31 Aralık 2017 Pazar

JEAN EMİLE LABOUREUR, eser-biyografi

FRANSIZ  ressam ve gravürcü, 1877 yılında Nantes'da doğdu. Auguste Lepere ve Toulouse-Lautrec'in tavsiyeleri üzerine Dresden, Münih ve Berlin müzelerindeki eski gravürleri inceledi (1899-1902). Amerika ve Londra'da bir süre kaldı (1903-09).

İlk ağaç işini ve ilk ofortu 1896' da yaptı. 1909' da elde ettiği bir gezi bursuyla Türkiye, İtalya ve Yunanistan'ı dolaştı. İngiliz ordusunda geçirdiği tercümanlık yıllarını canlandıran gravürlerde (1916-18) kübizme yöneldiği görülür.

1930' da Briere peyzajlarıyla tekrar oforta döndü. 600' ü aşkın bakır üzerine, 250' si ağaç üzerine yapılmış gravürü ve 40 taşbaskısı vardır. Ayrıca 50 kitap resimledi. Ressamları, orijinal gravür yapmaya teşvik amacıyla 1922' de Bağımsız Ressamlar ve Gravürcüler derneğini kurdu. Laboureur, 1943' de Pénestin, Morbihan'da öldü.

Jean Emile Laboureur -  Denize bakan balkon

LDL (az yoğun kolesterol)

LDL (low density lipoprotein), kalp-damar sistemi hastalıklarının oluşumunda belirleyici rolü olduğu kabul edilir. LDL' nin kandaki normal değerleri 130 miligram / desilitre'nin altındadır. Bunun üzerindeki değerler damar hastalığının gelişme ihtimâlini artırır.

130 - 159 mg/dl arasındaki değerler, orta derecede hastalık tehlikesinin, 160 mg/dl üzerindeki değerler ise yüksek derecede damar hastalığı tehlikesinin işaretidir.

30 Aralık 2017 Cumartesi

FELİX LABİSSE, eser-biyografi

FRANSIZ ressam, 1905 yılında Douai'de doğdu. James Ensor'un etkisinde kalan sanatı, teknik açıdan klâsik, konular bakımından tuhaftır. Çok sayıda tiyatro oyununun dekorlarını ve kitap resimlemeleri yaptı. Bazı eserleri; "Prensin parkı (1945)", "Taçdaki inciler (1947)", "Ermenonville'in keşfi (1943)".

1949' da Dekoratif Sanatlar Yüksek Öğretmen okulu profesörlüğüne tayin edildi. 1966' da Güzel Sanatlar Akademisi'ne üye seçilen Félix Labisse 1982' de Paris'te öldü.

Félix Labisse - Prensin parkı  (1945)

KOLESTEROLOZ (kolesterol birikimi)

BİR bozukluk neticesinde dokularda kolesterol birikmesine "kolesteroloz" denir. Ksantomatozda, kandaki kolesterol seviyesinin arttığı hastalıklarda, özellikle deride ve kasların kirişlerinde görülür.

Kolesteroloz terimi genellikle safrakesesindeki özel bir bozukluğu ifade etmek için kullanılır. Mukoza tabakalarındaki kalınlaşma neticesinde, epitelin altında kolesterol yüklü histiyositler birikir. Ağır vakalarda safrakesesi mukozası, düzensiz kırmızımsı-sarı renkli kabartılarla çileğin yüzeyine benzer.

29 Aralık 2017 Cuma

KYONAGA TORİİ, eser-biyografi

JAPON ressam, Tokyo'ludur, 1752 - 1815 yılları arası yaşadı. Manzara zemini üzerine saray yosmalarını temsil eden estamplarıyla ün kazandı.

Kyonaga Torii - Yeni yılın üç sabahı

KOLİT (kalınbağırsak iltihabı)

KOLİT, kalınbağırsağın iltihaplanmasıyla ortaya çıkan hastalık halidir. Bu hastalık bütün kalınbağırsağa yayılabileceği gibi, belli bir bölgeyle de sınırlı kalabilir. Akut veya kronik biçimde olabilir.

İltihaplanma, kalınbağırsaktan kaynaklanmışsa birincil, diğer organ veya sistemlerin hastalıkları neticesinde gelişmişse ikincil kolit olarak isimlendirilir.

Kolitin başlıca sebepleri; bakteriler, protozoonlar, mantarlar, solucanlar, zehirli maddeler ve antibiyotik kullanımıyla değişen bağırsak florasıdır. Ülserli kolit ve Crohn hastalığında gelişen kolitin sebebi ise net olarak anlaşılamamıştır.

28 Aralık 2017 Perşembe

KÜPE ÇİÇEĞİ

KÜPEÇİÇEĞİ, otsu süs bitkisidir, 70 kadar türü vardır. Bu türlerin büyük çoğunluğu tropikal Amerika, bazıları Yeni Zelanda kaynaklıdır.

Küpeçiçeği yazın açık havada, verimli ve serin toprakta, gölgede yetiştirilir, çeliklemeyle üretilir.

Küpeçiçeğigiller familyasının örnek bitkisidir. Adını, küpe veya çanı andıran kırmızı veya mor renkli sarkık çiçeklerinden alır.

KOLLAJEN LİFLER ESNEKLİK VERİR

KOLLAJEN lifler, bağdokuyu meydana getiren hücrelerin aralarındaki boşlukları dolduran ve son derece esnek (fleksibıl) yapılı lifsi proteinlerdir. Muhtevasının % 30' u glisin, % 20' sini prolin ve sadece kollajende bulunan hidroksiprolin, % 11' i alanin, kalanı da diğer aminoasitlerdir.

Kollajen, "fibroblast" adı verilen özel hücrelerde üretilir. Oluştuktan ve hücreler arası boşluklara taşındıktan sonra, çok yavaş bir şekilde yıpranır. Kollajen liflerin boyutu içinde bulunduğu organa göre değişir. Bu lifler, çok daha ince lifçiklerden oluşur.

Kollajen, yaraların iyileşme sürecinde önemli bir rol oynar. Yaşlanmanın artmasıyla beraber esnekliğini kaybeder. Bu esneklik kaybı en belirgin ciltte kendini gösterir. Kırışıklıklar artar.

