15 Ağustos 2020 Cumartesi

HALİD ZİYA UŞAKLIGİL (yazar)

 TÜRK  yazarı, 1866 yılında İstanbul'da doğdu. Mercan Mahalle mektebinden sonra, Fatih Askerî rüştiyesine devam etti. İzmir'e giderek Fransız "Mekhitarist" okulunda öğrenim gördü. İki arkadaşıyla beraber 1884' de "Nevruz" dergisini, 1886' da "Hizmet" gazetesini çıkardı. 

1893' de İstanbul'a gelerek Reji idaresinde başkâtiplik vazifesine başladı. 1896' da "Edebiyatı Cedide" topluluğuna katıldı. Meşrutiyet'ten sonra Dârülfünün'da Batı edebiyatı dersleri okuttu. 5. Mehmed'in mabeyn başkâtibi oldu (1909-12). Sonra Dârülfünün müderrisliğine döndü.

Hükümet tarafından 1913' de Fransa'ya, 1915' de Almanya'ya gönderildi. Cumhuriyet'ten sonra Yeşilköy'deki köşküne çekilerek gazetelerde yazmaya devam etti, hatıralarını tamamladı, 1945' de İstanbul'da vefat etti.

Halid Ziya, yazı hayatına her konuda yazı ve tercümelerle girdi. Yazdığı şiirler Muallim Naci tarafından ağır bir dille yerilince, mensur şiire yöneldi. 1885' den sonra yazmaya başladığı ilk romanları, Tanzimat romanının devamıdır. Bunlarda basit şemalarla duygusal aşk hikâyeleri anlatılır.

1896' da Servetifünun topluluğuna katıldıktan sonra, Fransız romanlarını, özellikle teknik yapılarını ve anlatım ilkelerini incelemeye başladı. O yıllarda sürekli okuduğu yazarlar; Balzac ve Paul Bourget'dir. Bu yazarların etkisiyle, insan ve çevresi arasındaki ilişkilere ilgi duyarak "gerçekçi" bir anlatıma yöneldi.

Bir okuma ve tercüme döneminden sonra verdiği eserler, yazarın ilk eserlerinden farklı özellikler taşır. Bu dönemde, Goncourt kardeşlerin yazı metodlarını benimseyerek "naturalist" bir roman anlayışına ulaştı. Rus romancıları dışında, Stendhal, Flaubert, Daudet, Dickens gibi çağdaşı önemli romancıların eserlerini devamlı olarak okudu, onlardan istifade etti.

Yazar, romanlarında, yaşadığı dönemin toplumsal şartları ve yetiştiği çevrenin özellikleri dolayısıyla, genellikle varlıklı kişilerin hayatını ve meselelerini konu edindi. Kendi hayatına benzeyen hayatları tasvir etti. Romanlarındaki şahıslar, olayların oluşumu, yazarın iyi bildiği çevrelerden seçilmiştir.

Roman kahramanlarının çevresinde yer alan hizmetçi, dadı, halayık, küçük uşaklar, bahçıvanlar, ahçılar, hikâyelerinde ana kahraman durumuna geçerler. Roman kişilerini tenkitçi bir tavırla ortaya koyan Halid Ziya, hikâye kişilerine daha çok şefkatle, acıyarak bakar; bunlar iyi yürekli, fedakâr, namuslu kişilerdir.

Halid Ziya, ilk romanlarından beri aradığı anlatıma, Edebiyatı Cedide döneminde ulaştı. Önceleri, dildeki sadeleşme akımına karşı olan yazar, Cumhuriyetten sonra bu akımı benimsedi, eski romanlarının dillerini sadeleştirdi. Ancak bu sadeleştirme, dilimizde artık yaşamayan yabancı kelimelerin yerine bazen Türkçelerini koymak, terkipleri açmak şeklinde oldu. Eserlerin anlatımlarına dokunmadı. 

Eserleri : "Nemide (1889)", "Bir Ölünün Defteri (1889)", "Ferdi ve Şürekâsı (1894)", "Mai ve Siyah (1897)", "Aşk-ı Memnu (1900)", "Kırık Hayatlar (1924)", "Bir Muhtıranın Son Yaprakları (1888)", "Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası (1888)", "Bu muydu? (1894)", "Heyhat! (1894)", "Bir Yazın Tarihi (1900)", "Solgun Demet (1901)", "Bir Şiir-i Hayâl (1911)", "Sepette Bulunmuş (1920)", "Bir Hikâye-i Sevda (1922)", "Onu Beklerken (1935)", "Aşka Dair (1936)", "İhtiyar Dost (1937)", "Kadın Pençesi (1939)", "İzmir Hikâyeleri", "Kâbus (oyun)", "Kırk Yıl", "Saray ve Ötesi", "Bir Acı Hikâye", "Sanata Dair".