30 Eylül 2017 Cumartesi

İSPANYA SANATI

Francisco de Goya (1746-1828) - Genç kadınlar

MELENA (koyu renk dışkı)

KAHVE telvesi gibi koyu renkli, kötü kokulu ve yapışkan kıvamlı dışkıya "melena" denir. Mide veya sindirim sisteminin üst bölümlerindeki ağır kanamalarda ortaya çıkar. Her zaman ciddî bir hastalığın belirtisidir.

Melenanın rengi, kanda bulunan hemoglobinin, bağırsaktaki sindirim ve çürüme süreçleri sonunda hematine dönüşmesiyle oluşur. En sık rastlanan sebepleri; mide ve onikiparmak bağırsağı ülserleri, tümörler ve ağır kan pıhtılaşması bozukluklarıdır.

Kanama fazla olduğunda, melenadan evvel bayılma, bulantı, başdönmesi, göz kararması, solukluk, yoğun terleme, bitkinlik görülebilir. Bunlar kanamadan dolayı tansiyonun düştüğünü gösterir.

29 Eylül 2017 Cuma

İSPANYA-PORTEKİZ SANATI

Murillo - Genç dilenci

MENARŞ (ilk âdet)

ERGENLİKLE birlikte kadın üreme organlarının tam olarak gelişmesiyle kendini gösteren ilk âdet kanamasına "menarş" denilir. Normal olarak 11-13 yaş aralığında görülürse de, bu sınırlar çevre şartlarına, ırka, sağlık durumuna ve kişisel yapıya göre değişebilir.

Âdetin başlaması, bebek sahibi olunabileceğini işaret etmez. Hamileliğin devamı için lüzumlu yapılar henüz teşekkül etmemiştir. Bunun için en az iki yıl daha geçmesi lâzımdır.

28 Eylül 2017 Perşembe

İNGİLİZ SANATI

Constable (1776 - 1837) - Saman arabası

MENENJİT ENSE SERTLİĞİ YAPAR

BEYNİ ve omuriliği saran zarlardaki iltihabî sürece "menenjit" adı verilir. Sertzar etkilenmişse "pakimenenjit", yumuşak zarlar etkilenmişse "leptomenenjit" söz konusudur. Pek çok vakada, iltihap hem zarlarda, hem de altındaki sinir dokusundadır.

Pakimenenjitler çoğunlukla açık kafa travmalarının veya yakın yapılarda bulunan iltihapların sertzara yayılmasıyla meydana gelir. Bakteri, virüs, mantar, protozoon gibi mikroplara bağlı olarak görülen leptomenenjitler daha mühimdir ve daha sık görülür.

Bu mikroplar, zarlara doğrudan bir yara vasıtasıyla dışarıdan, kan dolaşım yoluyla diğer bölgelerdeki enfeksiyon odaklarından veya doğrudan yayılmayla yakındaki kafatası ve beyin bölgelerinden ulaşabilir.

Salgın halinde beyin-omurilik menenjitine sebep olan bakteriler; meningokoklar, pnömokoklar, stafilokoklar, streptokoklar, koli basili ve tüberküloz basilidir.

Menenjitlere has sinirsel sendromlar olur. Bunlar; ense sertliği, başı yana çevirmede güçlük, baş ağrısı, hastanın bacaklarını karnına çekerek başını geriye atması (rahatlama) pozisyonudur.

27 Eylül 2017 Çarşamba

ALFRED JANNİOT, eser-biyografi

FRANSIZ heykeltraş, 1889 yılında Paris'te doğdu. Denizaşırı Fransa müzesindeki alçak kabartmaları (1931), Puteaux şehri belediye sarayı (1932) ve Art Moderne Millî müzesinin yüksek kabartmalarını (1937) yaptı. Bu geniş kompozisyonlarda, duvar yüzeyini bir çeşit nakış ile süslemeye çalışır.

Nice şehrindeki "Ölüler anıtı" ve "Güneş çeşmesi (Massena meydanı)" onun eseridir. Diğer eserleri arasında "Mont-Valérien anıtı (1960)", New York'da Rockefeller merkezindeki Fransa pavyonunun cephesi ve Normadia transatlantiğinin süslemeleri sayılabilir. Alfred Janniot 1969' da Paris'te öldü.

Alfred Janniot - Denizaşırı Fransız müzesinin alçak kabarma detayı

MENİNJİYOM (beyin zarı uru)

BEYİN zarından kaynaklanan genellikle iyi huylu ve yavaş gelişen bir tümördür. Kafatası boşluğunda veya daha nadir olarak omurga kanalı içinde gelişebilir. En sık görüldüğü bölgeler; üst uzun toplardamar boşluğu veya beyin orağı yakınındaki beynin dışbükey bölümleri, göz boşluğu ve beyinciğin tendoryumu karşısında bulunan kafatasının temel bölgesidir.

Oldukça iyi sınırlanmış, yuvarlak ve sertzara yapışmış bir yumru biçiminde veya sınırları tam seçilemeyen bir plaka şeklinde olabilir. Bazen çok sayıda tümöre de rastlanabilir. En sık erişkin kadınlarda görülür.

26 Eylül 2017 Salı

İSTANBUL TÜRKÜLERİ

İSTANBUL ve civarında çıktığı bilinen türküler, klâsik Türk musıkîsinin etkisini taşır. Bir kısmı, eskiden Semaî kahvelerinde Anadolu'dan gelen saz şairlerinin doğuştan ve klâsik musikînin tesirinde kalarak yaptıkları bestelerdir. Bir kısmı ise, kanto düettolarıdır.

Asıl İstanbul türküleri ise; Rumeli ve Anadolu türkülerine çok yakın olan ve sahibi bilinmeyen şarkı ve türkülerdir. İstanbul türküleri çapkın, şuh, samimi, kalender, içli ve duygulu özelliktedir. Klâsik musıkî genel kurallarından ilham alınarak halk yaşantısını yansıtan eserlerdir.

