Dede Efendi şâir ve edipdir. Biraz da hattatlığı vardır. Küçükken ses güzelliği ve müzik yeteneğiyle dikkat çekti ve ilâhicibaşı oldu.
İlk bestesi; "zülfündedir benim baht-ı siyahım" dır. II. Mahmud ve Sultan Abdülmecid'den destek gördü. III. Selim döneminde ün kazandı. Bestelemek için yazdığı şiirlerinde Türkçe'den başka Farsça da kullanmıştır. 26 yaşındayken çok sevip-saydığı şeyhi Ali Nutki Dede'yi ve aynı yıllarda oğlunu
kaybetmesiyle çok üzüldü. Üzüntüsünü şu şiirle dile getirdi:
kaybetmesiyle çok üzüldü. Üzüntüsünü şu şiirle dile getirdi:
Âteş dökülürse yeridir zîr-i serimde
Her lahza hayâli duruyor dîdelerimde
Takdîre nedir çâre, bu varmış kaderimde
Abdülkadir Meragi (1360-1435) ve Buhurizâde Mustafa Itrî Efendi'den (1640-1711) sonra klâsik Türk müziğinin en büyük bestekârı kabul edilir. Zekâi Dede Efendi'nin (1825-1897) hocasıdır. Beş yüz kadar beste yaptı, fakat 288' i günümüze kadar ulaştı. Her formda eser üretti. Hac için gittiği Mekke'de 1846 yılında kolera hastalığından vefat etti. Hz. Muhammed'in Eşi Hz. Hatice'nin mezarının yakınına gömüldü.
Ünlü eserleri: Nihan ettim seni sinemde ey mahper cânımsın, Ey kaş-ı kemâni tir-i müjen canıma geçti, Ey gonca dehen har-ı elem canıma geçti, Yine neşe-i muhabbet dil-ü canım etti şeyda, Yine bir gülnihal aldı bu gönlümü, Öpsem seni doyunca, Ey lebleri gonca yüzü gül serv-i bülendim.