27 Eylül 2015 Pazar

DARWİN, EVRİM VE YARATILIŞ

CHARLES Darwin, 1809 yılında İngiltere'de, durumu iyi olan bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Babası hekimdi. 16 yaşındayken tıp eğitimi görmesi için Edinburg Üniversitesi'ne gönderildi. Bu konu ilgisini çekmeyince; babası rahip olması için Cambridge Üniversitesi'ne gönderdi. Yakınlarının da etkisiyle dindar kişi oldu.

Darwin doğa tarihini seviyor, bol bol koleksiyon yapıyordu. Kraliyet gemisiyle 1831-36 arası beş yıl süren Güney Amerika kıyıları gezisine çıktı. Yaşayan her tür hayvan ve fosil iskeletleri dahil 4 bine yakın farklı örnek topladı. 13 tip ispinoz kuşu inceledi. Türler farklı adalarda
yaşıyordu. "Tanrı, komşu adalarda yaşayan birbirine çok benzeyen, 13 ayrı tür yaratmış olamaz" diye düşündü.

İlk tür Güney Amerika kıyılarından göç ederek bir adaya gelmiş ve oraya uyum sağlamıştı. Daha sonra buradan bir kısmı başka adaya göç etmiş ve oranın şartlarına uyum sağlamıştı. Canlıların kısa değil, çok uzun yıllar sonunda değiştiğini farketti. Bir türün hayatta kalma gücü, onun üreme döneminin uzamasını sağlar.

Darwin, beş temel ispat öne sürdü:
  1. Fosil türler ne kadar eskiyse, yaşayan türe o kadar az benzer.
  2. Bir ana türden gelen türler, genellikle atalarıyla aynı coğrafi bölgede yaşar. (Avustralya kangurusu başka yerde olmaz)
  3. Biyologlar türleri sınıflandırmışlardır. Demek ki; aralarında bağ vardır.
  4. Türler veya organlar, görünüş olarak farklı olabilir, fakat işlev olarak benzerler. (İnsan eli ile atın bacağı aynı kemik takımından (tarak kemiklerinden) oluşmuştur. Çok uzak olan bir türden genetik yolla geçiş olmuştur.
  5. Birbirine yakın türlerin embriyon gelişim evrelerindeki başlangıç benzerlikleri, aynı gelişim plânının aktarıldığını gösterir. Memeli embriyonunda; balık-amfibyum-sürüngen embriyonlarını hatırlatan başlangıç safhalarının bulunması tabiidir.
Bu araştırmalardan sonra Darwin'in felsefi düşüncelerinde değişimler oldu, dindarlığı azaldı. Öne sürdüğü fikirler, "yaratılış" felsefesiyle ters düştüğü için "kâfir" statüsünde görüldü. İngiltere'de doğduğu şehirde çok tepkiler aldı. 73 yaşında (1882'de) öldü. Katolik Kilisesi, 1950 yılında evrim fikrini, "Humani Generis" başlıklı bir genelgeyle kabul etti.

Günümüzde bazı din adamları; özellikle fosil tarama ve genetik ilmindeki baş döndürücü gelişmelere şahit olunca; "Tanrı'nın canlı-cansız, kâinatı yaratmadaki irade ve gücünün bu yolla tecelli ettiğini" kabul etmişlerdir. Yani Tanrı'nın, bir yaratmadan diğerine geçerken çok uzun süreçler kullanıyor görünmesi, biz insanların kısa ömrüyle bağlantılı algılama biçiminden kaynaklanır. Halbuki Tanrı, herhangi bir zaman dilimine bağlı kalmaksızın "kesintisiz-devamlı" olarak yaratmaktadır. Çünkü; Tanrı'nın yaratma gücü sürekli ve limitsizdir. "Evrimin hiç durmadan devam ediyor olması; esasen Tanrı'nın yaratmasının durmadan devam ediyor olması demektir." şeklindeki görüşlerle ortada çelişen bir durum olmadığını ifade ederler.