26 Ekim 2017 Perşembe

TULÛATTAN ÖNCE KANTO

TULÛAT tiyatrolarında, asıl oyundan evvel, çoğunlukla kadın sanatçıların şarkı söyleyip dans ederek yaptığı gösteriye "kanto" denilirdi. Kanto, Türk musıkîsinde 19. yy. ortalarından başlayarak 20. yy. başlarına kadar ilgi gördü. Tanzimattan sonra geçerli olan İtalyan yoz müziğinin etkisiyle ortaya çıktı. Günün tanınmış kantocuları olan kadınlar tarafından eğlence yerlerinde okunurdu.

Notaya alınan yüzlerce kantodan bir kısmını "Şamlı İskender" bir külliyat halinde yayınladı. Kantoların içinde güzel olanları vardır, ama çoğu açık saçık sözlü kaba-saba parçalardır. Kantocu kadınların birçoğu Türk musikîsini pek az bilir.

Güllü Agop'un Osmanlı tiyatrosundaki kantoları bu türün ilk örnekleriydi. Galata'daki tiyatrolarda da rastlanıyordu. Daha sonra tulûat topluluklarının ayrılmaz bir unsuru oldu. Bunlar allı-pullu, göğüsleri açık elbiseler içindeki süslü kadınların, daha ziyade erkek seyircilerin hayranlığını kazanan gösterileriydi.

Peruz Hanım, Şamram Hanım gibi, halkın çok tuttuğu kantocular vardı. Ayrıca tanınmış kantocular arasında: Denizkızı Eftalya, Selânikli Madam Viktorya, Büyük Amelya, Küçük Eleni, Küçük Virjini, Büyük Virjini, Minyon, Viyolet sayılabilir.

Kantonun Peruz tarafından bulunduğu söylenmekteyse de ilk kantocunun, Yoğurtçu çayırında, "Muhaciriz, biçareyiz, ama ne bahtı kareyiz" kantosunu söyleyen Aramik adında biri olduğu ileri sürülür. Sanat bakımından en üstün kantocunun Kamelya Hanım olduğu kabul edilmektedir. Kantocular tiyatro oyunlarında da rol alırlardı.

Ünlü kantolar arasında şunlar vardır: Gemici Dansı, İranlı Avcı, Çoban, Alegro, Arap, Hovarda, Oryantal, Tayfalar, Rast, Yangın Var, Kedi, Küçüksün Pek Şirinsin, Külhanbeyi, Kabak, Efe, Bülbül, Çingene, Güvercin.