17 Kasım 2015 Salı

AMİDİ'DEN DİYARBAKIR'A

Diyarbakır Ulucamii
ASUR çivi yazılarında Diyarbakır'ın adı milâttan önce 1300 yıllarından beri  "Amidi" olarak geçer. Bu ad daha sonra Yunan ve Lâtin kaynaklarında "Amido" olmuş, 639' da Hz. Ömer'in halifeliği devrinde İslâm fethinden sonra "Âmid" şeklini almıştır. Türkler, surlarının ve yapılarının koyu renkli volkanik taşlardan yapılmış olmasından dolayı buraya Kara-Âmid de derlerdi. Dicle ırmağı kıyısına yerleşmiş bulunan "Bekir Bin Vail" kabilesinin oturduğu topraklara "Diyar-ı Bekr" denildi.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde "Diyarbekir" oldu. 1937' de Türkiye Cumhuriyeti'nde Diyarbakır olarak son biçimini aldı.

Diyarbakır Kalesi
Mezopotamya, İran ve Anadolu'dan gelen ticaret yollarının kavşak noktasıydı. Çok eski dönemlerde (mö: I. Bin yıl) Arâmiler'in kurduğu Bit-Zamani Krallığı'nın başşehriydi. 349 yılında Roma İmparatoru II. Constantinus şehri surlarla çevirdi ve bölgenin askeri ve idari merkezi yaptı. Beş yıllık kuşatmadan sonra 639' da Müslüman Araplar'a geçen şehir, 1085'de Melikşah hükümdarlığında Selçuklu hakimiyetine girdi  1515 yılında padişah Yavuz Sultan Selim'le Osmanlı'ya dahil oldu.

Ünlü şairlerden Cahit Sıtkı Tarancı, Ziya Gökâlp, Süleyman Nazif, Fâik Ali Ozansoy ve Millet kütüphanesinin kurucusu Ali Emirî Diyarbakırlıdırlar. Mustafa Kemal Atatürk'ün Diyarbakır'ı ziyaretinde kaldığı Dicle kıyısındaki "Seman Köşkü" 1939 yılında "Diyarbakır Atatürk Evi" ismiyle müze yapıldı.