Başlıca İstanbul türküleri:

  • Üsküdar'a gideriken aldı da bir yağmur  (buselik sofyan)
  • Telgrafın tellerine kuşlar mı konar  (uşşak düyek)
  • Bahriyeli güzelsin, niçin beni üzersin  (uşşak yürük düyek)
  • Kahve olsam dolaplarda kavrulsam  (segâh düyek)
  • Bir dalda iki kiraz, biri al biri beyaz  (saba düyek)
  • Yangın olur, biz yangına gideriz  (nevâ yürük aksak)
  • Sıra sıra siniler  (nevâ düyek)
  • Sendeki kaşlar bende de olsa  (kürdî yürük aksak)
  • Sana da yaptırayım Naciye'm fildişi tarak  (hüzzam yürük aksak)
  • Yemenimin uçları, çıkamam yokuşları  (hüzzam curcuna)
  • Yanıyor mu yeşil köşkün lambası  (hüzzam yürük aksak)
  • Şu gelen atlı mıdır, aman sorun Bağdat'lı mıdır  (hicazkâr düyek)
  • Gemilerde talim var, bahriyeli yarim var  (hicaz aksak)
  • Ben havada uçardım, avcılar tuttu beni  (yürük aksak)
  • İstanbul'dan Üsküdar'a yol gider  (bayatî aksak)

MENİSKÜS, DİZİN DÖNMESİYLE YIRTILIR

DİZ ekleminde bulunan lifsi-kıkırdak dokulardan oluşmuş yapıya "menisküs" denir. Her diz ekleminde iki tane menisküs vardır. Bunlardan dış yanda olanı, tama yakın bir daire; iç yanda olanı ise yarım daire şeklindedir.

Menisküsler, diz ekleminin eklem temas yüzeyini artırarak ve kaval kemiğinin üst eklem yüzeyinin daha da çukurlaşmasını sağlayarak bu yüzeyin uyluk kemiğinin kondillerine daha kolay uyum sağlamasına yarar.

Menisküsler, yaralanmalar, şiddetli bedensel egzersizler ve özellikle de dizin ağırlık altında dönmesiyle kolayca yaralanırlar. Menisküs lezyonları; şiddetli ağrı, yırtılma, menisküs parçasının iki eklem yüzeyi arasına sıkışması neticesi, dizin yarı bükük konumda kilitlenmesi şeklinde ortaya çıkabilir.

Diz MR ı çekilerek, menisküsün yaralanma seviyesine göre ameliyata karar verilir. Hafif yaralanmalar, 2-3 yıl gibi uzun vadede, dize ağırlık altında dönme baskısı yapılmaması şartıyla kendiliğinden tedavi olurlar. Bir veya her iki dizinde menisküs ezilmesi vakası yaşamış kişinin eşya taşıma vs. gibi dize aşırı yük bindiren uygulamalardan ömür boyu kaçınması gerekir.  

25 Eylül 2017 Pazartesi

İSTİKLÂL MADALYASI SAĞ GÖĞÜSTE

KURTULUŞ savaşının başarıyla neticelenmesi üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine ve savaşta yararlık gösterenlere verilmek üzere 29 Teşrinisani 1336 (1920) tarihli kanun gereğince ve Heyeti Vekilenin 9 kûnunisani, 27 mart ve 22 ağustos 1339 (1923) tarihli kararnamelerine göre çıkarılan madalyadır.

35 - 40 milimetre çapında, oval şekildedir; prinçten yapılmıştır. Madalyanın sanatkârı Mesrûr İzzet Bey'dir. Ön yüzünde; üstte cami ve evleriyle o zamanki Ankara şehrinin, ortada TBMM binasının resmi bulunmaktadır. Bunun arkasında, zafer ve barışa işaret eden güneş ışınları görülmektedir. Meclisin sağında 23 nisan, solunda 1336 tarihi yazılıdır. Meclisin altında bulunan dünya haritası, bilgiyi, orak ve tırpanlar tarıma önem verileceğini, iki taraftaki meşe dalları da barışı ifade eder. En altta, kağnısıyla beraber bir köylü kadın görülmektedir.

Madalyanın arka yüzünde, ayyıldızla çevrilmiş olarak Misakı Millî sınırlarını gösteren Türkiye haritası vardır. Bu harita üzerindeki tek yıldız, Ankara şehrine işaret eder. Yıldızdan çıkan ışınlardan biri Kars'a kadar uzanmaktadır. En altta 1 Teşrinisani 1338 tarihi yazılıdır.

İstiklâl madalyasına
hak kazananlara verilen ber'at
İlk yapılan madalyaların sayısı on bin adettir. Madalyanın kıymeti 3 Lira'dır. Mebuslara verilen madalyanın şeridi yeşil, cephede bulunanların kırmızı, cephe gerisinde çalışanların da beyazdır. Cephede vazife almış mebusların madalya şeritleri yarı kırmızı yarı yeşil renklidir.

İstiklâl madalyası, özel kanunu gereğince sağ göğüs üzerinde taşınır. Medeni hakları kullanma ehliyetini kaybedenlerle cinayet suçundan mahkûm olanlar, istiklâl madalyasını taşıma hakkını kullanamazlar.

Sonradan çıkarılan bir kanunla 15 mayıs 1335' den (1919) 9 eylül 1338' e (1922) kadar Millî orduda vazife alan alay sancaklarına da birer istiklâl madalyası verildi.

MENOPOZ 50 YAŞINDA GELİR

YUMURTALIKLARIN hormonal ve üremeye yönelik işlevlerinin azalması ve âdet kanamalarının kesilmesine "menopoz" denilir. Menopoz kadınlarda genellikle 50 yaş civarında gelişir ve çoğunda âdet kanamalarının düzensiz ve seyrek görüldüğü bir dönemin sonunda ortaya çıkar.

Menopozla beraber vücutta bir dizi genel değişimler görülür (ateş basması, bunaltı vb); bunlar yerleşmekte olan yeni fizyolojik dengeye uyumu ifade ederler.

Menopoz, leğen bölgesi organlarına yönelik ışın tedavisinden veya her iki yumurtalığın alındığı ameliyatlardan sonra da ortaya çıkabilir.

24 Eylül 2017 Pazar

İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZESİ

İSTANBUL'da zengin koleksiyona sahip bir müzedir. Topkapı Sarayı ile Gülhane Parkı arasında bulunur. Müzenin geçmişi, Türkiye'de eski eserlerin toplanıp bir koleksiyon oluşturmaya başlandığı Damat Fethi Paşa zamanında başlar (1846).

Büyük İskender Lahdi
Dünyaca ünlü "İskender lahdi", "Ağlayan Kadınlar" lahdi buradadır. Müzenin alt katında Eski Yunan, Roma ve Bizans dönemi mimarî eserleri ve arkeolojik buluntuları sergilenir. Assos'taki Athena tapınağının saçak parçaları, Magnesia Artemis tapınağının frizi, Afrodisias buluntuları, buradaki mühim eserlerdir.

