4 Şubat 2016 Perşembe

YABANCILAŞMA DUYGUSU

YABANCILAŞMA deyimi, ruh hastalarında görülen "ilgisizliği" ifade etmek için ilk defa 19. yy başlarında kullanıldı. Daha sonra anlamı genişleyen bu kavram, gelişmiş toplumlarda ortaya çıkan iletişim problemlerinin tamamını ifade etmek için kullanıldı. Bu anlamıyla ele alındığında, yabancılaşma herkesi ilgilendiren ortak bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Belirli durumlar ve duygulardan oluşan kendi küçük dünyasında yaşayan bireyden, görünüşte parlak ve dinamik
bir hayat sürdüğü izlenen kişiye kadar herkesi ilgilendirir. Yabancılaşmanın en önemli özelliği, rahatsız edici bir duygunun var olmasıdır; bu duygu, yapılan her şeyin mânâsız görünmesine sebep olur.

Böylece şahıs kendini, sürekli tekrarlanan ve artık mekanik bir hal almış davranışlardan oluşan bir dünyada bulur. Yöneleceği herhangi bir hedef veya maksat yoktur. Başkalarıyla ilişki kurmayı faydasız bulur. Şahıs, anlaşılamadığı duygusu içindedir. İnsanın kitle iletişim araçlarıyla haberleşme için büyük mesafeler katettiği bir toplumda en yakınındaki kişilerle iletişim kuramaması, içine düştüğü en belirgin çelişkidir.

Başkalarıyla iletişim kurmaya karşı ilginin kaybedilmesi, doğrudan şahsı ilgilendiren olaylara karşı ilgisizlik, dar ve her zaman daha kişisel bir dünyaya kaçma, "yabancılaşma" duygusudur. İletişim kuramama sebebiyle kişi, bir çelişki içine girer. Yabancılaşma, bu çelişkinin belirtisidir.