6 Ağustos 2015 Perşembe

MEVLANA BİRLEŞTİRİCİ OLDU

Mevlânâ
Celâleddin-i Rûmi
Mevlânâ 1209 yılında Belh'te doğdu. Babası Bahaeddin Veled, mutasavvıf hoca ve yazardı. Moğol istilâsından az evvel (1210 gibi) Belh'ten ayrıldı. Önce Bağdat'a sonra Mekke'ye hacca gitti. Daha sonra Anadolu Selçuklu ülkesine geçti. Malatya, Sivas, Erzincan, Akşehir'de kaldı. Karaman'a yerleşti. 

Oğlu Mevlânâ Karaman'da büyüyüp yetişti. Sonra birlikte Konya'ya gittiler. Mevlânâ 24 yaşındayken babası vefat etti. Bir yıl sonra, Konya'ya gelen babasının öğrencilerinden Tirmizli Burhaneddin Muhakkiki'nin müridi oldu. Müridlik 9 yıl devam etti.

Mevlânâ 37 yaşında, medreselerde ders veren, ibadetle meşgûl, olgun bir hocayken;
Şemseddin Tebrizi ile tanıştı ve hayatı değişti. Dersi, vaazı bıraktı müzik ve raksa başladı. Şiirlerinde Tebrizi'ye medhiyeler düzdü. Onsuz yaşamanın mânâsız olduğunu, kıblesinin ve kâbesinin o olduğunu ifade etti. "Evim senin evindir" dedi ve gözü ondan başkasını göremez oldu.
Mevlâna ve Şems-i Tebrizi


Halk bu durumdan çok sıkıldı. Şemseddin Tebrizi'ye söverek onu kovdular. İki yıl sonra Şemseddin Konya'yı terketti. 39 yaşına girmiş olan Mevlânâ halktan uzaklaştı ve kimseyle görüşmez oldu. Oğlu Sultan Veled'i Şam'a gönderip Şemseddin'i çağırttı. Şemseddin gelince, halkta tepkiler yeniden başladı ve sonunda Şemseddin ortadan kayboldu. 

Mevlânâ'ya öldüğü söylendi, fakat buna inanamadı. Belki de Şam'a gitmiştir diyerek iki kez Şam'a gitti. Bulamayınca ölümüne inandı ve şiirlerinde dile getirdi. 50 yaşından itibaren hemdem edindiği Hüsameddin Çelebi'ye şiirlerini yazdırmaya başladı. Günlük olayları, sorulan soruların cevaplarını beyitler şeklinde yazdırıyordu. Böylece altı ciltlik mesnevi ortaya çıktı.
Mevlânâ
Müridleriyle
Mevlânâ Türbesi- Konya

Mevlânâ Celâleddin-i Rumi 70 yaşında vefat etti. Konya'daki cenazesine şehirli, köylü, bilgin, sufi, âhi, devlet adamları, Hristiyan ve Yahudiler'den oluşan büyük bir kalabalık katıldı. Nefirler, neyler, ziller, davullar çalınıyor; müridleri nârâ atarak sema yapıyorlardı. Tabutu, ancak akşama doğru musallaya varabildi. Babasının yanına gömüldü.

Geçimini, verdiği fetvalardan sağlardı. Kadınların meclisinde şiir söyler, onlarla sema yapardı. Kadınlar onun başına gül serperlerdi. Mevlânâ bütün eserlerini farsça yazmıştır. Cenazesine her kesimden insanların katılması ve kalabalıklığı onun halk üzerinde birleştirici bir etki yaptığının göstergesidir. Ona göre bütün dinler, insanı olgunluğa götüren farklı yollardır.