Üst katta tarih öncesinden Bizans dönemine kadar uzanan uzun bir döneme ait çeşitli eşya ve heykelcikler bulunur. Çok zengin bir sikke koleksiyonu yanısıra müzede çini ve seramikler de sergilenir.

AŞIRI ÂDET KANAMASI

ANORMAL âdet kanaması, hormon dengesindeki bozukluklar neticesinde, dölyatağı mukozasının, âdet çevrimi sırasında ortaya çıkan gelişme ve gerileme dönemlerinde düzensizlikler oluşmasıyla ortaya çıkar.

Bazı vakalarda ise; dölyatağı tümörleri, endometriyoz, leğen bölgesi enfeksiyonları, yumurtalık tümörleri rol oynayabilir. Aynı zamanda, kanın pıhtılaşma bozuklukları veya vücuttaki genel hastalıklar da aşırı âdet kanamasına sebep olabilir.

23 Eylül 2017 Cumartesi

İSRAİL SANATI

İSRAİL sanatının tarihi, 1906' da heykeltraş Boris Şatz'ın Kudüs'te Betzabel Sanat okulunu kurmasıyla başlar. İlk öğretmenleri, "Art Nouveaux" tarzıyla Yakındoğu'nun el işçiliği geleneğini birleştirerek bir Yahudi sanatı oluşturmayı denediler, fakat çoğu zaman basmakalıp ölçülerin ötesine gidemediler.

Millî modern sanatın gerçek öncüleri, İsrail'e genç yaşta gelerek, bu toprakların manzaralarını, özellikle fransız resminin tesiri altında çizen öğrencilerdir. Bunlar: 1892 Rusya doğumlu İsrail Paidi, 1893 Romanya doğumlu Reuven Rubin, 1898 Besarabya doğumlu Nahum Gutman, 1894 Moravya doğumlu kadın ressam Anna Tişo'dur.

KURUNTU (mentizm)

AKLIN devamlı peş peşe gelen düşüncelerle dolmasına kuruntu denir. Daha çok kaygılı ve uykusuzluk çeken insanlarda yorgunluk esnasında gözlenir. Kişi saplandığı düşünceleri bir türlü kafasından silemez. Birbirine bağlanan düşünceler tutarlılığını kaybeder, gerçeklerden kopar ve insanın günlük faaliyetlerini aksatır.

22 Eylül 2017 Cuma

İSKANDİNAV SANATI

Gundestrup vazosu  (Mö 1. yy.)  - Kuzey Millî müzesi  - Kopenhag-Danimarka

GIDAYI MİDEDEN AĞIZA GETİRME

YUTULAN gıda parçalarının bilinçli olarak mideden ağıza getirilmesine ve çiğnenerek tekrar yutulmasına merisizm veya ruminasyon denilir. Genellikle süt çocuklarında (bilinçli-bilinçsiz), bazen de zekâ geriliği olan kişilerde ve psikiyatri hastalarında görülen, ruhî ve duygusal problemlere bağlı bir bozukluktur.

21 Eylül 2017 Perşembe

İSLÂM SANATI

Zeynep Hanım konağında bir kitâbe

METASTAZ NEDİR?

HABİS bir tümörün bulunduğu ilk odağının uzağına sıçramasına "metastaz" denir. İlk odaktan koparak kan veya lenf dolaşımına giren hücrelerin, uzaktaki bir organa tutulana kadar sürüklendikten sonra bu organda çoğalmalarıyla yeni tümör odakları meydana gelir.

Metastaz, tümörün yanı sıra, aynı mekanizma ile gelişebilen başka patolojik süreçlerde de mümkün olabilir. Meselâ; cerahatli iltihap odaklarından kopan ve cerahat yapan mikroplar ihtiva eden parçalar, yeni bir iltihap odağı oluşturmak üzere başka organlara gider ve metastatik apse yapar.

20 Eylül 2017 Çarşamba

İSHAKPAŞA SARAYI

AĞRI İlinde Doğubeyazıt'ın altı kilometre güneydoğusunda Çıldır Beylerbeyi İshak Paşa tarafından yaptırıldı. Yüksek bir duvar üzerindedir. Saraya, doğudaki tepeden açılan bir kapıdan girilir. Diğer taraflarını yerden 20-30 metre yükseklikte kuvvetli duvarlar çevirir.

Kapıdan girilen avluda dış oğlanların oturmasına mahsus odalar ve tavlalar yer alır. Az ilerdeki bir kapıdan iç avluya girilir. Avlunun solunda iç oğlanları ve müstahdemlere ait odalar ve koğuşlar, aşağıda ise beyliğin divan odası bulunur.

Cephenin ortasında dar, yüksek ve kaba tarzda nakışlar ve oymalarla süslenmiş, harem dairesi yer alır. Bunun üzerindeki, İshak Paşa hakkında beyitler yazılı kitabede, yapım tarihi olarak Hicrî 1199 gösterilmektedir.

BAĞIRSAKTA AŞIRI GAZ

NORMAL olarak sindirim kanalında çok az miktarda gaz bulunur. Bu gaz; havadan, kandan, besinlerin sindirilmesinden, bağırsak florasındaki bakterilerin faaliyetinden kaynaklanır.

Aşırı gaz çeşitli hallerde olabilir: Gıdayla birlikte havanın da yutulmasıyla, bazen süt gibi gaz yapan besinlerin alınmasıyla, bağırsak bakterilerinin değişimine bağlı olarak bağırsak muhtevasının aşırı mayalanmasıyla, dışkı birikimine bağlı olarak bağırsaktan geçişin azalması veya durmasıyla, bağırsaktaki gıda emilimini engelleyen bağırsak iltihapları sebebiyle, kalp kifayetsizliği veya karaciğer sirozunda olduğu gibi bağırsak dolaşımındaki bozukluklarla.

Aşırı gaz karında gerginlik ve şişmeye sebep olur. Bu durum bazen karın ağrısı ve nefes alma zorluğu meydana getirir.

19 Eylül 2017 Salı

ADRİAEN İSENBRANT, eser-biyografi

16. yy Flaman ressamı, 1510' da Brugge'de Gérard David'in öğrencisi oldu, onun etkisinde kaldı. Brugge dışında; Anvers, Brüksel, Dresden, Gand, Londra, Lyon, Roma ve Amerika'da birçok müzede eserleri bulunur. Adriaen İsenbrant, 1551' de Brugge'de öldü.

