26 Ağustos 2015 Çarşamba

MECLİSTE "ADNAN MENDERES" VARDI

ADNAN Menderes 1899 yılında Aydın'da doğdu. İzmir'in tanınmış ailelerinden Kâtipzâdeler'e mensup İbrahim Ethem Bey ile Aydın'ın büyük toprak sahibi ailelerinden Hacı Ali Paşazadeler'e mensup Tevfika Hanım'ın oğludur. Bu iki aile yıllar önce Rumeli'den gelerek Ege'ye yerleşmiştir.

Adnan Menderes, İzmir İttihat ve Terakki Mektebi'nde sonra Kızılçullu Amerikan Koleji'nde öğrenim gördü. Yüksek tahsilini, yıllar sonra Ankara Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. Birinci Dünya Savaşı'na yedek subay olarak katıldı (1916) . Suriye'ye giderken hastalanınca, İzmir'de görevlendirildi. Mütareke yıllarında ve İzmir'in işgâlinden sonra, Aydın'da iki arkadaşıyla kurdukları "Ay-Yıldız" çetesi ile, daha sonra Söke'de piyade alay yaveri, Sandıklı süvari bölüğü subayı olarak Milli Mücadele'ye katıldı. Kırmızı şeritli istiklâl madalyası
aldı.

Menderes'in siyasi yaşamı, Fethi Okyar ve bazı arkadaşları tarafından kurulan (1930) Serbest Cumhuriyet Fırkası'yla başladı. Partinin Aydın teşkilâtını kurdu ve il başkanı seçildi. Partinin üç ay içinde kendini feshetmesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi'ne girdi, il başkanı olarak partinin il teşkilâtını yeniledi. Bu görevde iken Atatürk ile tanışır ve memleket meseleleri için kendisine bazı izahlarda bulunur. Atatürk, Menderes'in fikirlerini "dikkate değer" bulmuştur.1931 yılında C.H.P. Aydın milletvekili oldu. Mecliste, 1945' e kadar komisyon raportörlüğü yaptı, bir ara parti müfettişi olarak da çalıştı.

1945 yılında Saracoğlu Hükümeti'nin getirdiği "toprak kanunu tasarısı" tartışılırken, Adnan Menderes, meclisin en canlı simalarından biri oldu. Toprak mülkiyetini sınırlamayı öngören bu tasarıyı, "tarımsal verimi düşüreceği" gerekçesiyle şiddetle eleştirerek, komisyondan istifa etti. Menderes, kısa süre sonra  Celâl Bayar, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü ile birlikte "dörtlü takrir" i imzaladı. Bu takrir; vatandaşların siyasi hak ve hürriyetlerini en geniş biçimde kullanmasını talep ediyordu. Takrir, C.H.P grubu tarafından reddedildi. Menderes, Köprülü ve Koraltan partiden çıkarıldı. Bayar ise önce vekillikten sonra da partiden istifa etti.

Bu hareketler, 7 ocak 1946' da Demokrat Parti'nin kurulmasıyla neticelendi. Bu tarihten itibaren Adnan Menderes, Türk Demokrasi Tarihi'nin önde gelen siması olarak belirdi. Başta özgürlükler olmak üzere çeşitli konularda mecliste ve memleketin her köşesinde yaptığı konuşmalar, halkoyunda büyük yankılar uyandırdı. Muhalefet devresinde ortaya çıkan hatiplik gücü, siyasi hayatının en keskin silâhlarından biri oldu.

14 mayıs 1950 seçimlerini Demokrat Parti büyük bir çoğunlukla kazanınca, Menderes, on yıl sürecek Demokrat Parti iktidarı devrinin tek başbakanı oldu. 

