BİR-üç yaşlarında bir çocuk, sorulan soruların çoğuna "hayır" diye cevap verir. Siz de çocuğu ikna etmek için türlü izahlarda bulunursunuz, çocuk daha büyük bir şiddette olumsuz cevap verir. Çocuklarına aşırı ilgi göstermek isteyen bazı anneler yavrularının küçük yaşta nezaket dairesinde konuşması için gayret ederler. Bu gibi anneler çocuklarının yemek veya uyku zamanlarında "Çocuğum; şimdi yemek zamanı geldi, yemek yersen çabuk büyürsün. Yemek sandalyene oturur musun?", "Yatağına gelir misin?" veya daha ileri giderek "Oturur musunuz, kalkarmısınız" diye hitabederler. Küçük yaşta bir çocukla bu tarz konuşmanın faydası şöyle dursun zararı
vardır. Çocuk gayriihtiyari "hayır" diyecektir. O zaman da anne bir hayli münakaşadan sonra çocuğunu zorlamak mecburiyetinde kalacaktır.
O halde en iyisi başlangıçtan itibaren buna meydan vermemektir. Meselâ yemek zamanı gelince, o anda çocuğun fikrini meşgul eden şeyden bahsetmeye devam ederek ve kendisine bir şey sormadan çocuğu masasına götürünüz. Elinde bir oyuncak varsa, onu da masaya götürün ve eline kaşığı verdiğiniz anda oyuncağı bir yana koyunuz. Üç yaşındaki çocuk uyku zamanında bebeğiyle oynuyorsa, "artık bebeği yatıralım" diyerek ikisini de yatağa yatırınız. Elbisesini değiştirmek istediğiniz zaman ne yaptığınızdan bahsetmeden düğmeleri çözmeye başlayınız. Çocuğunuz biraz daha büyüdükten sonra artık bu dolambaç yollara hiç de gerek kalmadığını göreceksiniz.
Huysuz çocuklara karşı ne yapmalı?
Her çocuk farklı zamanlarda huysuzluk yapabilir. Çocuk arzusu yerine getirilmediği zaman kızar, fakat çoğu zaman hırsı içinde kalır veya biraz ağlamakla içini soğutur. Bazan da bağırır, yerde yuvarlanır, ayaklarını, ellerini ve hattâ başını yere vurur. Bu gibi huysuzluklar seyrek oldukları müddetçe önemli değildir. Sıklaştığı takdirde çocuğun içindeki sıkıntının bir ifadesi olabilir.
Bu gibi halleri önlemek için çocuğun fazla yorulmamasına, aç kalmamasına, kendini meşgul edecek oyuncakların bulunmasına dikkat ediniz. Bir isteğini yerine getirmek istemezseniz, yaptığı huysuzluktan sonra ne olursa olsun o isteğini yapmamaya dikkat ediniz. Aksi halde isteğinin yerine getirilmesi için etkin bir silâh keşfetmiş olur.
Huysuzluk anında da, sükûnetle hareket etmeniz, başka bir şeyle meşgul olmanız gerekir. Fakat bazı çocuklar fazla gururlu olduklarından, saatlerce ağlamaya devam edebilirler. Bu gibi hallerde fırtınanın en şiddetli zamanı geçtikten sonra çocuğun yanına gidiniz, yaptığı yaramazlıktan bahsetmeden, bir oyun oynamasını veya bir iş görmesini, odadan size bir şey getirmesini söyleyiniz. Bazan da iki yaşında bir çocuk huysuzluğunun esas sebebini unutur ve devamlı ağlamaya devam eder. Bu gibi olanları birkaç dakika kucağa alıp okşamak faydalı olur.
Bazı iyi kalpli anne-babalar çocuklarının her istediğini yaparlar ve uygunsuz da olsa her yaptıklarını hoş görürler. Bu hareket tarzı ana-babaya olduğu kadar çocuğa da zarardır. Böylece şımaran çocuk, dört-beş yaşlarına gelince başka çocuklara karşı kaba muamele edeceğinden herkesin nefretini kazanır. İleride büyük bir gayret gösterip huyunu değiştirmeye muvaffak olmazsa, her zaman için hoşa gitmeyen ve kendini arkadaşsız hisseden bir çocuk olur. O halde gerektiğinde sert davranmanız, çocuğa itaat etmesini öğretmeniz onun da menfaati icabıdır. Ancak emirlerinizin etkili olması için çocuğa her an "onu yapma, bunu yapma, şişeye-vazoya dokunma" demeyiniz. Kırılacak eşyayı onun yetişemeyeceği yerlere koymalı ve mecburi durumlarda kendisine gerekli ikazları, başkalarının yanında değil, yalnızken yapmalıdır.