Adriaen İsenbrant - Meryem'in yedi acısı

İKLİME DUYARLILIK (meteoropati)

GENEL olarak, hava şartlarındaki değişimlere bağlı olarak gelişen her türlü hastalığa "meteoropati" denilir. İklim şartları canlıları çeşitli yollarla etkiler; bazen rahatsızlık duygusu verirken, bazen de hastalıkların alevlenmesine yol açar.

Bazı kişiler, yapısal etkenler, vücudun tepki verme kapasitesi ve sağlık şartlarına göre özellikle iklim değişimlerine duyarlılık gösterir.

18 Eylül 2017 Pazartesi

1789 FRANSIZ İNSAN VE YURTTAŞ HAKLARI BEYANNAMESİ

BAŞLANGIÇ :

Millî Meclis halinde toplanan Fransız halkının temsilcileri, halkı mutsuz kılan ve hükümetlerin bozulmasına yol açan sebeplerin, insan haklarını bilmeme, unutma ve hor görme olduğu göz önünde tutularak, insanın tabiî ve vazgeçilmez haklarını resmî bir bildiri ile açıklamaya karar verdiler; tâ ki toplumsal bedenin bütün üyelerine her zaman açık olan bu bildiri, onlara hak ve ödevlerini durmadan hatırlatsın; yasama ve yürütme erkinin eylemleri her an her siyasî kurumun amacıyla karşılaştırılarak, daha da saygı görsün; bundan böyle, yurttaşlar tarafından ileri sürülecek ve bundan sonra tartışma götürmez basit ilkelere dayanacak istek ve şikâyetler her zaman anayasanın korunmasına ve herkesin mutluluğuna yönelsin.

Netice olarak Millî Meclis, Yüce Varlığın önünde ve himayesi altında aşağıdaki İnsan ve Yurttaş haklarını tanır ve ilân eder:

MADDE 1 :  İnsanlar hukuk bakımından hür ve eşit doğar ve öyle kalırlar; toplumsal ayrılıklar, ancak ortak faydaya dayanabilir.

MADDE 2 :  Her siyasî topluluğun amacı; insanın tabiî ve zamanaşımına uğramaz haklarının korunmasıdır. Bunlar özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya direnme haklarıdır.

MADDE 3 :  Her türlü egemenlik ilkesi, herşeyden evvel milletin kendisindedir; hiçbir kurul, hiçbir birey açıkça milletten gelmeyen otoriteyi kullanamaz.

MEZOTELYOM (asbest tümörü)

MEZOTEL hücrelerden veya seröz boşlukların yüzeyini örten hücrelerden türeyen bir tümördür. Çoğunlukla akciğer zarında ortaya çıkar. Özellikle orta ve ileri yaşlardaki erkeklerde görülür. Ortaya çıkmasında asbest tozlarının rol oynadığı kesinleşmiştir. Tümör, ileri evrelerde hızla yayılarak uzak organlara metastaz yapabilir.

17 Eylül 2017 Pazar

JEAN AUGUSTE DOMİNİQUE İNGRES, eser-biyografi

FRANSIZ ressam, 1780 yılında Montauban'da doğdu. Babası Toulouse'da bir süslemeciydi. 11 yaşındayken Toulouse'da ressam Roques'un ve heykeltraş Vigan'ın atölyelerine devam etmeye başladı. Bir yandan da para kazanmak için Capitole orkestrasında keman çalıyordu.

Birçok desen ve kompozisyon ödülü kazandıktan sonra, 1797' de Toulouse'dan ayrıldı, Paris'te Louis David'in atölyesinde çalışmaya başladı. 1800' de Roma 2. ödülünü aldı, bir yıl sonra da "Agamemnon'un Elçileri" adlı tablosuyla Roma büyük ödülünü kazandı.

İngres, Raffaello'nun ve eskiçağ heykeltraşlarının etkisinde kaldı ve kesinlikle klâsik olmak istedi, bununla beraber resminde romantizme geniş ölçüde yer verdi. Güya romantizmden tiksiniyor, bu yüzden Delacroix'ya kızıyordu.

İngres, 1820' de Floransa'ya yerleşti ve Rönesans devri sanatçılarının eserlerini kopya etti. 1824' de Paris'e döndü ve bir sene sonra Güzel Sanatlar Akademisi'ne seçildi ve oraya hâkim oldu. 1829' da Ecole Nationale des Beaux-Arts'da kendisine verilen bir atölyede yeni ressamlar yetiştirdi. Bu ressamlar (Hippolyte, Flandrin, Victor Mottez, Balze, Amaury-Duval), İngres'çiliği resmî resim sanatı olarak kabul ettirdiler.

İngres, 1835' de Roma'daki Fransa Akademisi'nin yöneticisi oldu ve bu kurumu yedi sene yönetti. "Altın Çağ" adlı büyük eserine başladı, fakat üzerinde 10 sene çalışmasına rağmen eseri bitiremedi. Yaşlılığında yaptığı resimlerinin çoğunda bir "soğukluk" göze çarpar.

1862' de İngres, 3. Napoleon tarafından senatör yapıldı. Böylece kendisi resmî resim sanatının temsilcisi sayılır. Degas ve Cézanne gibi öncü ressamlar, onun eserlerinden geniş ölçüde etkilendiler. İngres, 1864 yılında (yaş 84) Paris'te öldü.


İngres - Homeros'un tanrılaştırılması  (1827)

MİDE ASİDİ YOKSA DİKKAT

MİDE sıvısı öncelikle aç karnına (boş midede) incelenir. Midenin ürettiği bazal asit miktarı ölçülür. Bu ölçüm, 15 dakika arayla dört defa yapılır ve midenin HCl (hidroklorik asit) seviyesi belirlenir.
İkinci safhada; mideye asit uyarısı yapması için "pentagastrin" adlı madde verilir. 1 saat sonra midedeki maksimum (en yüksek) asit miktarı tekrar ölçülür. Böylelikle aç veya tok karnına midenin salgıladığı asit miktarları belirlenmiş olur. Yapılan ölçümlerde asit bulunmaması durumunda hastada mide kanseri olma tehlikesi vardır.

16 Eylül 2017 Cumartesi

İNDRİS MAKİSİ

MADAGASKAR'ın doğusunda yetişen bir makidir. "İndris brevicaudutus" makigillerin en büyüğüdür. Ayakta yüksekliği 1 metre, postu açık esmer veya siyah, kol ve bacakları uzun, kuyruğu çok kısadır (5 cm).

