9 Eylül 2015 Çarşamba

KADININ TARİHİ SÜRECİ

ÇİN, Hindistan, Japonya ve egemen müslüman ülkelerde kadının eve kapatılması, hayatın temel ilkelerinden biriydi.

Milâttan önce 10. yy' da Hindistan'da evlilik kadın yaşamının ana hedefiydi. Böyle olunca, yaşları gelmeden kızların evlilikleri olurdu. Kızlar ekonomik olarak yük kabul ediliyordu. Dulların ise yeniden evlenmeleri yasaklandı.

Çin'de Milâttan önce 6. yy' da kadın tamamen kocasına ve kocasının akrabalarına bağımlıydı. Çok kadınlılık hoş görülmese bile, koca cariyeler alabiliyordu. 1644' ten 1911' e
kadar dullara baskı yapıldı. "Ya iffetli kalın, ya da intihar edin" denildi. (Oysa, fahişelik ve cariyelik devam ediyordu) .

İslâmiyet, 7. yy' da yayıldı. Kadının bağımlılığını korudu ve güçlendirdi. Kadın statüsünü şeriata dahil ederek, sonradan gerçekleşebilecek her tür değişimi imkânsız hale getirdi. Çok kadınlılığa izin verdi. Evlenilecek kadın sayısını en fazla dört ile sınırladı. Hanımlar arasında eşit muamele öğütledi. Mirasta "yarım hak" kadını zayıflattı. Kadını bol-kapalı elbiseler giymeye ve akraba harici erkeklerin uzağında kalmaya mecbur etti. Bununla beraber kadınların, kocalarından kendisi ve çocukları için tam bir mali destek istemeye hakları vardır.

Japonya'da budizm ve konfüçyus etkisiyle kadınlar iyice kıymetsizleşti. 16. ve 18. yy' larda kadınlar mülkiyet haklarını ve siyasi işlevlerini kaybettiler. Japon erkekleri çok eşliliği tatbik ediyor, cariyeler tutuyor ve canları istediği zaman kadınları boşuyorlardı.

Milâttan önce 30. yy' da, Sümer Medeniyeti'nde kadın, mirastan istifade eder. Tanrı'nın hareminde cariye ve fahişedir.

Sümerler döneminin çağdaşı olan Girit'teki  Minos toplumu, kadınlarla erkeklere eşit siyasi otorite tanıyarak Sümerler'den ayrılırlar.

Klâsik Yunan'da kadınlar siyasetten sınırlanır.

Yahudiler'de kadının toplumsal rolü kısıtlanmıştır. Hattâ cinsel ayrımı teşvik eder. Yahudi tektanrıcılığı; açıkça "erkek" yaratıcının yüceltilmesidir.

Roma İmparatorluğu, kadın-erkek arasında belirgin bir karşıtlık göstermedi. Milâttan sonra Aziz Paulus, (Havva, Meryem sebebiyle) dini açıdan kadına şüphe duyuyordu. Bu yüzden devletin resmi işlerine kadınları karıştırmadılar. Roma'yı istilâ eden Germenler ise kadınları mübadele (karşılıklı değiş-tokuş) edilecek mallar olarak gördüler.

9. yy' da Avrupa'da kadının, oldukça karmaşık süreçlerden çıkan gelişmelerle durumu düzelmeye başladı. Bir ara kilise ve lâikler tarafından hakları saldırıya uğradı. 19. yy' da kadınlar iyice uyanmaya ve hak elde etmeye başladılar. 20. yy' da özellikle medya kanallarının gelişmesiyle, seslerini daha etkili olarak topluma duyurdular.

                                                     DÜNYA'DAN KADINLAR