27 Aralık 2017 Çarşamba

KÜLTEPE KAZILARI

KÜLTEPE, Kayseri'nin 20 kilometre kuzeydoğusunda Karahöyük (Karaev) köyünün güneyinde bir höyüktür. Kültepe (Kaneş), erken çağlarda Kayseri ovasının başşehriydi. İç Anadolu'nun en büyük höyüklerinden biridir.

Külrenginde, oval biçimde 450 x 550 metre ebadında, en yüksek yeri 20 metredir. Höyükte Mö 3. bin yıldan başlayarak, Roma çağına kadar yerleşme vardır. Hemen yanında ve höyüğü çevreleyen "Kaneş Karumu" adlı ikinci bir şehir yer alır. Bu şehirde daha çok Asurlu tacirler otururdu. Kaneş Karumu, Kültepe'den çok sonra kuruldu, ancak 350 yıl kadar yaşadıktan sonra yerleşme görmedi. Roma döneminde Kültepe'nin mezarlığı olarak kullanıldı.

Kültepe, 1881' den beri arkeologların ilgisini çekti. Höyükteki ilk kazıyı 1893-94' de Fransız E. Chantre yaptı. Bunu höyükte sondajlar yapan H. Winckler takip etti (1906). Aynı yıl H. Grothe çeşitli tabakalara ait önemli buluntular çıkardı. Çek bilgini B. Hrozny burada kazı ve araştırmalar yaptı (1925).

Türk Tarih Kurumu adına, 1948' de Tahsin Özgüç tarafından başlanan ve  yönetilen kazılar 1952' ye kadar devam etti.

Kültepe - Mühür baskısı

KOLOBOM (gözbebeği yarığı)

GÖZÜN alt tabakalarında bir yarık bulunması şeklinde ortaya çıkan doğuştan oluşum bozukluğuna "kolobom" denir. En çok etkilenen doku gözün iris tabakasıdır. Bu sebepten, gözbebeği yuvarlak değil, damla şeklindedir.

Kolobom yarığı, daha nadir vakalarda; kirpiksi cismi, damartabakayı, göz merceğini, retinayı ve göz sinirini de ilgilendirebilir. Bu durum, görme keskinliğinde bir azalmaya veya görme alanının yetersizliğine sebep olur.

Kolobom, irisi ilgilendiren yaralanmalar veya cerrahî müdahaleler neticesi, sonradan edinilmiş de olabilir.

26 Aralık 2017 Salı

KÜÇÜK İSMAİL (tiyatrocu)

TÜRK tulûatçısı, ortaoyuncusu ve tiyatro yöneticisi, 1854 yılında İstanbul'da doğdu. Ortaoyununda önce taklitçi rollere daha sonra pişekâr'a çıktı. Kavuklu Hamdi ile çalıştı. Kavuklu Hamdi karşısında pişekâr oldu. Bursa'da Ahmet Vefik Paşa'nın himayesinde yapılan tiyatro çalışmalarına katıldı.

Çeşitli tiyatro topluluklarıyla Edirne, Halep, Beyrut, Mersin, Trabzon, Mısır ve başka diğer yerlerde temsiller verdi. Çeşitli sanatçılarla beraber topluluklar kurdu; bunların en önemlisi "Temâşâhâne-i Osmanî" kumpanyasıdır.

Ayrıca Abdürrezzak ile çalıştı. Opera,- opera-komik, operet temsilleri verdi. Çalışmalarını Meşrutiyet döneminde de sürdüren Küçük İsmail 1928' de (yaş 74) İstanbul'da vefat etti.

KALINBAĞIRSAK SARKMASI

KALINBAĞIRSAĞI, arka karın duvarına tutturan bağdoku ve bağların esnemesiyle ortaya çıkan sarkmaya "kolonoptoz" denir. Orta yaşlı kadınlarda daha sık görülür. Yalnızca kalınbağırsağın sarkması nadir görülür. Çoğunlukla incebağırsak ve mide sarkması veya böbrek, dalak, karaciğer gibi tüm iç organların sarkmasıyla beraber olur.

Sarkmaya, şahsın yapısal yatkınlığı, peş peşe yaşanan hamilelikler, hızlı zayıflama programları gibi, organların destek sistemlerini zayıflatan etmenler sebep olabilir. Kalınbağırsak sarkması, net bir belirti vermez. Karnın alt yarısında, yemeklerden sonra ve kabızlıkta daha da artan bir ağrı belirti olabilir. Teşhis, görüntüleme filmleriyle konur.

25 Aralık 2017 Pazartesi

KÜBİZM SANAT AKIMI

KÜBİZM, 1906 yılında ortaya çıkan ve resim ile heykeli, tabiat biçimlerinin doğrudan doğruya taklidi dışında bir plastik (değişebilir) olgu olarak ele alan modern sanat akımıdır.

Kübizm adı, Georges Braque'ın 1908 Sonbahar sergisinde sergilediği bir manzara resmi karşısında Henri Matisse'in söylediği bir sözden gelir. Paul Cézanne'ın 1904' de Emile Bernard'a yazdığı mektuplar kitap halinde yayınlanmıştı.

Geleneksel perspektif kurallarını asla unutmamış, tabiata bakmadan resim yapmamış olan Paul Cézanne, bu tutumuna paralel olarak şu ilkeyi de ortaya atıyordu; "tabiattaki her şey, resimde silindir, küre ve koni gibi geometrik şekiller kullanılarak anlatılabilir".

KOLONOSKOPİ NEDİR?

KOLONOSKOPİ, makat (anüs) kanalından ucu ışıklı-kameralı, esneyebilir bir aletle girilerek tüm kalınbağırsağın içinin görüntülenmesini sağlayan inceleme metodudur. Elde edilen görüntüler anında bir monitörden gözlenir ve kaydedilir.

Bu metod sayesinde hem bağırsak hastalıklarının teşhisi konulabilir, hem de bağırsağın bu bölümü boyunca polipler veya adenomlar cerrahî yoldan alınabilir.

24 Aralık 2017 Pazar

KURTULUŞ SAVAŞI TABLOLARI


Hayri Çizel - Cepheye yardım (Ana gayreti) - Askeri müze, İstanbul

KOLOSTRUM (süt öncesi sıvı)

ANNENİN, doğumdan evvel ve doğumu takip eden 3-4 gün boyunca, süt salgılanması başlamadan önce, meme bezlerinden salgılanan sıvıya "kolostrum" denilir. Bu "ağız" sıvısı, kıvamlı ve içindeki karotenlerden dolayı sarımsı renklidir.