Gececi değildir, gündüzleri etkinlik gösterir. Ağaçlarda yaşar, meyve, yaprak ve sürgünlerle beslenirler, insanlara kolayca alışırlar.

MİDE EROZYONU (aşınması)

MİDE erozyonu, mide mukozasının yüzeysel epitel hasarıdır. Mide ülserinden farklı olarak, mide mukozasının kas tabakasına kadar inmez. 

Mide erozyonunun sebebi; yaşanan bir şoktan sonra midenin, yerel dolaşım bozukluğu neticesi beslenememesi ve gastrittir. Karnın üst kısmında baskı hissi (mide taşlaşması hissi) ve mide-bağırsak kanamaları gibi belirtiler verebilir.

Gastroskopi (mide içi kamera incelemesi) ve biyopsi ile teşhis konulur. Tedavide; asit giderici ilâçlar kullanılır. Mide, genellikle birkaç gün içinde normal haline döner; nedbe (tamir dokusu) bırakabilir. Mide erozyonu, ilerleyerek mide ülserine dönüşebilir. Hayatı sıkıntı ve stres içinde geçirmemek, hattâ yapılabiliyorsa; "dertleri zevk edinmek" lâzımdır.

15 Eylül 2017 Cuma

İNCİ ÇİÇEĞİ

İNCİÇİÇEĞİ, sürüngen köksaplı, çok yıllık otsu bir bitkidir. Her birinde 2 veya 3 yaprak bulunan bir ya da birçok sapı vardır. Saplardan bazıları çıplak, bazıları çiçekli olur. Küçük beyaz çiçekleri salkım halinde ve hoş kokuludur. Ilıman ülke ormanlarında yetişir. 20 santim kadar boylanabilir.

Kırmızı üzümsü bir yemişi vardır. Bazıları özellikle limonluklarda yetiştirilir. Eczacılıkta, çiçek açtığı zaman  toplanan bitkinin tümü kullanılır. İçindeki maddelerin iç açıcı özelliği vardır. Zambakgiller familyasındandır, botanikteki adı; Convallaria'dır.

MİGREN, DAMAR GENİŞLEME-BÜZÜLMESİ

DAMAR genişlemesini izleyen damar büzülmesine bağlı olarak, başın belirli bir bölgesinde aniden ve şiddetle ortaya çıkan başağrısına "migren" denilir. Belli bir müddet sonunda ağrı tamamen ortadan kalkar.

Migreni izaha yönelik birçok teori ortaya atılmıştır. Bu krizlerin mekanizması; şakak, ardkafa ve beyin zarlarıyla ilgili damarların genişlemesine bağlıdır. Krizden sonra damarlar çevresinde şişme ve ağrı olur. Damar genişlemesi; asetilkolin, histamin, bradikinin, serotonin veya prostaglandinlerin serbestleşmesine bağlı olabilir.

Hastanın isteksizlik, baş dönmesi ve keyifsizlik hissettiği ve bazen geçici göz kamaşmalarından veya görme alanında zigzaglar çizerek hareket eden ışıklı noktalardan yakındığı birinci evrede, kafatasının yakınındaki dış şahdamarının dallarında bir spazm ortaya çıkar ve bunu damarlarda bir genişleme izler.

Atardamar dallarındaki genişleme sebebiyle, damar duvarının gerilmesi, migren ağrısına yol açar. Ağrı aniden ve şiddetle ortaya çıkar. Zonklayıcı veya künt ve devamlı olabilir. Ensede veya başın tek bir yarısındadır. Beraberinde genellikle bulantı, kusma, ışığa ve gürültüye tahammülsüzlük ortaya çıkar.

Çoğu kez kriz, birkaç saat veya bir gün sürer, ama bazen 3 - 4 gün sürerek kişiyi bitkinlik ve depresyon durumuna sürükleyebilir. Kriz sonrası derin uyku görülür. Kişi bu uykudan bitkin ve sersemlemiş olarak uyanır.

Kadınlarda daha sık görülen migren vakalarının büyük bölümünde hormonal bozukluklara rastlanmıştır. Bu bozuklukların nörovejetatif dengeyi değiştirerek migrene yol açtığı düşünülmektedir. Bu durumda tedavi öncelikle hormon bozukluğunu gidermek olmalıdır. Duygusal stres ile ağrı krizleri arasında bir ilişkinin var olduğu da belirlenmiştir.

14 Eylül 2017 Perşembe

ERGİN İNAN, eser-biyografi

TÜRK ressam, 1943 yılında Malatya'da doğdu. Öğretim üyesi olarak ders verdi. Kur'an yazmalarından, Anadolu halk sanatından ve Ortodoks ikonalarından esinlenerek desen, resim ve baskı çalışmaları yaptı. Duygu ve düşünce dünyasını fantastik bir gerçekçilikle ve özgün figür anlayışıyla resme dönüştürdü. Ergin İnan, Japonya uluslararası Osaka Trienalinde "mektup" adlı eserleriyle ödül aldı.

Ergin İnan -  Mektup  (1993)

GÖZBEBEĞİ BÜYÜMESİ

GÖZBEBEĞİ çapının 5 milimetre'den büyük olması durumudur. Göze daha fazla ışık girmesi gerektiği zaman, normal olarak, gözbebeğini genişleten kasın kasılmasını sağlayan bir sinir refleksiyle gerçekleşir. Uzaktaki bir cisme bakarken de gözbebeği büyür.

Gözbebeği büyümesi (midriazis), patolojik olarak kafaiçi lezyonlarında, enfeksiyon ve zehirlenme hallerinde görülebilir. Gözdibi muayenesi için göze damlatılan "atropin" gibi bazı ilâçların sebep olduğu gözbebeği büyümesi 1 - 2 gün sonra geçer.

13 Eylül 2017 Çarşamba

PROF. ÂFET İNAN, biyografi

TÜRK tarihçisi, 1908 yılında Selânik'in Doyran ilçesinde doğdu. 1925' de Bursa Kız Öğretmen okulunu bitirdikten sonra İzmir'de öğretmenliğe başladı. Mustafa Kemal Atatürk (1881-1938) tarafından, İsviçre'nin Lozan şehrine Fransızca lisanı öğrenmeye gönderildi (1925-27).