Demokrat Parti'nin ve Adnan Menderes'in bu on yıllık iktidarı, Türkiye'nin iç ve dış siyaset tarihinde özelliklerle dolu bir devreyi meydana getirdi; tarım alanlarının hızla makineleştirilmesine, memleketin anayolları yapılmaya, tüketim sanayiine daha çok önem verilmekle birlikte, bütün sanayii kollarında esaslı tesisler, sulama ve enerji sağlama amacıyla büyük-küçük barajlar yapımına, başta İstanbul olmak üzere, büyük şehirlerin imarına başlandı. Sosyal alanda ihtiyarlık sigortası genişletildi, ölüm sigortası oranı artırıldı, büyük işçi hastaneleri yapımına önem verildi, işçi sendikaları güçlendirildi, ücretli hafta tatili kanunu çıkarıldı.

Kültür-eğitim alanında, başta Ege Üniversitesi olmak üzere Erzurum Atatürk Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, birçok yüksek okul, lise, ilkokul açıldı.

Büyük çapta bir kalkınma hareketinin gerektirdiği millî kaynakların yetersizliği, yabancı sermayeye müracaat etme zorunluluğunu getirdi. Bunun neticesinde bir yandan borç yükü arttı, bir yandan da enflâsyon belirtileri ortaya çıktı. Bu iktisadi krizler ve muhalefetin şiddetli eleştirileri, Demokrat Parti ve Menderes iktidarını oldukça zora soktu...

...Ve, vatanına, milletine ömür boyu saadetler dilediği o korkunç ayrılık günü gelip çatmıştı. 17 eylül 1961 günü eşine, oğluna, dostlarına ve tüm sevenlerine veda ederek 62 yaşında Hakk'ın Rahmetine kavuştu. Naaşı İstanbul-Topkapı' da "Anıt-Mezar" dadır.

Oğlu Aydın Menderes, 1989' da bir gazeteye verdiği röportajda, babası Adnan Menderes için şunları söyledi:

"Rahmetli babam Allah korkusu ve millet sevgisiyle yaşardı. Milletiyle bütünleşmiş bir liderdi. Kafasının içinde kabına sığmayan bir Türkiye vardı. Haksızlıkları sevmez, adam kayırma ve farklı muameleye çok kızardı. Büyük ideâllerin ve hedeflerin insanıydı. Ufku çok genişti. İnançlıydı, her sabah dua ederek evden ayrılırdı. İnşallah demeden konuşmazdı. Güçlü ve enerjikdi. Başkasının derdi aynen yüzüne aksederdi. 1957' de Ankara'yı sel bastığında, felâketzedelere bizzat yardım ederken kendisi de sele kapılmaktan zor kurtulmuştu. İnsanların sıkıntı ve üzüntü çekmesini asla istemeyen bir ruh yapısı vardı. Kin tutmazdı, kızsa bile kısa süre sonra herşeyi unutan, onu telâfi etmek için özürler dileyen, yollar arayan bir insandı."

"Öfkeli halinde bile, ağzından incitici, kırıcı bir söz çıktığı görülmemiştir. Kötü söz söylediği, maiyetinde çalışanları kırdığı hiç vâki olmadı. Mütevazi, son derece kibar ve duygusaldı. Mahkeme başkanı, kendisini suçlayıcı ifadeler kullandığında, başkana:  "Müsaadelerinizle Arzedeyim Reis Beyefendi Hazretleri" diye hitap ederdi. Mantıksız, muhakemesiz iş yapmaz, haksızlıkları sevmezdi. İman, inanç, Allah korkusu, edep, milleti sevmek ve onu büyük bilmek ve insanlara hizmet en bâriz vasıflarıydı."

ANIT-MEZAR    İstanbul - Topkapı
Oğlu Aydın Menderes talihsiz bir trafik kazası neticesi felç oldu. 2011 yılında 65 yaşında vefat etti. Berin Hanım ise 56 yaşındayken, kaybettiği eşi Adnan Menderes'in acısıyla yaşama tahammül etmeye çalıştı ve 1994' de vefat etti. Berin Hanım ve oğlu Aydın'ın naaşları; Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun da bulunduğu İstanbul-Topkapı'da "Anıt-Mezar" dadır.