Kolostrum, % 30 protein, % 25 yağ, % 45 şeker ihtiva eder. Ayrıca içinde, yenidoğanın vücuduna geçerek, mikroplara karşı savunma gücünü artıran yüksek miktarda antikor da vardır.

Kolostrum, yenidoğanın yaşamının ilk günleri için en uygun besindir. Bağırsakları yumuşatıcı tesiri de vardır. Bağırsak hareketini uyararak yenidoğanın bağırsağından ilk dışkıların (mekonyum) dışarı atılmasını sağlar.

23 Aralık 2017 Cumartesi

ESKİ KUMAŞ ÖRNEKLERİ

Altın telli kemha - Topkapı Sarayı  (16. yy)

KOLPOSEL (dölyolu sarkması)

KOLPOSEL, dölyolu duvarının dölyolu boşluğuna doğru çıkıntı yapmasıdır. Tek başına nadir gelişen kolposel, genellikle "dölyatağı sarkması" tablosu içinde yer alır.

Bundan başka; dölyolu ön duvarı sarkarsa, dölyolu ile mesane (idrar torbası) arasındaki sıkı ilişkiler sebebiyle mesanede de sarkma olur. Dölyolu arka duvarı sarkarsa, dölyolu duvarıyla düzbağırsak arasındaki ilişki sebebiyle düzbağırsakta da sarkma olabilir.

Kolposel, çoğunlukla karnın alt bölümünde duyulan bir ağrı ve beyaz renkli dölyolu akıntısıyla ortaya çıkar. Çoğu kez idrar tutamama olur veya nadir olarak dışkının tutulamaması olabilir.

22 Aralık 2017 Cuma

FRANTİSEK KUPKA, eser-biyografi

ÇEK ressam, 1871 yılında Opoçno, Bohemya'da doğdu. Öğrenimini Prag Güzel Sanatlar Akademisi'nde tamamladıktan sonra 1894' de Paris'e yerleşti. Gazetelere desenler ve kitap resimlemeleri yaptı. Resimleri 1908' e kadar izlenimciliğin, daha sonra fovizmin etkisini taşır. Geometrik kompozisyonda soyut sanata yakınlık duydu. "İki renkli füg" ve "Sıcak kromatik" adlı eserleri, Fransa'da bu türde yapılmış eserlerin ilk örnekleri sayılır. Kupka, 1957' de Puteaux'da öldü.

Frantisek Kupka - Felsefî mimarî  (1913)

KOMA HALİ

KOMA, nefes alıp verme ve kalp atışının devam etmesine rağmen bilincin, hissiyatın ve istemli hareketlerde bulunma kabiliyetinin kaybedilmesiyle nitelenen ağır hastalık halidir. Hasta derin bir uykuda gibidir. Kuvvetle sarsılıp, rahatsız edilse de bu uykudan uyanamaz.

Koma, aniden veya yavaş yavaş ve ilerleyen biçimde yerleşebilir. Farklı derecelerde de olabilir. Hafif komalarda, gözbebeği, kornea, yutkunma, iskelet kasları refleksleri gibi çeşitli reflekslerin bulunmasına karşılık, derin komalarda ise bütün refleksler, tepkiler ortadan kalkabilir.

Komanın gelişebileceği hastalıklar, genellikle metabolizma hastalıkları, zehirlenmeler ve beyin hastalıklarıdır.

21 Aralık 2017 Perşembe

KUNİYOŞİ YASUO, eser-biyografi

JAPON ressam, 1893 yılında Okayama'da doğdu. Çok genç yaşta Amerika'ya göç etti. Amerika'daki günlük hayatı, dikkatli bir gerçekçilik ve alaycılıkla tasvir etti. Amerika'nın büyük şehirlerinin müze ve galerilerinde eserleri bulunur. Kuniyoşi Yasuo, 1953' de New York'ta öldü.

Kuniyoşi Yasuo - Vahiy

KOMPLEKS NEDİR?

KİŞİNİN davranışlarını ve sözlerini etkileyen, bir ölçüde veya tamamen bilinçdışı, kendi aralarında birbirine bağlı, hissî yönü kuvvetli düşünce ve tutumlar bütününe psikolojide "kompleks" denilir.

Meselâ, "aşağılık kompleksi", bilinçaltında saklı olan aşağılık, uyumsuzluk, güvensizlik duygularının dışavurumu olabilir.

20 Aralık 2017 Çarşamba

UTAGAVA İÇİYOSAY KUNİYOŞİ, eser-biyografi

JAPON gravürcü, 1798 yılında doğdu. Tiyatro veya tarih sahneleri ihtiva eden birçok estamp yaptı. Eserlerinin bir kısmında Batı etkilerinin izi göze çarpar. Kuniyoşi, 1861' de Tokyo'da öldü.

Utagava Kuniyoşi - Bir dram sahnesi (detay)

KOMPLİKASYON NEDİR?

KOMPLİKASYON, bir hastalığın gidişi sırasında, hastalığa ilâve olan ve hastalığı daha da ağırlaştıran duruma denilir. Komplikasyonlar, hastalığın alışılmış gidişinden farklı gelişirse de, esasen aynı hastalığa bağlı lezyonlardan kaynaklanır.

Meselâ, kalp enfarktüsünde pek çok komplikasyon gelişebilir. Bunlar; kalp dış zarı iltihabı, tromboz, kalp kası yırtılması gibi komplikasyonlar olabilir. Ölümcül emboli gelişebilir.

Zatürreenin komplikasyonu olarak, hastalığa sebep olan mikroplar, kan yoluyla yayılarak uzak bölgelere yerleşir ve menenjit, peritonit, artrit gibi yeni enfeksiyonlara yol açar.

Uzun müddet yatmak mecburiyetinde kalan hastalarda ise komplikasyon olarak; akciğer iltihabı, bacak toplardamarlarında varis ve tıkanma olabilir. Ölümcül emboli gelişebilir.

19 Aralık 2017 Salı

KU KLUX KLAN (gizli dernek)

AMERİKA'da, ayrılık savaşından sonra, Güney'li beyazlar, Zencilere vatandaşlık hakkı verilmesine karşı çıkarak mücadeleye giriştiler. Önce 1865' de Tennessee, Pulaski'de bir klüp ortaya çıktı. Tennessee, Nashville'de 1867' de ilk klan teşkilâtlandı, general Forrest klanın başkanı oldu.

