26 Eylül 2017 Salı

İSTANBUL TÜRKÜLERİ

İSTANBUL ve civarında çıktığı bilinen türküler, klâsik Türk musıkîsinin etkisini taşır. Bir kısmı, eskiden Semaî kahvelerinde Anadolu'dan gelen saz şairlerinin doğuştan ve klâsik musikînin tesirinde kalarak yaptıkları bestelerdir. Bir kısmı ise, kanto düettolarıdır.

Asıl İstanbul türküleri ise; Rumeli ve Anadolu türkülerine çok yakın olan ve sahibi bilinmeyen şarkı ve türkülerdir. İstanbul türküleri çapkın, şuh, samimi, kalender, içli ve duygulu özelliktedir. Klâsik musıkî genel kurallarından ilham alınarak halk yaşantısını yansıtan eserlerdir.

Başlıca İstanbul türküleri:

  • Üsküdar'a gideriken aldı da bir yağmur  (buselik sofyan)
  • Telgrafın tellerine kuşlar mı konar  (uşşak düyek)
  • Bahriyeli güzelsin, niçin beni üzersin  (uşşak yürük düyek)
  • Kahve olsam dolaplarda kavrulsam  (segâh düyek)
  • Bir dalda iki kiraz, biri al biri beyaz  (saba düyek)
  • Yangın olur, biz yangına gideriz  (nevâ yürük aksak)
  • Sıra sıra siniler  (nevâ düyek)
  • Sendeki kaşlar bende de olsa  (kürdî yürük aksak)
  • Sana da yaptırayım Naciye'm fildişi tarak  (hüzzam yürük aksak)
  • Yemenimin uçları, çıkamam yokuşları  (hüzzam curcuna)
  • Yanıyor mu yeşil köşkün lambası  (hüzzam yürük aksak)
  • Şu gelen atlı mıdır, aman sorun Bağdat'lı mıdır  (hicazkâr düyek)
  • Gemilerde talim var, bahriyeli yarim var  (hicaz aksak)
  • Ben havada uçardım, avcılar tuttu beni  (yürük aksak)
  • İstanbul'dan Üsküdar'a yol gider  (bayatî aksak)