Çocuğa ceza vermeli mi?
Bugünün çocuk terbiye mütehassıslarına göre buna ihtiyaç yoktur veya nadir olarak müracaat etmelidir. Sık verilen ceza çocuğu inatçı ve hırçın yapacağından iyiliğinden ziyade fenalığı dokunur. İlk üç yaşta çocuğa hiç bir zaman ceza verilmeyeceği konusunda hemen herkes mutabıktır. Aksi halde, küçük yaşından itibaren yavrunuzun kendini hep suçlu hissetmesinden korkulur.
Ana-baba, işlerinin iyi gitmediği ve sıkıntılı olduğu zaman bazan bunu acısını suçsuz çocuktan çıkarırlar. Fakat sinirli ana-baba kendinde suç bulmaz. Bunun için çocuğu cezalandırmadan evvel kendi sinirlerinizi yoklayınız. Biraz sabırlı olunuz. Cezadan sonra çocuğun huysuzluğu iyice artıyorsa, vazgeçiniz. Çocuğa ne kadar az ceza verilirse, verilen cezalar o kadar etkili olur.
Çocuğa ne gibi cezalar verilebilir?
Canını yakacak dayak, odaya kapatmak gibi tedbirler bugün için yasak edilmiş usüllerdir. Çocuğun kıçına hafifçe vurmak yaptığının beğenilmediğini işaret eder. Bunu dahi nadiren yapmalıdır. Sizin sert bir bakışınız, sevdiği bir yemeği vermemek veya köşede durmaya mecbur etmek gibi tedbirler daha zararsız cezalardır. Çocuğu yatak odasına kapamanız, orayı hapishane gibi hissetmesine yol açar ve odadan soğur. Halbuki çocuğun odasını, uyku ve oyun için sevmesi gerekir.
Çocuğu tehdit etmekten mümkün olduğunca sakınınız. Hele yerine getirilmesi imkânsız olan tehditlerde bulunmak ailenin otoritesini sarsmak için idealdir. Tatbiki mümkün olan tehditler bazan iyi netice verir. Meselâ, "sokaktan geçen arabanın peşinden koşarsan, oyuncaklarını saklarım" dediğiniz zaman bunu mutlaka yapmanız gerekir.
Bazan çocuğun kaza veya dikkatsizlik yüzünden bardak kırdığı veya elbisesini kirlettiği olur ve buna annesi kadar kendisi de üzülür. Bu halde hiçbir cezaya lüzum yoktur. Bu durumda yine de çocuğa kızar bağırırsanız bu onun pişmanlığını unutturarak münakaşa etmesine sebep olur.
Ceza çocuğa pek az şey öğretir. Azarlama ile görgü kurallarını on yılda öğretemezsiniz. Zamanla diğer kimselerin nasıl yemek yediklerini, birbirlerine nasıl davrandıkları görerek onlar gibi hareket etmekten büyük zevk alacaktır. Çocuk büyüdükçe, diğer çocukların elinden oyuncak kapmaktan vazgeçmesinin sebebini, yediği bir tokatta aramak yanlıştır. Yıllarca dayak yiyen çocukların yine de oyuncak kaptıklarını görebilirsiniz. Onu değiştiren şey, oyun arkadaşlarını sevmeye başlaması; onlarla oynamanın zevkini keşfetmesidir. Çocuğun ana-babasına karşı hürmetkâr olmasının sebebi de dayak değil; onlara karşı duyduğu sevgi ve saygı hissidir. Çocukları yalan söylemekten ve hırsızlıktan koruyan şey ceza değil; başkalarını sevmek ve başkaları tarafından sevilmek arzularıdır. O halde çocuğunuzun iyi bir insan olarak yetişmesini sağlamak için, başkalarını sevme hissini kendisine aşılamanız kâfidir.