17 Ocak 2016 Pazar

AYDIN, YARATANI TERKETMEZ

AYDINLANMA çağı, 1714 yılından itibaren bir 'Fransız Avrupası' şeklinde gelişiyor ve diplomatlar fransızca konuşuyorlardı. Bu moda, halkın çok küçük bir kısmını ilgilendiriyordu. Aydın çevrelerde Almanca, "hizmetçi lisanı" diye damgalanıyordu.

Aydınlanma, dini hoşgörüsüzlükle savaşır. Monarşilerin keyfi yönetimlerini sorgular. 1784' de Kant: "Aydınlanma insanın zaafı sebebiyle içinde bulunduğu erginlik öncesi durumdan çıkıştır. Ergin olmama, insanın
başkası tarafından idare edilmeksizin kendi aklını kullanma yeteneğinden yoksun olma durumudur. Bu durum akıl kifayetsizliğinden değil de, insanın başkasının yönetmesine lüzum kalmadan kendini yönetecek kararlılık ve cesaret eksikliği sonucu ortaya çıkıyorsa, tümüyle bizim hatamızdan kaynaklanıyor demektir." demiştir.

18. yy' ın aydınları için insanın belirgin özelliği, bilme ve öğrenme kabiliyetidir. Bu yetiyi insanlar, ön yargı ve kör inançlara karşı kullanmak mecburiyetindedir. Devrin aydınları "ermişlerin hayatı" gibi sözde ilâhi gerçekleri veya doğaüstüne dayalı açıklamaları çürütmek amacıyla eleştirel bir yöntem belirlediler ve ilâhi hukuka dayanan monarşiyi eleştirmeye başladılar.

Aydınlanma düşüncesi; dinin herşeyi izah etme, her konuya son noktayı koyma iddiasına karşı çıkar. Gerçekliğin farklı alanlarını farketmeye çabalar. "Doğal olan, siyasi olan, ev hayatıyla ilgili olan, dini olan" ; bunların herbirinin kendine has tutarlılık alanı ve yasaları vardır. Her biri farklı bilgi ve yöntemleri gerektirir. Bu mânâda aydınlanma düşüncesi 'lâiktir' denilebilir.

Aydınların büyük kısmı "yaratancı" inançlarını terketmez. Evren hayranlık uyandıran bir mekanizmadır. Bu mekanizmanın düzeni, düzenleyici bir aklın varlığını gösterir. Bu yüce aklın var olduğunu biliriz, fakat ne-nasıl olduğunu bilemeyiz. Bu, rasyonel bilginin ulaşabileceği sınırın ötesindedir, ama akıl doğayı fevkalâde kavrayabilir, anlayabilir. Yani akıl, hayranlık uyandıran bu mekanizmanın işleyiş dişlilerini öğrenebilir.

Bazı eski aydınlanmacılar: Emanuel Kant, Galilei, Descartes, Newton, John Locke, Piérre Bayle, Baron Monteskiyö, Diderot, D'alembert, Voltaire, Jan Jak Rousseau, Helvetius. D'olbeich, Condillac' dır.

Voltaire: "Erdem, insanın sadece nefsini terbiye edici çabalar içinde bulunması değil, aynı zamanda çevresine iyilik yapması da demektir" der. Voltaire; yapılan âyinler, yakılan mumlar, acı çekerek arınma düşüncesi, kahramanlık, şeref gibi askeri kavramlara sırtını döner. "Gerçek filozof, sürülmemiş kafaları sürer, yoksulları zenginleştirir, öksüze sahip çıkar, evlenecekleri cesaretlendirir."diye düşünür.

'Aydınlanma'nın yankıları Fransa ve İngiltere'de büyük oldu. Almanya ve İtalya daha az etkilendi. İspanya ve Rusya'da ise etkilenme oldukça düşük kaldı.