17 Ocak 2020 Cuma

SÜLEYMANİYE CAMİİ


KANUNΠ Sultan Süleyman'ın emriyle, Mimar Sinan tarafından, İstanbul, Süleymaniye semtinde inşa edilmiş cami. 1550 - 1557  yılları arasında yapıldı. Klâsik Osmanlı mimarisinin en büyük eserlerinden biri olan bu cami, Mimar Sinan'ın ikinci önemli camisidir. İnşasına  60  yaşında başladığı bu camiyi Sinan, "kalfalık" eseri olarak sayar.

Boğaz ve Haliç'e hâkim bir tepe üzerinde yer alan cami, çevresindeki binalarla beraber büyük bir "külliye" halindedir. Bu, İstanbul'da Fatih külliyesinden sonra kurulmuş ikinci büyük külliyedir. Külliyenin merkezini meydana getiren caminin planı, biri avlu diğeri esas cami olmak üzere iki kareden oluşan bir dikdörtgen şeklindedir. Caminin çevresinde; dârüttıp, medreseler, dârülkurra, sıbyan mektebi, hamam, imaret, bimarhane ve çarşı gibi sosyal yapılar yer almıştır.

İç avlunun, biri ön cephede ve ortada, diğerleri yan cephelerde olmak üzere üç kapısı vardır. Orta kapı, anıtsal ve yüksek bir taç kapı şeklindedir; kitabeleri, stalaktitleri ve yarım sütûnlarıyla tek başına mimarî bir eser sayılabilir. Bu ilginç kapının iki yanında, üçer sırada 12 pencere ve odalar vardır.

Dikdörtgen planlı iç avlunun zemini mermer döşelidir; bu avluyu 28 mermer ve pembe granit sütûna oturan sivri kemerli, 28 kubbeli bir revak çevirir. Revak sütûnlarının stalaktitli başlıklarının uyumlu ve oranlı bir görünüşü vardır. Revak kubbelerinde, geç devirlerdeki onarımlar sırasında yapılmış olan "barok" üslûbunda kalem işleri görülür.

Avlu kısmının en önemli süslemesi, son cemaat yerindeki 10 pencerenin üzerinde bulunan çini dekorlardır. Hepsi aynı üslûpta ve aynı motiflerle yapılmış panolar şeklinde olan bu çiniler 16. yy. 'ın en güzel örnekleridir. Özellikle panoların köşelerindeki üçgenlerde görülen "kırmızı" renk, bu dönemin en güzel "mercan kırmızısı"dır. Bu panolarda yer alan ve "Kur'an"dan alınmış ayetlerden meydana getirilen yazılar da devrin ünlü hattatı "Karahisarlı Hasan Efendi" tarafından yazılmıştır.

Avlunun ortasında yer alan dikdörtgen planlı mermer şadırvan, oymaları ve bronz şebekeleri bakımından ilgi çekicidir. Avlunun dört köşesinde 4 minare vardır. Bunlardan avlunun ön cephesinde iki köşede olanlar kısa ve ikişer şerefeli, cami tarafında bulunan diğer ikisi ise daha uzun ve üçer şerefelidir.

Mimar Sinan, bu 4 minareyle; Kanuni Sultan Süleyman'ın fetihten sonraki 4. padişah, 4 minaredeki 10 şerefeyle Osmanlı padişahlarının 10. su olduğunu ifade etmiştir. Bu minarelerin ilginç bir özelliği de aynı boyda olmamalarıdır. Mimar Sinan, kubbeye yakın olan minareleri uzun, diğerlerini kısa yapmakla camiye "piramit" şeklini verdirmiştir.

Minarelerin gövdesi yivlidir, yivlerin araları oyma süslerle doldurulmuştur. Avludan camiye cephede ve yanlarda bulunan kapılardan girilir. Bütün olarak düzgün kesme taştan inşa edilmiş olan cami, üç sahınlıdır ve kareye yakın bir plan gösterir. 63 x 68 metre ebadında olan iç kısmın üzerinde, yerden yüksekliği 53 metre olan 25,5 metre çapında büyük bir merkezî kubbe örter. 4 büyük kalın payeye oturan bir merkezî kubbenin geçişi, düz pandantiflerle sağlanmıştır.