Cenevre Üniversitesi Sosyal ve İktisadî İlimler fakültesinin Tarih bölümünü bitirdi ve doktora yaptı. 1939 yılında Dil ve Tarih-Coğrafya fakültesine girdi; 1942' de doçent, 1950' de profesör oldu. Hacettepe Üniversitesi'nde Türk İnkîlap Tarihi hocalığı yaptı. Ankara Türk Tarih Kurumu'nun kurucularındandır. Âfet İnan 1985' de Ankara'da öldü.

Âfet İnan'ın başlıca eserleri: "Türk Tarihinin Ana Hatları (1930)", "Türkiye Halkının Antropolojik Karakterleri ve Türkiye Tarihi (1947)", "Atatürk'ten Hâtıralar (2 kitap 1955)", "Eski Mısır Tarih ve Medeniyeti (1956)", "Mimar Koca Sinan (1956)", "Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler (1959)", "Tarih Üzerine İnceleme ve Makaleler (1960)", "Atatürk ve Türk Kadın Haklarının kazanılması, Tarih Boyunca Türk Kadınının Hak ve Görevleri (1964)", Tarihten Bugüne (1970)"

İDRARDA ALBÜMİN VARLIĞI

24 saatlik idrarda yapılan idrar testinde az miktarda albümin bulunması, başlangıç aşamasında veya kötü gidişli böbrek yetmezliğinin belirlenmesine yardımcı olur. Albümin ölçümü 24 saatlik (bir gün) idrarda yapılır. Normal değeri; 24 saatte 3 ilâ 25 miligram'dır.

12 Eylül 2017 Salı

İMRAHOR CAMİİ

İSTANBUL'un Yedikule semtinde, İmrahor caddesindeki bu camiye "Mirahor Mescidi" veya "İlyas Bey Mescidi" de denir. Yapının ilk adı "Aziz İonnes Studiu" manastırıdır.

463 yılında yapılan bu manastır, avlu ve dış dehlizden sonra, üzeri 24 direğe oturan bir çatıyla örtülüydü. Zeminde renkli mozaikler vardır. 2. Bayezid'in imrahoru İlyas Bey tarafından camiye çevrildi.

MİKOZ (mantar hastalıkları)

VÜCUTTA mikroskobik mantarların oluşturduğu hastalıklara "mikoz" denilir. Bu mantarlarda, klorofil maddesi bulunmadığı için çürükçül veya asalak olarak yaşamak mecburiyetindedir. Doğada yaşayan yüz bin mantar türünden yaklaşık doksan tanesi, insan ve hayvanlarda hastalık yapıcı özellik taşır veya bu özelliği taşıma imkânları vardır.

İfade edilen bu doksan tür mantarın yarısından biraz fazlası deri veya mukozalardaki yüzeysel lezyonlardan sorumludur. Geri kalanların yarısı derialtı enfeksiyonlara yol açar, diğer yarısı ise daha derin iç organlarda çeşitli hastalıklara sebep olur.

11 Eylül 2017 Pazartesi

İKONA SANATI

İKONA, Doğu kiliselerinde duvar fresklerine karşılık, tahta pano üzerine yapılan her türlü dinî resme denilir. Bir dönem (8. ve 9. yy' larda) Bizans İmparatorluğu'nda, alınan yenilgilerin müsebbibi olarak ikonalar görülmüş ve her bulundukları yerde kırılıp parçalanmışlardır. Dinî şahsiyetlerin ikona ile temsil edilmeleri yeniden putperestliğe dönüş sayılmıştır.

Önceleri, ikona yapanların kimlikleri bilinmiyordu; çünkü dinî geleneğe göre, tasvire herhangi bir işaret koymak yasaktı. 16. yy' da Rus çarı bütün bölgelerden Moskova'ya ikonalar getirtti. Batı etkisi altında yapılmış Polonya ve Litvanya ikonaları çok kötüydü. Bu dönem ikona sanatının gerilemeye başladığı dönemdir.

Anıtsal Bizans resminin etkisi, yerini İran minyatürü etkisine bıraktı. Bu gelişmeyi sağlayan, ikona sanatçılarının koruyucu Novgorod'lu zengin tüccar ailesi Stroganov'lardır.

Rus ikonası  (16. yy)

MİKROSEFALİ (küçük kafatası)

KAFATASININ boyutlarının normalden küçük olduğu oluşum bozukluğuna "mikrosefali" denir. Bu bozukluk genellikle zihnî kifayetsizlik ve beynin başka bozukluklarıyla beraber olur.  Bebekte mikrosefaliye sebep olan en sık etken, hamileliğin ilk aylarında, annede görülen toksoplasma enfeksiyonudur.

10 Eylül 2017 Pazar

İLMİYE SALNAMESİ

MEŞİHAT makamının tarih ve teşkilâtına, bu makama geçmiş kişilerin hayatlarına dair bilgiler veren yıllığa "ilmiye salnamesi" denilir. 1918 yılında İstanbul'da bir kere yayınlanmıştır.

Eserin başında, "Kanun-u Esasî"nin tam metni yer alır. Hayatları hakkında bilgi verilen şeyh-ül İslâm'ların el yazılarından, fetvalarından örnekler, İslâm dünyasının kutsal yerlerinin resimleriyle de süslenen eserin sonunda, medreselerde okutulan dersler, ders saatleriyle ilgili bilgiler verildikten sonra, medreselerin ıslahı için yapılan çalışmalar anlatılır.

İlmiye Salnamesi

MİKROSİTEMİ (küçük ebatlı alyuvar)

KAN dolaşımında, normalden küçük ebatlı alvuvarların çoğunlukta olması durumuna "mikrositemi" denilir. Genetik geçişli bir hastalıktır. Genellikle kronik bir kansızlık söz konusudur. Dalakta büyüme ve sarılık görülür. Bu hastalık önceleri, Akdeniz bölgesi halklarında görüldüğünden "talasemi (deniz)" olarak adlandırılmıştı. Sonraları hastalığın daha yaygın bir coğrafi dağılımı olduğu ve yeni tiplerinin bulunduğu anlaşıldı.

9 Eylül 2017 Cumartesi

İKİKANATLI SANATI

SABİT veya hareketli iki panodan meydana gelen sanat eserine "ikikanatlı" denilir. Ortaçağda, yola gidenler eşyalarının çoğunu beraberlerinde götürdükleri için, resmi koruyacak bir kanadın bulunması faydalıydı. 13. ve 14. yy' larda fildişinden, dinî konulu küçük ikikanatlılar yapıldı. Gündelik konuların işlendiği fildişi ikikanatlılar da vardır. İkikanatlılar, dış oymalar ve kabartmalarla süslü lüks eşyalardan sayılırdı.