Klanın maksadı, Zencileri çeşitli yollarla korkutarak oy kullanmalarını engellemekti. Bunun için üyeler, uzun beyaz kıyafetlerle başlarına sadece göz yerleri açık beyaz sivri kukuletalar takarak, gece açık havada garip törenler yaptılar. Bölgesel localar halinde teşkilâtlanan dernek diğer eyaletlere de yayılarak üye sayısını 500 bine çıkardı.



KONDRİT (kıkırdak iltihabı)

KIKIRDAKSI yapılarda ortaya çıkan iltihabî sürece "kondrit" denir. Vakaların çoğunda, kıkırdağa yakın bir yapıda, meselâ bir kemikte veya yumuşak dokulardaki iltihabın kıkırdağa yayılmasıyla gelişir.

18 Aralık 2017 Pazartesi

KROTON BİTKİSİ

Codiaeum türü kroton bitkisi
KROTON, sütleğengiller familyasından bir bitkidir. Anavatanı Güneydoğu Asya'dır. Özellikle Hindistan ve Malakka'da yetişir. Çok sayıda türü bulunur. Kroton meyveleri üçer kabuklu ve tek tohumlu kozalaklardır.

Tohumlarından "kroton yağı" denilen bir yağ elde edilir. Açık sarı renkte, keskin, kötü kokulu, koyu kıvamlı ve zehirli bir yağ olan kroton yağı, eskiden müshil olarak kullanılırdı.

Krotonun "codiaeum" türü küçük boylu bir ağaç gibidir. Derimsi yaprakları, içindeki antosiyaninden dolayı genellikle yeşil sarı, beyaz, turuncu, pembe, kırmızı ve mor renklerden oluşan alacalı bir görüntü verir. Görüntüsü sebebiyle süs bitkisi olarak yetiştirilir.

KONJUNKTİVİT (gözde saydam zar iltihabı)

GÖZKÜRESİNİN ön yüzünü ve gözkapaklarının arka yüzünü örten ince, parlak, saydam zara "konjunktiva" denilir. Bu zarın iltihabı çok yaygın bir hastalıktır. İltihap yapan çok çeşitli sebepler vardır. Göze yabancı cisim kaçması, gözün zehirli maddeyle teması, mikroplar, şiddetli güneş ışığına (denizde, karda, dağda) maruz kalma, çiçektozlarına ve kozmetiklere alerji veya genel zehirlenme.

Hastalık süreci akut veya müzmin gidişli olabilir. Akut tablolarda genellikle mikroplar etkilidir. Yanma hissiyle beraber göze yabancı cisim kaçmış gibi hissedilir. Gözün hareketi ve gözkapaklarının açılıp kapanmasıyla belirtilerin şiddeti artar.

Kronik konjunktivit, akut tablolardan sonra ortaya çıkar veya alerjik sebeplere bağlı olarak konjunktivanın sürekli tahrişi neticesinde gelişir. Işığa karşı dayanıksızlık, yabancı cisim varlığı gibi bir his ve kaşıntıyla kendini belli eder. Kronik konjunktivanın özel bir türü de bir bakteriye bağlı gelişen "trahom"dur.

17 Aralık 2017 Pazar

KRESİLAS, eser-biyografi

YUNAN heykeltraş, Mö 5. yy. da yaşadı. Kydonia (Girit) kökenlidir. Mö 430 yılına doğru Perikles'in büstünü yaptı. "Efesli Amazon" tipi üzerine açılan yarışmaya katılarak Feidias ve Polikleitos'a rakip oldu. Kresilas'ın eserlerinin kopyaları Vatikan, British ve Berlin müzelerindedir.

Kresilas - Efesli Amazon (kopya)

KOPROLİT BAĞIRSAĞI TIKAR

EBATI pirinç tanesinden yumurta büyüklüğüne kadar değişen ve çok su kaybı ve kalsiyum tuzları birikimiyle katı taşlara dönüşen dışkı kütlesine "koprolit" denir.

Koprolite en sık apandiste rastlanır. Burada biriken kütleler apandisit hastalığına sebep olur. Yaşlılarda ise, bağırsak hareketlerinin yavaşlamasıyla kalınbağırsakta oluşur.

Koprolitler çoğunlukla dışkılamayla atılırlar veya boyutları büyükse bağırsağı tıkayabilirler. Az su içen ve yüksek dozda kalsiyum haplarına devam eden yaşlılarda bu durum yaşanabilir.

16 Aralık 2017 Cumartesi

PADİŞAH KRAVAT TAKINCA

17. yy. da kravat
ROMALILAR boynu soğuktan korumak için uzun kumaştan yapılmış "focale" denilen bir çeşit sürme halkalı atkıyı boyunlarına sararlardı. Sonraları bu sargı, savaştaki askerler tarafından da kullanılmaya başlandı.

Osmanlılarda ilk kravat takan padişah Sultan Abdülmecid'dir. Batılılaşma hareketiyle gelişen Osmanlı'da, özellikle Fransa ve İngiltere ilişkileri neticesinde, kravat önceleri aydın tabakalarca kullanılmaya başlandı.

18. yy. da kravat
Kravatın padişah tarafından kullanılması, yüksek sivil memurların, devlet ileri gelenlerinin de kravat takmalarına yol açtı. 1. Dünya savaşı'ndan sonra devlet memurlarının çoğunluğu kravat takıyordu. Cumhuriyet'ten sonra kravat, şehir ve kasabalarda yaygınlaştı.

2. Dünya savaşı yıllarına kadar "papyon" kravat takmak da yaygındı, fakat bu moda zamanla ortadan kalktı. 

Bugün devlet memurların kravat takmaları gelenekleşti. Bazı toplantılarda ise protokol veya iç tüzük kuralları gereği kravat takmak mecburîdir

KORDOM NEDİR?

EMBRİYONAL gelişimin ilk evrelerinde, kafatası ucundan kuyruk sokumuna kadar uzanan hücrelerden oluşan kordonun (corda dorsalis) artıklarından gelişen ve nadir görülen tümöre "kordom" denilir.

Kordom, genellikle erişkinlerde omurganın kuyruk sokum bölgesinden çıkar. Dışarı doğru gelişen bir tümseğin ortaya çıkmasıyla kendini gösterir. Daha nadir olarak, kafatası tabanını oluşturan kemiklerde veya omurganın sırt bölümünde de çıkabilir.

