26 Ağustos 2018 Pazar

MODA DENİLİNCE

MODA kelimesi herşeyden evvel, giyim ve davranış konularında ağır basan görüşleri, sonra da edebiyat, güzel sanatlar, ahlâk, toplum, din ve bilim alanlarındaki anlayış değişimlerini ifade eder. Bir modanın başlama ve değişme sebepleri, amaçları, oldukça karmaşık şartlara bağlıdır. Araya bir de kazanç kaygıları giriyorsa, bu karmaşıklık iyice artar.

Reklam ve satış kurumları, çeşitli yenilikler ortaya atarlar. Fakat bu yeniliklerin moda haline gelip gelmemesi kamuoyunun seçimine bağlıdır. Modayı doğuran dinamik etken, insanın yeni biçimler ortaya koyma tutkusudur.

İnsan, hayatın tek düze, sıkıcı ve zor akışından kurtulmak için biçim değişiklikleri arar. İlerlemelere bağlı değişiklikler süslemekten çok, faydalı olma isteğinden doğarlar. Halbuki moda, böyle bir ilkeye bağlı değildir. Modadaki yenilikler, sırf değişiklik için yapılan yeniliklerdir. Yani faydalı olma maksadı taşımazlar.

Uzun süreli modaları yararlılık ilkesine maletmek gelenek haline gelmiştir. Çin'de keçe terlik giyme geleneğinin gürültü çıkarmama amacından doğduğu ileri sürülmüştür. Normandiya'lı savaşçılar da saçlarını kısa kestirmek ve sinek kaydı tıraş olmakla ün salmışlardı, çünkü savaşta uzun saçlarıyla kolayca tanınıp yakalanabileceklerine inanırlardı. Fakat bir Kazak'ın başına süs olarak taktığı tüyün veya Napolyon'un istihkâm erinin uzun sakalının faydasının ne olduğu bilinmez.

MODADA BİREY VE TOPLUM

Bireyde değişim isteği, var olanı koruma isteğiyle denge halindedir. Moda çevrimlerinin genişliği ve sıkça tekrarı her zaman sosyal grubun eylemsizliği etkisindedir. Gelenekle ona karşı koyma eğilimleri arasındaki çatışma, aynı zamanda karşıt modaların da birbirini takip etmesini sağlar. Aşırıya kaçan moda dalgalanmalarının sağduyu tarafından düzenlendiği görülür.

Sosyal düzeyde bireyle topluluk arasında kaçınılmaz gerilim, modaya yer verir. Bunda bireyin kendini gruptan ayrı tutma isteği gibi, sevimsiz görünmeme ihtiyacı da rol oynar. Batı kültürüyle yetişen birey, hem onlar gibi olmayı hem de benzerlerinden farklı olmayı ister. Moda da bu aykırılıklar yüzünden belli sınırlar içinde işlemek mecburiyetindedir.

Moda geçmişteki tarzları değiştirir, yenileri uyarlar ve yayar, fakat yepyeni bir akım ortaya çıkarması çok nadirdir. Moda öncüleri genellikle çeşitli sebeplerden dolayı kendilerini alışılagelmiş kurallara bağlı saymayan kişilerdir. Yenilik ortaya çıkaranlar ünlü kişilerse, aynı eğilimleri duyan kişilerce taklit edilirler; böylece taklit eden kişiler de yenilik üretme mesûliyetini yüklenmeden moda öncülüğünün orijinalliğini paylaşma fırsatı bulurlar.

Bu öncülük sonraları daha geniş, daha kararlı grubu etkiler. Böylelikle moda giderek daha geniş çevrelere yayılır. Moda, büyük ölçüde kendini sınırlamaktır; ileri sürülen yenilik geçici bir heves uyandırırsa, diğer hevesler gibi geçer. Moda, çok insan tarafından tutulur da, az-çok devamlılık kazanırsa, yeni bir moda ortaya çıkmış olur ve herkes de ister istemez "doğru" sayılan bu üslûba uymak zorunda kalır. Uymayanlar veya direnenler "geri düşünceli, eksantrik" damgasıyla karşı karşıya kalırlar.

Üslûbun genellikle benimsenmesi sona erince, moda üreticileri bir başka yenilik ortaya çıkararak kendilerini toplumdan farklı göstermeye lüzum hissederler ve moda çevrimi yeniden başlar. Bazen de eski modalar farklı toplum tabakaları için yeniden devreye sokulur. Meselâ 18. yy'ın soylu ve zenginlerinin kıyafetleri, 19. yy'ın  hizmetkârlarının kıyafeti oldu. 19. yy'ın frakları 20. yy'ın garsonlarının iş elbiseleri oldu. Geçmişin süslü elbiseleri de günümüzde şenlik kıyafetleri olarak kullanılmaktadır.