29 Ağustos 2017 Salı

CUMA NAMAZINDA HUTBE

İSLÂM dinine göre hutbe, cuma ve bayram namazlarında, güneş tutulmasında ve kuraklığın olduğu aylarda yağmur duası yapma maksadıyla okunur. Cuma namazı hutbeleri, namazdan evvel, diğer hutbeler namazdan sonra okunur. Hutbenin kuralları, nitelikleri, fıkıhçıların din anlayışına göre değişir.

Şafiî imamlarından Şirazî'ye göre, mimbere çıkan hatibin cuma günleri namazdan evvel iki hutbe söylemesi gerekir. Hatibin mimbere çıktığı zaman üstü temiz, giyimi din kurallarına uygun, sözleri düzgün ve etkili, konuşması düzenli olmalıdır. Hutbeye Allah'a hamd ile başlamalı, peygambere salâvatla bitirmelidir.

Cemaati her iki hutbede de takvaya, ibadete, hayır işlerine çağırmalıdır. Ayrıca, mimbere çıktıktan sonra, yüzünü cemaate dönerek selâm vermelidir. Ezan okununcaya kadar mimberde oturmak gerekir. Hutbe okunurken bir yay, kılıç veya âsâya dayanmak sünnettir.

Hutbe kısa olmalıdır. Hutbeye dokuz tekbir ile başlamak ve yedi tekbirle bitirmek yerinde olur. Ramazan bayramında fitreden, kurban bayramında kurbandan söz etmelidir. Güneş tutulması (küsuf) hutbelerinde Allah'a karşı korku (havf) ve sığınma (huşu), konu olarak alınmalıdır.

Yağmur duası için yapılan hutbelerin ilkine dokuz, ikincisine yedi istiğfar (tövbe edip Allah'a sığınma) ile başlamalı, peygambere tekrar salâvat getirmelidir.

HUTBE NE ZAMANDAN BERİ VAR ?

Hutbenin ne zaman ve kimler tarafından konulduğu, hangi çağdan kaldığı konusunda İslâm bilginleri, şarkiyatçılar ve tarihçiler arasında belli bir noktada görüş birliği yoktur. Hutbenin İslâmdan evvel İbranîlerde yaygın olduğu, ibadet yerlerinde belli gün ve saatlerde, din görevlilerinin bazı konularda halkı aydınlatmak için kullanılagelen bir dinî konuşma türü olduğu bilinmektedir.

İslâmiyette ilk hutbenin yine Hz. Muhammed tarafından cuma günleri, yalnız erkeklere söylendiği, lüzumlu konularda birtakım açıklamaların yapılması maksadını taşıdığı anlaşılmaktadır. Müslim'in bildirdiğine göre, Hz. Muhammed özellikle cuma hutbelerinde halkı gerekli konularda aydınlatır, hutbelerin kısa ve özlü olmasını isterdi. Hutbelerin cuma günleri yapılması da, o günün tatil olmasından, müslüman erkeklerin mescit veya camide toplanmasından kaynaklanıyordu.

Bazı hadis bilginleri, İslâmda hutbenin peygamberle başladığını, önceleri mimbersiz ve ezansız olarak yapıldığını ileri sürerler. Bu görüşe katılanlar; peygamberin önceleri ezansız ve mimbere çıkmadan, cemaatin önünde hutbe söylediği ve ilk defa Mervan bin el Hakem'in ezanlı ve mimberde hutbe okuduğu kanısındadırlar.

Onlara göre; hutbe, ezan okunduktan sonra, belli konu ve kurallara göre ancak el Hakem zamanında okunmaya başladı. Bazı hadis bilginleri, bu görüşü paylaşmazlar. Hutbenin namazdan önce okunmasının halife Osman veya halife Ömer zamanında başladığını ileri sürerler. Diğer hadis bilginleri de, hutbenin önceleri ayakta yapıldığını, mimberde oturmanın gerekmediğini belirtirler. Ancak Emevîler zamanında oturarak okunduğunu, bunun dine uymayan bir bid'at olduğunu söylerler. Hutbede müminlere dua edilirken, önce sultanın ismini anma geleneğinin de sonradan konulduğunu, bunun da dine uymadığını söyleyenler vardır.

Müslim'in bildirdiğine göre, peygamber: "Namazınız uzun, hutbeleriniz kısa olsun" demiştir. İlk zamanlar, Hz Muhammed ezan okunurken mimberde oturur, hutbe okuyacağı zaman ayağa kalkardı. Hutbe okunurken ses çıkarılmaz, cemaat sessizce dinlerdi.

Bazı hadis ve fıkıh bilginlerine göre, hutbede kılıç kuşanmak, sancak bulundurmak, istiklâl (bağımsızlık) belirtisidir. Kur'an'da hutbeyle ilgili bir ayet bulunmaz. Hutbe daha çok, "peygamberin yaptığını yapmak" geleneğine dayanır.

Kadınların cuma hutbelerine gitmemeleri, onlara cuma namazının farz olmamasındandır. İslâm'ın ilk zamanlarında kadınlara devlet işlerinde görev verilmezdi. Seçme seçilme hakları yoktu.

HUTBEDE SULTANLARI ANMAK

Başlangıçta Hz. Muhammed tarafından okunan hutbeyi, sonraları, yetkili din adamları okumaya başladı. Hutbeye çıkan din adamının, dua ederken sultanın, emîrin, devlet büyüklerinin adını anması bir gelenek niteliği kazandı. Abbasîlerden sonra bütün İslâm ülkelerinde, sultanların, fatihlerin adlarının anılması, onlar adına hutbe okunması yaygın bir kaide oldu.

İslâm fetihlerinin hızla geliştiği çağlarda, yeni fethedilen bir ülkede kılınan ilk cuma namazından sonra, fatih durumunda olan sultan veya emîr adına hutbe okunmaya başladı. Gerek Doğu'da gerek Batı'da, yeni ülkeler fetheden bütün sultanlar, emîrler adına hutbe okundu.

İslâm tarihinde, hükümdarlar adına okunan en önemli hutbeler: Mısır, Bağdat, Gazne, Horasan, Selçuklu, Memlûk, ve Osmanlı imparatoru Yavuz Sultan Selim adına okunan hutbelerdir. Yavuz Sultan Selim'in Mısır ve Suriye'yi fethedip Halifeliği aldıktan sonra, ilk cuma hutbesinde, imamın kendisi için "Sahib-ül Haremeyn" diye söz etmesi üzerine Yavuz'un "Hadim-ül Haremeyn" diye hutbeyi değiştirmesi mühim olaylardan biri sayılır.

Osmanlı'da hutbeye çıkan hatibin kılıç kuşanması, doğrudan doğruya bir bağımsızlık ve fetih alâmeti olarak yorumlanır. Hutbenin sınırları günümüzde biraz daha genişledi. İlk zamanlardaki geleneğinden uzaklaştı. Birtakım, iktisadî, ahlâkî, millî, toplumsal olayların hutbelerde bahsedilmesi yeni bir gelenek halini aldı.