Kordom, yavaş büyüyen ve ender olarak uzak metastaz yapan bir tümördür. Komşu dokulara baskı yapar ve yayılır. Bu sebeple, cerrahi olarak tamamen çıkarılması imkânsızdır. Çoğu vakada tekrarlar, kötü gidişli bir tümördür.

15 Aralık 2017 Cuma

ADAM KRAFFT, eser-biyografi

ALMAN heykeltraş, 1460 yılına doğru Nürnberg'de doğdu. Gotik üslûbun Nürnberg'de son temsilcisidir. Eserleri; St.Sebaldus kilisesinde koro kısmının dış tarafındaki, Schreyer ailesinin mezar taşı; St. Lorenz kilisesinin kutsal eşya dolabı; Nürnberg müzesindeki haç yolu. Adam Krafft, 1508-09' da Schwabach'da öldü.

Adam Krafft - Haç yolu

KOROİD PLEKSUS (beyinde damar-sinir ağı)

BEYİNDEKİ  karıncıklarda yerleşmiş damar ve sinir dokusundan oluşan yapılara "koroid pleksus" denilir. Granül görünüşlü kırmızımsı kordoncuklar halindedir. Birbirine dolanmış küçük atardamarlar ve toplardamarlar ile bir kılcal damar ağından oluşur.

Damar yapıları, epitel görünümündeki ince bir sinir dokusuyla kaplıdır ve beyni saran damarlarla birleşir. Koroid pleksus'ta beyin-omurilik sıvısı yer alır; bu sıvı, karıncıklar ve örümceksizarın altındaki boşluklarda dolaşır.

Koroid pleksus'ta papillomlar (tümörler) gelişebilir. Bebeğin anne karnındayken yapılan ultrason muayenesinde, beyninde koroid pleksus kisti görülebilir. Kist, ilerleyen günlerde muhtemelen küçülür ve bebeğin beyin gelişimine veya zekâsına etkisi olmaz.

14 Aralık 2017 Perşembe

KOZMOS ÇİÇEĞİ

BAHÇELERDE süs bitkisi olarak yetiştirilen bir çiçektir. Bileşikgiller familyasındandır.

Çok parçalı ince yaprakları, parlak kırmızı, altın sarısı veya beyaz renkte çiçekleri olan bir veya çok yıllık otsu bir bitkidir. Süs bitkisi olarak en çok yetiştirilen türü "cosmos bipinnatus" dur.

KOROİDİT (gözde koroit iltihabı)

İLTİHAP, genellikle kan dolaşımı yoluyla gelen parazit veya mikropların koroit dokusuna yerleşmesi neticesi gelişir. Verem, cüzzam, frengi, çeşitli mantarlar, parazitler iltihabın etkeni olabilir. Alerjik nitelikte veya bağışıklık sistemiyle ilgili olanları da vardır.

Koroidit tek başına ortaya çıkabileceği gibi, vücuttaki genel hastalıklarda da ortaya çıkabilir. Gözün damar tabakasında başlayan iltihap, diğer dokulara, özellikle retinaya geçebilir. Bu durumda görmedeki netlik azalır, sis arkasından görüyormuş hissi ortaya çıkar. Gözde kızarma ve ağrı olur.

13 Aralık 2017 Çarşamba

HÂZIM KÖRMÜKÇÜ (tiyatrocu)

TÜRK tiyatro ve sinema sanatçısı, 1898 yılında İstanbul'da doğdu. Öğrenimini, Şemsülmekâtip ve Kabataş idadisinde yaptı. Belediye meclisinde zabıt kâtipliği yaparken, tiyatroyla ilgilenmeye başladı. 1915' de Dârülbedayi'ye girdi.

İlk defa sahneye 1918' de Halid Ziya Uşaklıgil'in "Füruzan" adlı oyununda "uşak" rolüyle çıktı. Daha sonra Dârülbedayi'nin önde gelen sanatçıları arasına girdi. 1924-25' tiyatro sezonunda Muhsin Ertuğrul'un "Ferah" tiyatrosunda kurduğu toplulukta çalıştı.

1925-26 döneminde Raşit Rıza'nın Tepebaşı'nda temsiller verdiği topluluğa geçti. Kısa bir müddet Fikret Şâdi'nin "Milli sahnesi" ile Anadolu turnesine çıktı. 1927' de yeniden kurulan Dârülbedayi kadrosuna girdi. Musahipzade Celâl'in oyunlarıyla büyük ün kazandı. Daha sonra müzikal oyunlarda ve operetlerde rol aldı, filmler çevirdi. Hâzım Körmükçü 1944' de (yaş 46) İstanbul'da öldü.

"İntikam maçı" adlı oyunda;
 (sol. sağa)  Behzat Butak, Vasfi Rıza Zobu, Muammer Karaca, Hâzım Körmükçü 

KAFATASINDA DOĞUŞTAN ÇATLAK

KAFATASINDA doğuştan gelen çatlak, hayatın sürdürülmesine izin vermeyen ağır bir bozukluktur. Bu durumda beyin açıkta kalır. Bazen özür omurgalara da yayılır. Bu hal, çoğunlukla beyin yokluğu ve omurilikte doku eksikliğiyle veya bunların tamamlanmamış gelişimleriyle beraber görülür.

12 Aralık 2017 Salı

KORİNTOS SERAMİĞİ

KORİNTOS, uzun müddet Yunanistan'ın en önemli sanayi ve ticaret şehirlerinden biri olarak kaldı. Tunç ve seramik işleri şehrin refahını artırdı. Antik çağda, Mö 7. ve 6. yy. larda bütün Yunan dünyasına çok miktarda Korintos seramiği ihraç edildi.

Korintos şehri, özellikle küçük ebatlı vazoları ve küçük sütûnlu kulplu testileriyle, hayvan veya mitolojik figürlerden oluşan motiflerle bezeli frizlerinin yanı sıra, sanat eserlerindeki süs motiflerinin çokluğuyla da göze çarptı. Mimarîde kullanılan bir sütûn başlığına "Korintos tipi sütûn başı" denildi.

Korintos vazosu

KAFATASI KEMİKLERİNDE ERKEN KAYNAMA

KAFATASI kemikleri arasındaki sütürlerin vaktinden evvel kaynaması kafatasında oluşum bozukluğu meydana getirir. Neticede kafatası normal gelişimini tamamlayamaz. Kafatası belirli yönlere doğru genişleme yapar. Kafa çoğunlukla uzun, şakak kemiklerinde daralan veya öne doğru yayılan, küçük hacimli bir şekil alır.

