Efsaneye göre; Osmanlı devrinde, 14. yy' da Orhan Bey'in kardeşi Süleyman Paşa kumandasında Anadolu'dan Rumeli'ye geçen kırk cengâver, Ahırköy merasına geldiklerinde bir mola verir ve eğlenmek için aralarında güreş tutarlar. Güreşen yirmi çiftten ikisi, uzun saatler güreşmelerine rağmen yenişemezler, harab ve bîtap düşerek ölür ve o bölgeye gömülürler.
Yıllar sonra bu gazilerden hayatta kalanlar, güreşte vefat eden arkadaşlarının kabirlerini ziyaret için Ahırköy merasına gelince, kabirlerin bulunduğu yerden bir pınarın akmakta olduğunu görürler. Halk arasında "Kırkların pınarı" diye anılan bu yere sonraları Kırkpınar denildi.
Kırkpınar'da güreşirken ölen bu cengâverleri anmak için güreş müsabakaları tertiplendi. Müsabakaların hangi yıl yapılmaya başlandığı net olarak bilinmemektedir. Kırkpınar güreşleri, özellikle 19. yy'dan sonra büyük alâka gördü.
Türk güreşinin en büyük ustaları bu süre içinde Kırkpınar güreşlerinde kendilerini gösterdi. Bunlar arasında Aliço, Sultan Abdülaziz devrinden başlayarak, 2. Abdülhamid devrine kadar 26 sene aralıksız başpehlivan oldu.
Aliço'dan sonra, Koca Yusuf, Hergeleci İbrahim, Adalı Halil, Kavalalı Çolak Mümin Molla, Katrancı Halil ve Kurtdereli Mehmet, Cumhuriyet öncesinin ünlü Kırkpınar pehlivanlarıdır.
Cumhuriyetten sonra Kırkpınar güreşleri yeniden başladı ve halen devam etmektedir.