3 Eylül 2022 Cumartesi

ZAHİRÜDDİN MUHAMMED BÂBUR (devlet kurucu)

HİNDİSTAN'da  büyük Müslüman-Türk devletinin kurucusu, 1483 yılında Fergana'da doğdu. Timur'un 5. göbekten torunudur. Annesi, Cengiz'in soyundan Kutlug Nigâr hanımdır. Fergana emîri olan babası Ömer Şeyh'in vefatından sonra tahta geçti (1494).

Saltanatının başlangıcından itibaren; amcası Sultan Ahmed, dayısı Mahmud Han ve Özbek hanı Muhammed Şeybanî ile uzun mücadeleler yaptı. Sonunda, emrindeki çok az bir kuvvetle Hindikuş'u geçerek Kâbil'i zaptetti (1504). Böylece Babur, Afganistan'ın yüksek ve sarp bölgesinde yeni devletini kurdu.

Kâbil'e yerleştikten sonra Hint seferlerine başladı. Sind kıyılarına kadar ilerledi, bazı Afgan kabilelerini cezalandırdı (1505). Horasan'da kışlamak istediyse de, Kâbil'de çıkan isyan sebebiyle geri döndü (1506). Şeybanî Han'ın öldürülmesinden sonra, metbu tanıdığı Safevîler'in yardımıyla Semerkand ve Buhara'ya girdi (1511).

Sünnî olmasına rağmen, Şiîler'i metbu tanımasından dolayı Özbekler kendisine cephe aldı. İran yardımcı kuvvetleri de çekilince Babur, Kâbil'e dönmek zorunda kaldı (1514). 

Delhi sultanı İbrahim Ludî'nin kötü hareketleri neticesi, bazı akrabalarının ve Afgan beylerinin Babur'a başvurmaları, onun Hindistan işlerine karşı ilgisini artırdı. 1524' de Lahor'u aldı. Danipat meydan savaşında İbrahim Ludî'yi yendi (1526). Bu savaşın sonunda Delhi Sultanlığı yıkıldı.

Babur, Delhi ve Agra'yı aldı. 1526' da oğlu Humayun'u Afgan emîrlerine karşı göndererek yenilgiye uğrattı. Agra'nın batısı Kanva'da Racistan'ın çitor racası Rana Sanga'nın kuvvetlerini askerî kabiliyeti sayesinde yenmeyi başardı (1527). 

Bir yıl sonra Luknav'ı zaptetti. Özbeklerin, Safevîler karşısında yenilgiye uğradığını öğrenince, oğlu Humayun'u Semerkand üzerine gönderdi, ama bir netice alamadı. 1529' da Doğu Afganları'na karşı kazandığı zaferle, Hindistan'daki hâkimiyetini Bengal'e kadar genişletti. Zahirüddin Muhammed Babur, 1530' da (yaş 47) Agra'da vefat etti.

Türk tarihinin büyük simalarından biri olan Babur, aynı zamanda şâirliği ve güzel sanatlara karşı ilgisiyle de meşhurdur. "Baburnâme" adlı hâtırâları Fransızcaya da çevrildi (1871). "Aruz Risalesi", "Mübeyyen", "Risale-i Vâlidiye Tercümesi" ve "Divan"ı vardır.