İkikanatlı - Gümüş ve fildişinden yapılı, kıymetli taşlarla süslü

MİKROSİTOM (kötü huylu akciğer uru)

MİKROSİTOM, akciğerin son derece çabuk ilerleyen habis (kötü huylu) bir tümörüdür. Tümör çok küçük hücrelerden oluştuğu için kelime "mikro" ile başlar. Mikrositom çoğunlukla akciğerin büyük çaplı bronşlarından çıkar. Daha çok orta yaşlı erkeklerde rastlanan bu tümör tipi, diğer akciğer tümörlerine göre daha nadir görülür.

8 Eylül 2017 Cuma

İKE NO TAYGA, eser-biyografi

JAPON ressam, 1723 yılında Kyoto'da doğdu. "Çin'li aydınlar" resminin Japonya'daki şekli olan Bunjinga'yı, ressam Yoşa Buson (1716 - 1763) ile beraber tatbik etti. Yeni bir manzara anlayışı getiren İke no Tayga 1776' da öldü.

İke no Tayga - Altın fon üzerine çift paravan (1760' a doğru)

NORMALDEN KÜÇÜK KULAK (mikroti)

KULAK kepçesinin normalden küçük olması, doğuştan gelen bir oluşum bozukluğudur (mikroti). Bazen kulak kepçesi hiç bulunmayabilir veya içinde güdük kıkırdak bulunan düzensiz bir deri kabartısı şeklinde olabilir.

Mikroti, genellikle dış kulak yolunun tıkanıklığıyla beraber görülür. Bu vakalarda dışkulak yolu, lifsi bağdoku veya kemik dokusu tarafından tamamen kapatılmıştır. Buna ilâveten, kulak zarı boşluğu ve ortakulak kemiklerinde de oluşum bozukluğu mikrotiye eşlik edebilir.

7 Eylül 2017 Perşembe

HATTAT HAFIZ MUSTAFA İHSAN, eser-biyografi

TÜRK hattat ve musıkîcisi, 1871 yılında İstanbul'da doğdu. Posta Telgraf Nezareti, muhasebe 1. mümeyyizi Mehmet Celâl Bey'in oğludur. Gülhane askerî okulunu bitirdi. Bir müddet hafızlık yaptı. Orman mektebine devam etti. Orman nezaretinde, 1. Belediye Dairesinde, Askerî matbaada, Erkân-ı Harbi Umumiye'de çalıştı.

1923' de emekli olan Mustafa İhsan Bey, yazı çeşitlerinden sülüs, nesih, celî öğrendi. Reis-ül Hattatin Kâmil Efendi'den ders gördü. Diğer hocaları: Hafız Tevfik Bey ve Hafız Yusuf Efendi'dir. Ayrıca, akrabası İsmail Hakkı Bey'den musıkî dersleri de alan Mustafa İhsan Bey, 1937' de İstanbul'da öldü.

Hattat Hafız Mustafa İhsan Bey -  Bir hat sanatı

AZ GELİŞMİŞ CENİN (mikrozomi)

EMBRİYONAL gelişimin kifayetsiz olması, genellikle plasentanın ve dolayısıyla ceninin uzun müddet kötü şartlarda kalmasına bağlıdır. Mikrozomi çoğunlukla, yüksek tansiyon veya şeker hastalığı gibi kronik hastalığı bulunan annelerin bebelerinde görülür.

6 Eylül 2017 Çarşamba

İDOL NEDİR?

İDOL, tarihöncesi ve tarih çağlarında, tanrılara adak olarak sunulan, çoğunlukla taş veya pişmiş topraktan yapılmış küçük heykelciklere verilen isimdir. Ekseriyetle iri göğüslü ve kalçalı kadın şeklinde olan idoller, ana tanrıça ve bereket kavramını sembolize ederler. Kurs ve keman şeklinde olanları da vardır. İdollerin en iyi örneklerine, Türkiye'de Kültepe ve Beycesultan kazılarında rastlanmıştır.

İdol kelimesi günümüzde bazen, hayran olunan veya tutkuyla örnek alınan şahsiyetler için kullanılsa da; çıkış noktasının pagan (çok tanrılılık) kültürü olduğunun, Tanrı'nın kendisiymiş gibi bir tapınma nesnesinin adı olduğunun bilinmesi gerekir.

İdol -  Beycesultan

MİKSOM (bağ doku uru)

MİKSOM, habis olmayan bağdoku tümörüdür. Tümörü oluşturan hücreler arasında, tümöre jelâtinimsi ve ıslak bir görünüm veren bol miktarda sümüksü madde bulunur. Bu tümör çoğunlukla erişkin yaşta olanlarda ortaya çıkar. Özellikle omuz ve kalça kaslarında görülür.

5 Eylül 2017 Salı

İÇEL TURİZMİ - Türkiye

İçel - Mut-Silifke arası Roma devri anıt mezarları

MİLYA (deri kisti)

MİLYA, 1 - 2 milimetre çapında, beyaz-sarı renkte, küçük bir yumru şeklinde ve üstderinin hemen altında oluşan deri lezyonudur. İçinde keratin katmanları bulunan bir epidermik kisttir. Lezyonlar genellikle çok sayıdadır ve özellikle de yüzde gelişirler.

Yaralanmalar, deri sıyrıkları veya derinin çeşitli hastalıkları sonrası oluşabilecekleri gibi, kendiliğinden, sebepsiz olarak da ortaya çıkabilir.

4 Eylül 2017 Pazartesi

İBRİK OTU

GÜNEYDOĞU Asya ve Kuzey Avustralya'da, kumlu topraklarda ve bataklık alanlarda yetişen ve böceklerle beslenen bir bitkidir.

İbrik biçimindeki yaprağın tabanında bulunan balözü, böcekleri ibriğin ağzına çeker; ağızdan içeri girmeyi başaran böcek, kaygan yüzeyde tutunamaz ve dibinde sıvı bulunan ibriğe düşer ve boğulur.

Bileşiminde proteinleri parçalayan enzimler, mikroorganizmalar ve organik asitler bulunan bu sıvı, böceklerin sindirilmesinde rol oynar. Botanikteki ismi "nepenthes" dir.

MİTOMANİ NEDİR?

BAZI kişilerde, gerçeği değiştirmek, uydurmak, kandırmak şeklinde ortaya çıkan kalıcı hastalığa "mitomani" denir. Çeşitli klinik biçimleri vardır. Bunların başlıcaları; hipomani, histerizm, çeşitli bunama tabloları, aşırı alkol alınmasıyla gelişen Korsakov sendromudur.

