25 Ağustos 2018 Cumartesi

MİTOLOJİ HAKKINDA

Boğa şeklindeki Zeus, Europe'yi kaçırıyor (Mö 6. yy.)
MİTOLOJİ terimi, Avrupa'da daha çok Klâsik Eskiçağ için kullanılmışsa da, bugün Mısır, Yunan, Türk, Alman, İskandinav, Slav, Pers, Hint, Çin, Japon mitolojileri diye ayrımlar yapma alışkanlığı yerleşmiştir.

Mitolojinin özelliği, eski tanrılar hakkında yorumların doğmasına imkân vermiş olmasıdır. Bu araştırmalarda da büyük zorluklarla karşılaşılır. Efsane gelenekleri, o zamanın günlük olaylarına dayandığı açıkça görülen ekleme hikâyelerle birleşerek yere ve zamana göre şaşılacak derecede çeşitlilik gösterir, şekil değişikliklerine uğrar, başka unsurlarla karışır.

Bu da, masal unsurlarının yalnızca kültler ve dinî ikonografyalarla ilgili bir alan olmamasından, aynı zamanda ve daha büyük çapta, sanat ve edebiyatta tema olarak kullanılmasındandır. Bu bakımdan mitoloji, daha ilk çağlardan itibaren, önce destanların, sonra tiyatronun, süslemecilerin (Pompei freskleri) ve retorikçilerin bolca yararlandıkları bir kaynak halini aldı.

Şiir (Hesiodos) veya bilimsel yazılar (Apollodoros kitaplığı, Roma çağı elkitapları) halinde, mit derlemeleri ortaya çıktı. Mitlerin kökeni üzerine yapılan yorumlayıcı araştırmalar Milâttan önce 5. yy' a kadar uzanır. Bu çağda mitoloji uzmanları çoğalmaya başladı: Akusilaos, Pherekydes, Hellanikos, Herodotos, Mö. 4. yy' da Euhemeros mitolojiyi kurtarıcı ve site kurucusu kahramanların (meselâ Theseus) serüvenleri gibi, zamanla şekil değiştirmiş ve şiirleştirilmiş tarihî olaylar olarak yorumladı.

Nikandros "Değişimler" adlı yazısında, türlerin menşeini, mitlerle canlandırılan efsanevi değişimlerde buluyordu. Yeni Eflatun'cular alegorik yorumlara çok meraklıydılar. Onlara göre mitler, birtakım fikirlerin sonradan kişiselleştirilmiş şekilleriydi. Metodları ateşli çekişmelere yol açan bu alegori sistemi Roma imparatorluğu zamanında uzun süre büyük ilgi gördü.

Charles de Brosses ile kısmen karşılaştırmalı mitolojiye dayanan çağdaş incelemeler başladı. De Brosses fetişci kültlerle klâsik mitler arasındaki yakınlığı farketti. Bu alanda önce dilbilimsel verilerin desteğiyle, Hint-Avrupa mitolojileri arasında karşılaştırmalarla yetinildi.

Yunan ve Roma mitleri arasındaki önemli yakınlıklar, bazı tanrıların birleştirilmesine imkân verdiği gibi, diğer mitolojilerin ilk örneği olan bir arî mitolojisinin varlığından söz edilmesine de yol açtı. Ama bu görüşün bir esasa dayanmadığı kısa zamanda anlaşıldı. Max Müller, Bréal gibi filologlar, mitolojide tam rolü dilin oynadığını ileri sürdüler. Onlara göre, mitoloji, kişilerini doğuran kelimelerdi.

A. Lang, Salomon Reinach, Frezer gibi kişiler de mitlerin doğrudan doğruya ilkel zihniyetin ürünü olduğunu iddia ettiler. Mitler, astronomi ve meteoroloji olaylarına esrarlı görüntü ve anıtları yorumlama ihtiyacına (şarkiyatçı Clemont Ganneau'nun ikonografya yorumları) veya alegorilere bağlandı.

Mit temalarının (Euhemeros'un savunduğu görüşün tersine) tarihî olaylarla beslendikleri ileri sürüldü (Dumézil). Victor Bérard'a göre mitler, dinî âyin formüllerinin yorumlanmasından doğmuştur. Hattâ miti, dinî düşünce tarzının orijinal bir ürünü sayanlar da çıkmıştır.

Ne var ki, bu sistemlerin hiçbiri tek başına kesin bir açıklama sayılamaz. Günümüzde her mit tipine göre, ayrı bir açıklamaya gidilir. Bu açıklamalar arasında da en geçerli olanı ve en sık kullanılanı, dinî törenlere dayanan açıklama şeklidir.

Diğer yandan, mitolojilerdeki bazı hikâyelerin ne ahlâkî ne de sembolik bir tarafı vardır; bunlar olsa olsa, az-çok kutsal bir kökten geldiğine inanan sitelerin kendilerini övmek için uydurdukları masallar olabilir.