Beyin yapıların uyumlu gelişimine de engel olan bu durum, nörolojik ve ruhî bozukluklara yol açabilir.

11 Aralık 2017 Pazartesi

KOREOGRAFİ NE DEMEK?

KOREOGRAFİ,  bir dansı, bir baleyi oluşturan çeşitli adım, hareket ve figürlerin, özel işaret ve resimlerle kağıt üzerinde gösterilmesi tekniğidir. Müziğin notalarla gösterilmesine benzer.

Dans adımlarını kâğıda geçirmeyi ilk akıl eden, Jehan Tabourot adında Langres'lı bir rahipti. 1588' de bastırdığı "Orchésographie" adlı kitabında, şekil kullanmamış, tariflerle yetinmişti. Bu boşluğu Feuillet'in "Chorégraphie" si (1701) doldurdu. Bu eserde dans adımlarının tam bir stenografisi vardır.

Noksansız denilebilecek ilk eser Magny'nin "Principes de Chorégraphie"sidir (1765). Paris operasının bale ustası Saint-Léon'un "Stenochorégraphie" de (1852) aynı seviyededir.

AKAMAYAN ÂDET KANI

ÂDET kanının dışarıya doğru akma imkânı bulamadığı durumlarda gelişen tabloya "kriptomenore" denir. Dışarı doğru tahliye olamayan kan, dölyatağı veya dölyolu boşluğunda birikerek şiddetli ağrıya sebep olur. Bu vaka çoğunlukla, doğuştan kızlık zarındaki aralığın kapalı olmasından kaynaklanır.

10 Aralık 2017 Pazar

OKATA KORİN, eser-biyografi

JAPON ressam, 1658 yılında Kyoto'da doğdu. Sotatsu ile Koetsu'dan ilham alarak lakçılık, dokumacılık, seramikçilikle bütün çağa hâkim olan bir üslûp meydana getirdi. Konularını efsaneden, tarihten alırdı; fakat çoğu zaman da gümüş ve altın zemin üzerine işlenmiş bir tek çiçekli dal bile, şaşılacak ustalığını ve süsleme dehasını göstermeye kâfi idi. Çin tekniğini ipek üzerine resim yapmada ilk kullananlardan biri olan Okata Korin, 1716' da doğduğu şehirde öldü.

Okata Korin - Karga

İNMEMİŞ TESTİS MÜDAHALE İSTER

ERBEZLERİNİN bir veya her ikisinin normal aşağı inmesinin engellenmesi, ergenlik öncesi çocukların yüzde dördünde görülür. Testisler, erbezi torbasında değil, karın boşluğunda yer alırlar. Vakaların çoğunda erbezi, kasık kanalı içinde veya yakınındadır. Sebepleri bilinmemektedir. Genetik yönü vardır.

Bazı vakalarda ise organın inmesini engelleyen spermatik kordonun kısalığı veya kasık kanalının darlığı gibi sebeplerle inemediği sanılır. Hipofiz bezinin salgıladığı gonadotrop hormonların üretimindeki bozukluğa bağlı olarak da gelişebilir.

İnmemiş testisin (erbezinin) özel bir belirtisi yoktur. Genellikle muayene neticesinde tesadüfî olarak anlaşılır. Bu duruma zamanında müdahale olmazsa, erbezinde spermatozoit üretimindeki azlıkla neticelenen doku gerilemesi olur. Her iki testis de inmemişse kısırlık söz konusudur. Hattâ erbezlerinde habis tümör olacağına dair uzman görüşleri de vardır.

9 Aralık 2017 Cumartesi

SUNA KORAD (soprano)

TÜRK koloratür sopranosu, 1935 yılında İstanbul'da doğdu. Sekiz yaşında Ankara Devlet Konservatuarı piyano bölümüne girdi. Ulvi Cemal Erkin'in öğrencisi oldu. İstanbul'da madam Paula Zavarof'tan şan dersi aldı. Ankara Devlet operasına imtihanla girdi.

1959 yılında, Hannover'de Beethoven festivalinde "Dokuzuncu Senfoni"de söyledi. Scala operası artistleriyle birlikte Montreal'deki "Verdi" festivaline katıldı (1966). Ünü kısa sürede yayıldı. Avrupa, Amerika, Afrika, Sovyet Rusya ve Afrika'da çeşitli ülkelerin başşehirlerinde televizyon ve şan konserleri verdi. 1981' de "Devlet Sanatçısı" ünvanını alan Korad 2003' de öldü.

RENKLERİ FARKLI GÖRME

RENKLERİ algılama bozukluğuna "kromatopsi" denir. Hasta, normal insanın beyaz gördüğü yüzeyleri veya cisimleri renkli görür. Çoğunlukla zehirlenmelerden sonra olur. Meselâ; metil alkol zehirlenmesinde kırmızı görme, mantar zehirlenmesinde mor görme, sarılık hastalığında veya santonin zehirlenmesinde sarı görme, gözde merceğin yokluğunda ise mavimsi görme olur.

8 Aralık 2017 Cuma

KONSTRÜKTİVİZM SANAT AKIMI

KONSTRÜKTİVİZM, heykeltraş Antoine Pevsner ve kardeşi Naum Gabo'nun, 1920 yılında Moskova'da yayınladıkları "konstrüktivizm manifestosu" ile ortaya attıkları bir sanat akımıdır. Bu anlayışa göre; heykel sanatında "kitle" estetiği, yerini, boşluğu çevreleyen çizgiler ve planlar estetiğine bırakacaktır. 

Kübizme ve fütürizme yakın olan konstrüktivistler taklitçiliği reddederler ve çağla uyumlu sanat anlayışını savunurlar. Sanatta metal, cam, plastik kullanılmasını savunurlardı. O dönemde, SSCB' nin teknolojik geriliği gibi çeşitli sebeplerle, sunulan pek çok proje gerçekleşmedi. Konstrüktivist estetik, mimarînin yanı sıra tiyatro dekorlarını ve tipografiyi de etkiledi.

Naum Gabo - Bir doğru üstünde konstrüksiyon 

GÖZKAPAĞINDA LEKE

GÖZKAPAKLARININ derisinde ortaya çıkan koyu sarı renkteki leke, hafif kabarık veya düz olabilir. Bu leke, lipit yüklü histiyositlerin (makrofaj) birikimiyle oluşur.

