tasavvuf ve göz hekimliği öğrendi. Germiyan Beyi II. Yakub’un saray hekimi oldu. Çelebi Sultan Mehmet’i Ankara’da bulunduğu sırada tedavi etti. Karşılığında Tokuzlu Köyü’nü tımar olarak aldı. Oraya giderken tımarın eski sahipleri tarafından soyuldu. Uğradığı felâketi “Harnâme (eşek hikâyesi)” adlı taşlama şiirinde anlattı. Şiiri Ahmedi’den öğrendi. Saray şairi olarak yaşadı. “Husrev ve Şirin” adlı tamamlanmamış uzun bir şiir hikâyesi, Divanı vardır. Bu eserlerin hepsi yeni harflerle de basılmıştır. Şeyhi, başından geçen olayı alaya almak için yazdığı şiir şeklinde bir hikâye olan “Harnâme” sinde şunları söyler :

Bir eşek vâr idi zaif ü nizâr
Yük elinden kati şikeste vü zar

Kâh odunda ve kâh sûda idi

Dün ü gün kahr ile kusûda idi


(Zayıf ve sıska bir eşek vardı. Yük yüzünden sıkıntısı çoktu. Hergün ya oduna ya suya gönderirlerdi. Gece gündüz kahır çeker tasalanırdı.)

Devamında, bu eşek öküzleri görür. Öküzler, boyuna otlaklarda dolaşıp semirmekte, hiçbir iş görmemektedirler. Buna imrenir ve şikâyete kalkar, ama ceza olarak kuyruğunu ve kulağını keserler...

Bu mesnevisinde :

“Boynuz umdum, kulaktan ayrıldım” gibi sade dille yazılmış sözler de vardır, ama çok seyrektir...