ŞEYHİ (1371 ? – 1431 ?)
Asıl adı Yusuf Sinan’dır. Kütahya doğumlu. I. Murat, I. Bayezid, Süleyman Çelebi,
Çelebi Sultan Mehmet ve II. Murat zamanlarını görmüştür. İran’da tasavvuf ve göz hekimliği öğrendi. Germiyan Beyi II. Yakub’un saray
hekimi oldu. Çelebi Sultan Mehmet’i
Ankara’da bulunduğu sırada tedavi
etti. Karşılığında Tokuzlu Köyü’nü tımar olarak aldı. Oraya giderken
tımarın eski sahipleri tarafından soyuldu.
Uğradığı felâketi “Harnâme (eşek
hikâyesi)” adlı taşlama şiirinde anlattı. Şiiri Ahmedi’den öğrendi. Saray
şairi olarak yaşadı. “Husrev ve
Şirin” adlı tamamlanmamış uzun bir şiir hikâyesi, Divanı vardır. Bu
eserlerin hepsi yeni harflerle de basılmıştır. Şeyhi, başından geçen olayı alaya almak için yazdığı şiir şeklinde
bir hikâye olan “Harnâme” sinde
şunları söyler :
Yük elinden kati şikeste vü zar
Kâh odunda ve kâh sûda idi
Dün ü gün kahr ile kusûda idi
(Zayıf ve sıska bir eşek
vardı. Yük yüzünden sıkıntısı çoktu. Hergün ya oduna ya suya gönderirlerdi.
Gece gündüz kahır çeker tasalanırdı.)
Devamında, bu eşek
öküzleri görür. Öküzler, boyuna otlaklarda dolaşıp semirmekte, hiçbir iş
görmemektedirler. Buna imrenir ve şikâyete kalkar, ama ceza olarak kuyruğunu ve
kulağını keserler...
Bu mesnevisinde :