VÜCUT, daha evvel alışmamış olduğu sıcaklık, yükseklik değişimlerine ve iklim şartlarına uyum sağlar.
Kişinin, oksijen basıncının düşük olduğu yüksek bir yere uyum sağlaması için solunum ve dolaşım sistemi, daha etkin çalışmak durumundadır. Bu hayatî işlevlerdeki değişiklikler, kalp ve solunum sistemine daha fazla iş yükü getirir. Bu ise, daha ileri bir aşamada, kemik iliğinin uyarılmasına, bunun neticesinde, alyuvar sayısında ve kanın hemoglobin seviyesinde bir artışın ortaya çıkmasına yol açar. Böylece kan, akciğerlerden dokulara daha fazla oksijen taşır.
Sıcaklık değişimleri, vücutta daha farklı uyum mekanizmalarını harekete geçirir. Sıcak ortamlar, çevrel kılcal kan damarlarında genişlemeye ve terleme artışına sebep olur. Böylece vücudun ürettiği ısı daha çok harcanarak ısı dengesi yeniden oluşturulur.
Kuru iklimler, terin buharlaşmasını ve ısının kullanımını kolaylaştırır. Bu sebeple, insan vücudu, kuru iklimlerde, daha da yüksek sıcaklıklara dayanabilir. Nemli bir iklime uyum daha zordur; çünkü, nem vücut yüzeyinden terin buharlaşmasını engelleyecektir.
Soğuğa uyum için vücut, ısı kaybını önlemeye yönelik bir dizi mekanizmayı devreye sokar. Terleme azalır veya tamamen durur. Derideki kan damarlarında daralma olur. Uzun vadede derialtı yağ dokusunda artış meydana gelerek, vücudun ürettiği ısının muhafazasına çalışılır.