DENİS Diderot (1713 - 1784) Fransız yazardır. Varlıklı bir bıçakçının oğluydu. Paris'te Cizvitler'in yönettiği bir kolejde iyi bir öğrenim gördü. Bir meslek edinmek yerine; felsefeden matematik ve anatomiye kadar farklı konularla severek ilgilendi. Tercümeler yapıp, eleştirel yazılar yazarak geçimini temin etti. Çamaşırcı bir kızla evlendi ve bir kızı oldu. Sanatçı olarak lisans aldı ve edebiyatı seçti.
Cesur çıkışlarıyla hükümeti tedirgin eden görüşlerini ilk olarak "Pensées Philosophiques (Filozofça düşünceler)" (1746) adlı kitabında yazdı. Daha sonra yazdığı çeşitli konulu kitaplarla ünü arttı. Çevresi Diderot'u, seçkin bir konuşmacı, ateşli ve taşkın duygular esinleyen bir düşünce öncüsü olarak tarif etti. Etrafındakileri kolayca etkiler, onları nüfuzu altına alırdı. J.J. Rousseau bile bir ara onun etkisi altında kaldı.
Tutarlı bir felsefe doktrini yoktur. Önce dindar, sonra maddeci olmuş, yaşamla-ölümü bir gerçeğin iki yüzü olarak görmüştür. Kişiliğinde açık sözlülükle saflık, şüphecilikle coşku birbirine karışır.
Vahye dayalı dinleri, boş inançları ve koyu dindarları açıkça eleştirdi. Diderot, herşeyde aklıyla hareket eden, düşünme yeteneğinin yanısıra iyi bir ahlâka sahip olan, toplumsal ilişkilerde geçimli, namuslu insan idealini kişiliyetinde oluşturmak ister.
Denis Diderot şöyle demiştir: "Doğa hiçbir insana doğuştan başkasına hükmetme hakkını vermemiştir. Özgürlük doğanın bir lûtfudur, hediyesidir. Her ferdin aklı başında olduğu sürece bu hakkı kullanmaya hakkı vardır"