KONFABULASYON (hikâye uydurma)

Hafıza kaybının görüldüğü bazı psikiyatrik sendromlara eşlik eden tipik ruhî bir bozukluktur. Hastaya herhangi bir soru sorduğunuz veya bir tavsiyede bulunduğunuz zaman, size gerçekdışı olaylar, hayâli hikâyeler ve durumlarla ilgili hatıralar uydurmaya başlar.

Vaka, psikolojik bakımdan incelendiğinde, konfabulasyon'un, hafızadaki boşlukları kapatmaya yönelik bir işlevi olduğu söylenebilir. Hasta kişi, hastalık sebebiyle hafızasında oluşan boşlukları, bilinçsizce ürettiği uydurma hatıralarla doldurur. Duygusal açıdan genellikle çocuksudur.

3 Eylül 2017 Pazar

ESKİ İBRİK ÖRNEKLERİ

18.yy

OMURİLİK İLTİHABI (miyelit)

İLTİHABÎ süreç, sadece bir veya birkaç omurilik bölümünün enine kesiti boyunca yayılmışsa enine miyelitten söz edilir. Lezyon, merkezî sinir sisteminin üst bölümlerine doğru yayılıyorsa "çıkıcı miyelit" denir. Diğer vakalarda süreç, düzensiz olarak yayılmış odaklardan oluşur.

Omurilik iltihapları, omurilik içine mikropların yerleşmesiyle meydana gelir. Bu mikroplar, doğrudan omuriliğe yerleşmiş veya başka organlara yerleşip, kan yoluyla omuriliğe ulaşmış olabilir (ikincil miyelit). Bazen de beyin ve beyin zarları beraber etkilenir.

Omurilikteki iltihabî süreç, sinirsel yapılarda ağır yıkım oluşturur. Bunlar; yaygın kas felçleri, idrar yapma ve dışkılama denetiminde bozukluklar, bazı deri bölgelerinde duyarlık azalması ve trofik bozukluklardır.

2 Eylül 2017 Cumartesi

İACOPO DELLA QUERCİA, eser-biyografi

İTALYAN heykeltraş, 1374 yılında Quercia Grossa, Siena'da doğdu. 1401' de Floransa vaftizhanesi ikinci kapısı için düzenlenen yarışmaya katıldı, fakat yarışmayı Ghiberti kazandı. İacopo, daha sonra Lucca'ya yerleşti ve Francesco di Valdambrino ile İlaria del Carretto'nun mezarını yaptı.

Siena'daki "Fonte Gaia" için 1409-19 yılları arası yaptığı ve bugün ancak birkaç parçası kalan alçak kabartmalar, sanatçılığı hakkında kesin bir bilgi verir. İacopo, Ghiberti ve Donatello'nun da çalıştığı Siena vaftizhanesi heykellerinin yapımıyla görevlendirildi.

1425-38 yılları arası Bologna'da San Petronio kapısı panolarını hazırladı. Floransa'da da çalıştı ve "Porta della Mandorla" kapısı için birkaç heykel yapan İacopo della Quercia, 1438' de Siena'da öldü.

İacopo della Quercia - Alegorik figür

KOYU KIRMIZI İDRAR

İDRARDA, "miyoglobin" denilen maddenin varlığıyla idrar koyu kırmızı bir renk alır. Çizgili kas dokusunun yıkımla seyreden hastalıklarında, miyoglobin serbest hale gelir ve kana geçer. Molekül yapısının küçük olması sebebiyle, böbrekten de süzülmeden geçerek mesaneye ulaşır ve idrara karışır, idrarı koyu kırmızıya boyar.

İdrarın koyu kırmızı renk alması (miyoglobinüri), ağır kas ezilmelerine sebep olan yaralanmalardan sonra, bazı kas iltihabı türlerinde, farklı kas hastalıklarında, bazı zehirlenmelerde veya yoğun kas çalışmasından sonra ortaya çıkabilir. Ayrıca, genetik geçişli olup, herhangi bir belirgin hastalığa bağlı olmadan gelişen koyu kırmızı idrar tabloları da vardır.

1 Eylül 2017 Cuma

OSMANLI KAPLICAYI SEVDİ

ŞİFALI suların, ilk çağlarda sıhhî ve dinî düşüncelerle kullanıldığı anlaşılmaktadır. Tevrat'a göre, Milâttan çok önceleri Mısırlılar şifalı sulardan faydalanıyordu. Etrüskler ve Eski Yunanlılar da şifalı sulardan istifade etmişlerdir.

Hidroloji ve klimatoloji üzerine ilk eser, Mö 400 yıllarında hekimlerin babası sayılan Hippokrates tarafından yazıldı. Herodotos haricindeki Eski Yunanlı düşünürler, şifalı sular üzerinde pek durmadılar. Onlar, şifalı suların faydalarını "sağlık tanrısı" nın gücüne bağlarlardı. Bu yüzden, şifalı sular, Eski Yunan halkınca kutsal addedilirdi. Şifalı suların arslan heykeli ağzından akıtılması geleneği de bu devirden kalmadır.

Kaplıcalar, Romalılar devrinde büyük bir gelişme gösterdi. Romalılar da şifalı suların tedavi edici etkilerini kendi tanrılarının kudretine bağlarlardı. Bu sebepten, şifalı sulara tanrı isimleri verdiler; bu suların bulunduğu yerlere tanrılarının heykellerini diktiler ve tapınaklar yaptılar. Eski Yunanlılar ve Romalılar devrinde, kaplıcaların, tamamen dinî inanışların etkisinde olduğu ve bu etkiler altında geliştiği anlaşılmaktadır.

KALP KASI İLTİHABI (miyokardit)

KALP kası iltihabı genellikle bir enfeksiyona bağlı olarak ortaya çıkar. Enfeksiyon dışında, fiziksel ve kimyasal etkenlere, radyoterapi tedavisine, romatizmal hastalığa da bağlı olabilir. Enfeksiyona bağlı miyokarditte, bakteri, virus ve parazitler rol oynar. Kızıl, frengi, tifo gibi hastalıklarda ortaya çıkabilir. Streptokok, stafilokok, tripanozoma, grip virusü, coxsackie virüsü enfeksiyonları kalp kası iltihabı yapabilir. Klinik tabloda bazen kalp kifayetsizliği ortaya çıkar.