Kubbenin kasnağında yuvarlak kemerli 32 pencere vardır. Kubbe kasnağındaki bu pencerelerle cami duvarlarındaki diğer pencereler, iç kısma iyi bir aydınlık sağlar. Kubbenin açılma kuvvetini karşılamak için mihrap ve ana kapı yönünde merkezî kubbenin iki yanına birer yarım kubbe yapılmış ve bunların da yanlara açılma kuvvetini karşılamak için, merkezî kubbeyi taşıyan 4 büyük payeden, kuzey ve güney yanlarda bulunanlar birer kemerle birleştirilerek içleri pencereli ayna duvarlarıyla doldurulmuştur.

Bu ayna duvarları, payelerin arasında bulunan çok büyük ikişer sütûn taşır. Bu sütûnlardan biri İskenderiye'den, biri Baalbek'ten biri Topkapı Sarayı yakınından, dördüncüsü de Kıztaşı'ndan getirilmiştir. Payeler arasına yapılan bu kemerli sistem, ayrıca yine kemerlerle yan duvarlara bağlanmıştır. Böylece Mimar Sinan, aynı şekilde bir merkezî kubbeyle yanındaki iki yarım kubbesi olan Ayasofya'daki yanlara açılmayı önleme maksadıyla yapılan takviye payandalarının dıştan görünen ağır durumunu burada gözden saklamayı başarmıştır.

Yan neflerin üzeri, çapları birbirine eşit olmayan 5 kubbeyle örtülüdür. Caminin bütün bu kısımlarıyla çok kalabalık bir cemaatin toplu olarak ibadet edeceği geniş ve ferah bir mekân vardır. Camiye girilince ilk göze çarpan da bu geniş mekân ve kubbenin yüksekliğidir.

Mimar Sinan bu camide mimarî bütünlüğün ve geniş mekânın yanısıra akustik durumunu da düşünmüş ve bunu başarmıştır. Camide büyük kubbenin bir yanında çıkan hafif bir ses, diğer yandan duyulur. Akustik düşünülerek bütün kubbeler çift kubbe şeklinde yapılmıştır. Merkezî kubbeye, ağızları içeri doğru açık durumda ve derinlikleri 50 metre olan 64 küp yerleştirilmiştir.

Bu küpler ayrıca küçük kubbelerin köşelerine ve stalaktitlerin altına da konulmuştur. Bunlardan başka caminin zemininde de sesi yansıtmaya yarayan tuğladan boşluklar vardır. Caminin hava değişim düzeni de ilgi çekicidir. Cümle kapısının içeri açılan kısmında, üstte bulunan küçük bir odanın altında dört pencereyle içeri ve dışarı doğru dörder küçük menfez vardır. Hepsi birden açılınca oluşan hava akımı caminin havasını hızla temizler.

Caminin mimarisi kadar, klâsik devrin en güzel örneklerini taşıyan süslemesi de önemlidir. Caminin içinde ilk göze çarpan süsleme, mihraptaki çini dekorudur. Bu çiniler, motifleri renkleri ve teknikleri bakımından 16. yy. Osmanlı çinilerinin en güzel örnekleridir. Mihrabı çeviren ve üst kısımda duvarları kaplayan çinilerde, büyük birer daire içine ve lâcivert zemin üzerine beyaz renkte çok düzgün istif edilmiş "nesih" yazıyla "Fatiha suresi", köşelerde ve üstte beyaz zemin üzerine çok renkli olarak nar çiçeği, rumiler ve diğer çiçeklerden meydana gelen bir dekor görülür.

Bu çini dekorun ortasında, mermer mihrap yükselir. Mihrap, iki yanda iki kabartma oluklu ve stalaktit kaideli sütûnlarla tek parça olarak yapılmıştır. Stalaktitler altın yaldızlıdır. Mihrabın yanındaki alemlerin boşluğunda ve mihrabın iç kısmında altın yaldızla yazılmış yazılar bulunur.

Mihrap duvarlarında, üst pencerelerdeki renkli camlardan sadece üstten ikisinin sonradan yapıldığı anlaşılır. Mihrap kadar güzel işlenmiş olan mimberin köşeleri ve stalaktitli kısımları kabartma olarak süslüdür. Hünkâr mahfili de mermer işçiliği bakımından önemlidir. Özellikle, mahfili çeviren kafes şeklindeki mermer şebeke ilginçtir.

Caminin süsleme özellikleri içinde yazılar ve cümle kapılarıyla pencere kanatlarında görülen oymacılık, fildişi ve sedef kakma örnekleri, devrin üslûbunu yansıtan eserlerdir.