Özellikle karaciğer bozuklukları, şeker hastalığı, lipit metabolizması bozukluğu olan, çoğunluğu kadın, yetişkin veya yaşlılarda görülür. Bu leke, herhangi rahatsızlık yapmaz, fakat estetik sebeplerle ameliyat gerekebilir.

7 Aralık 2017 Perşembe

RESİMDE KOMPOZİSYON

KOMPOZİSYON, manzara, natürmort veya figür tablosunun çeşitli görünümlerini hesaplı bir şekilde biraraya getiren esere denilir. Manzara, natürmort veya figür resminin kendi başına kompozisyon sayılması için, sanatçının, dış gerçeğin sadık kopyasından az veya çok uzaklaşması gerekir.

Kompozisyon sanatı, dış gerçeğin geçici ve tesadüfi görünüşlerini, insan zihninin tasarladığı ve geometrinin açıkladığı bir evrensel düzene göre ayarlamak demektir. Meselâ, yatayla dik açı yapan bir düşey, hareketsizliğin, köşegen ise hareketin ideal işaretleridir. Abstre veya soyut denilen ressamlar, dış gerçeğin görüntüleriyle direk olarak ilişkisi olmayan, birtakım plastik unsuların birleşimine dayanan eserlerini bu ilkeye göre hazırlarlar.

Carl Buchheister - Kompozisyon

ETRAFI SARI GÖRME

ÇEVREDEKİ cisimlerin, sarı renkli bir cam arkasından bakılıyormuş gibi sarı görünmesiyle kendini belli eden görme bozukluğuna "ksantopsi" denir. Bu durum, karbonmonoksit zehirlenmesi, barbitürat zehirlenmesi ve dijital zehirlenme gibi vakalarda ortaya çıkar.

6 Aralık 2017 Çarşamba

KOMMAGENE KRALLIĞI

KAPPADOKİA, Kilikya, Kuzey Suriye arasında kalan bölgeye asurca "Kumnuhi" denirdi. Bugün, Türkiye'nin Adıyaman, Gaziantep, Kahramanmaraş illerinin yer aldığı bölgedir.  Sargon devrinde bir Asur eyaleti olan Kommagene'nin tarihi konusunda fazla bilgi yoktur. Bir zamanlar Selefki krallığına bağlı bulunan bölge halkı, Mö 162' ye doğru isyan ederek bağımsızlığını kazandı.

GÖZDE KONJUNKTİVA KURULUĞU

KONJUNKTİVA epiteli gözkapağı içinden başlayarak epiderm (üstderi) özelliği kazanır ve keratinleşme sürecinden geçer. Neticede, konjunktiva mat ve kuru bir görünüm alır. Bu duruma; A vitamini yetersizliği, trahom veya kronik iltihaplar, terapik ışın, göz fırlaklığı, tam kapanmayan gözkapağı ve yetersiz gözyaşı gibi etkenler sebep olabilir.

5 Aralık 2017 Salı

KOMANDO TİTİZLİKLE SEÇİLİR

KOMANDO, Portekizce'den gelme bir kelimedir. Müstakil olarak çalışan ve baskın, sabotaj vb. özel görevler yapan az sayıda eğitilmiş askerden kurulu birliklerdir.

Boerler savaşı sırasında (1899-1902), İngiliz kıtalarına karşı gerilla savaşı veren ve genellikle atlı olan bağımsız müfrezelere "komando" deniliyordu. 2. Dünya Savaşı esnasında bu deyim, önce Almanlar, daha sonra Anglosaksonlar tarafından çeşitli anlamlarda kullanıldı.


Almanya'da savaş esirlerinden veya stalag'lara (esir kampları) bağlı işçilerden meydana gelen küçük müfrezelere "arbeitskommando" (iş komandosu) veya sadece komando deniliyordu. Bazı komandolar sabitti; değişik

AĞIZDA KURULUK

AĞIZ boşluğu mukozasının anormal kuruluğu, tükürük bezlerinin yetersiz tükürük salgılamasına bağlıdır. Salgıbezleriyle ilgili hastalıklar neticesinde ortaya çıkabilir. Bunlar; kronik iltihaplar, radyoterapi hasarları, bezlerde taş veya yaşlanmaya bağlı doku gerilemesi olabilir. Ağız kuruluğu, bazen ruhî sebeplerden veya sempatik sinir sistemini uyaran ilâçların kullanılmasıyla da olabilir.

4 Aralık 2017 Pazartesi

İLHAN KOMAN, eser-biyografi

TÜRK heykeltraş, 1920 yılında Edirne'de doğdu. Edirne Lisesini (1941) ve Güzel Sanatlar Akademisi Heykel bölümünü bitirdi (1946). Paris'e gönderildi, prof. Belling'in öğrencisi oldu. Julian Akademisinde, Gimozod atölyesinde çalıştı.

Türkiye'ye dönünce (1950), Akademi heykel bölümüne asistan oldu. Başlangıçta figüratif heykel türünde eserler verdi. 1948' den sonra "soyut"a yöneldi. Daha sonra, taş yerine demir çubuklar, demir kitlelerle çalışarak modern plastik araştırmalar yaptı.

Anıtkabir kabartma çalışmalarına katılan Koman, İsveç'e yerleşti. Stockholm'da Tatbikî Sanatlar Yüksek Okulu'nda ders verdi. Stockholm, Sundswall'daki alan düzenleme yarışmasında birinci oldu. Türkiye'de ve başka ülkelerde sergiler açtı. 1970' lerden sonra "Sonsuz" adı altında bir dizi anıtsal heykel yaptı. İstanbul Resim ve Heykel müzesi, New York modern sanatlar müzesiyle özel koleksiyonlarda eserleri olan İlhan Koman, 1986' da Stockholm'da öldü.

İlhan Koman - Akdeniz

KALPTE KULAKÇIK-KARINCIK UYUMSUZLUĞU

KALP kasının kasılması için uyarıların doğduğu iki ayrı merkezin aynı andaki faaliyetiyle oluşan kalp ritmi bozukluğudur.

Sinüs-kulakçık düğümü uyarının doğduğu normal merkez, kulakçık-karıncık düğümü ise, ritm bozukluğuna sebep olan bağımsız uyarının kaynaklandığı merkezdir.

Bu bozukluk, çoğunlukla romatizmal hastalıklara, koroner damar hastalıklarına ve kalp kifayetsizliğinde kullanılan ilâçlara bağlı olarak ortaya çıkar.

3 Aralık 2017 Pazar

KOLOMB ÖNCESİ SANAT

KOLOMBÖNCESİ, 1492' de Kristof Kolomb'un varışından evvelki Amerika'yı, sanatını, medeniyetini vb. anlatmak için kullanılır.

Amerika'nın eski sanatları, ancak 20. yy. başında tanınmaya başladı. Bu konuda, birbirinden çok farklı görüşler öne sürülmüştür. Orta Amerika'nın yerli olmayan ve Asya'dan kuzey yoluyla gelmiş olduğu sanılan halkının burada aşağı yukarı 20 bin yıllık bir geçmişi olduğu sanılır.

İlk medeniyet kalıntılarının Mö 1500 yıllarına dayandığı düşüncesi yaygındır. Avrupalıların kıtaya ayak bastıkları dönemde Amerikalılar henüz demiri bilmiyorlardı; tekerleği, çömlekçi tornasını ve koşum hayvanı kullanmayı daha keşfetmemişlerdi. Seramik özellikle kadınların işiydi ve kullanılan metodlar ya bir topak alarak içini boşaltmak veya kalıplama ya da sepette kalıba dökmeydi.

7-10. yy. Maya sanatı - Güneş tanrısı başı süslemeli vazo

KULAK KİRİ DEDİĞİMİZ

DIŞKULAK yolundaki özel deri bezlerinin salgıladığı yağlı, yarı katı, rengi sarıdan kahveye doğru değişen, suda erimiş inorganik tuzlardan, yağlardan ve proteinlerden oluşan maddeye "kulak kiri" diyoruz.

Bu madde, dışkulak yolunun derisini nemlendirerek darbelerden ve kurumaktan korur. Yani "kir" dediğimiz şey, aslında koruyucu bir örtüdür.

Normal olarak kulak kiri yavaş yavaş dışarı doğru itilir ve sertleşir, burada da yıkanmayla temizlenir. Birçok kişide bu madde aşırı miktarda salgılandığından, yeterince eriyemediğinden veya dışarı doğru itilemediğinden dolayı, dışkulak yolunda toplanır ve dökülen epitel hücrelerine karışarak dışkulak yolunu tıkar.

İşitme kaybı, tıkanıklık hissi, kaşıntı ve ağrı gibi çeşitli bozukluklara yol açan sert bir tıkaç oluşturabilir. Ucu pamuklu kulak çubuğuyla temizleme yapılırken çubuk, kulak zarına temas edecek kadar içeri sokulmamalıdır. Kaba kirin alınması kâfidir, aşırı temizlik hassasiyetine lüzum yoktur.

2 Aralık 2017 Cumartesi

KOLİBRİ KUŞU

KOLİBRİ, genellikle tüyleri çok renkli küçük kuşlardır. Sinekkuşları da denilir. Kolibride baskın renk esmer yeşildir; fakat özellikle boynunda bulunan pul görünümündeki tüyler öyledir ki, ışıkta türlü renk yansımaları yapar.

Gaga çok ince, farklı uzunlukta ve düzdür. Bacakları kısa ve çelimsizdir. Farklı yapıda kanatları olduğundan dolayı her yöne hattâ geriye doğru uçabilir,

HASTALIKTA KULUÇKA DÖNEMİ

MİKROBİK hastalıklarda, hastalık yapıcı mikrobun vücuda girdiği an ile hastalığın ilk belirtilerinin (ateş, üşüme, bulantı, kırıklık, halsizlik) ortaya çıktığı zaman arasında geçen döneme "kuluçka dönemi" adı verilir. Kuluçka dönemi, hastalığa göre birkaç saatten, birkaç haftaya, hattâ aya kadar değişebilir.

Kuluçka dönemi ayrıca, hastalık yapıcı bakterilerin sayısı, mikrobun tehlikelilik derecesi, vücudun direnci vb gibi sebeplerle de farklılık gösterebilir.

1 Aralık 2017 Cuma

OSKAR KOKOSCHKA, eser-biyografi

AVUSTURYALI ressam ve yazar, 1886 yılında Pöchlarn'da doğdu. Viyana Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğrenciydi. Koyu bir anlatımcı anlayışla yapılmış figürlerindeki katılık yüzünden, büyük tepki gören ilk sergisinden sonra Berlin'e kaçtı.

1914' de askere alındı, ağır yaralandı. Dinî resimler yaptı. Dresden Akademisi'nde profesör oldu (1920-24). Avrupa ve Kuzey Afrika'yı dolaştı. 2. Dünya savaşından az evvel Londra'ya yerleşti. Önceleri kullandığı karanlık renkler, sonraki eserlerinde giderek parlaklaştı. Güçlü portreler ve manzara resimleri yaptı.

Edebiyat alanında ise, gene anlatımcı anlayışta tiyatro eserleri yazan Oskar Kokoschka 1980' de İsviçre, Villeneuve'de öldü.

Oskar Kokoschka - Polperro II  (1939)

KURŞUN ZEHİRLENMESİ

KURŞUN zehirlenmesi daha çok meslekî sebeplerden dolayı olur. Subakut veya kronik yapıda olabilir. Her iki biçim de belirtiler bakımından birbirine benzer. En sık görülen belirtiler; iştah azalması, ağızda madenî bir tat, midede hazımsızlık, aniden bütün karında yaygın olarak ortaya çıkan saatlerce veya günlerce süren şiddetli karın ağrısıdır. Ağrıyla birlikte kabızlık da görülür.

Karakteristik bir belirti de diş diplerinde mavi renkte ince bir şerit oluşmasıdır. Belirli ölçüde kansızlık gözlenir. Beyin-sinir sisteminde değişiklikler olur. Nörolojik belirtiler ortaya çıkmaya başlar. Davranış bozuklukları, hareketlerde eşgüdüm (senkronizasyon) bozukluğu, az veya şiddetli başağrısı olur.

KURŞUN ÖLÇÜMÜ

Akümülatör, boya, kurşun eşya vb. fabrikalarında çalışan elemanlarda, kurşun zehirlenmesinin seviyesini ölçmek maksadıyla ölçüm yapılır. Ölçüm kanda veya idrarda yapılır. Kanda, litrede 40 mikrogramın, bir günlük idrarda ise, 80 mikrogramın üzerinde ölçülen kurşun değerleri zehirlenme tehlikesinin varlığını gösterir.