28 Ocak 2015 Çarşamba

ŞİDDETİN GEN İLE BAĞLANTISI

Genetik bilimi, insan davranışının sırlarını aydınlatmaya başladı.

İnsan öldürmenin bir bağımlılık olduğuna ve kalıtım yoluyla geçtiğine inanılıyor.

KATİLLİK GENİ

DNA' bilimcisi Watson: “Kaderimizin yıldızlarda yazılı olduğuna inanmıştık. Şimdi büyük ölçüde genlerimizde yazılı olduğunu biliyoruz” dedi. Acaba, katillik geni de var mı? . Kromozomlarda göz, saç, ten rengi olduğu gibi, insan öldürmek dürtüsü de var mı? Bu dürtü, değiştirilemeyen bir kaderse, bu durum avukatın savunmasına girer mi?

Yasalar, suç işleyen kişiye ceza verilebilmesi için, işlediği suça karşı ceza sorumluluğunun bulunmasını şart koşar. Bu sebeple, yaşı küçük olanlara, akıl hastalarına, alkol veya uyuşturucu müptelâlarına veya eylem esnasında yüksek dozda alkollü olanlara ceza verilmez. Genetik olarak suç işlemeye meyilli olanların da tıpkı akıl hastaları gibi cezalandırılmamasını isteyenler olmuştur.

KROMOZOM ANOMALİSİ

Suç işlemiş erkeklerde kromozom anomalisine rastlanmıştır Bu anomali XY olması gerekirken XYY şeklindedir. Bu sebeple o kişi “daha fazla erkek olduğu için, elinde olmadan, şiddet göstermeye ve suç işlemeye meyyaldir”, şeklinde yorumlanmıştır. Bazı Avustralya ve Fransız mahkemeleri, bu durumu ceza hafifletici neden olarak gözönüne almıştır.

Bu şüphe on sene kadar sürmüş, daha sonra yapılmış geniş kapsamlı araştırma, ifade edilen kromozom anomalisinin şiddete değil; zekâ geriliğine neden olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Bu anomalinin suça sebep olduğunu düşünen birçok kadının, hamileliklerine son verdikleri sanılıyor.

TEK GEN YETERLİ DEĞİL

İnsan davranış genetiği, çağımızın popüler araştırma alanlarından birini oluşturuyor. Elde edilen bilgiler, sadece hukuku değil, eğitimcileri, işverenleri ve sigorta şirketlerini de yakından ilgilendiriyor. Her hastalığı, her davranışı, sadece bir tek genin kontrol ettiği zannediliyor.

Davranış biçimi ve ruhsal hastalıklara, bir- iki hastalık dışında, tek bir gen neden olmuyor. Bunlar, birden fazla genin birbiriyle etkileşiminin bir sonucu. Üstelik bu genler, çevre faktörleri tarafından da denetleniyor.

Olay mahallinden saldırganın DNA'sına ulaşan polis, aradığı kişinin mavi gözlü, kızıl saçlı, esmer tenli olduğunu tespit etse de, kişiliği hakkında bilgi edinemez. Çünkü insan davranışı, birçok genin ve en az onlar kadar, çevrenin de kontrolü altındadır.

ÇOCUKLARIMIZI DÖVMEYELİM

Çocukluğun erken dönemdeki çevre şartlarının, ileri yaşlarda şiddete yatkınlığını belirlediği bilinir. Saldırgan davranışlar sergileyen kişilerin büyük bir bölümü, küçükken anne ya da babasından dayak yediğini söylemiştir. Bu nedenle, suçu önlemeye çalışanlar, aile içi şiddetin mutlaka engellenmesi gerektiğinde ısrar ederler. Öte yandan, aynı ortamda yetiştikleri ve aynı biçimde hırpalandıkları halde, kardeşlerden birinin bu durumdan hiç etkilenmediği de görülmüştür.

KISA GEN RİSKLİ

Dövülen çocukların, büyüdüklerinde şiddete ve suça yatkın olmalarının bir genetik temeli bulunduğu artık biliniyor. Bu durumdan sorumlu tutulan bir gen mevcut. Bu genin, uzun ve kısa diye adlandırılan iki şekli var. Uzun şeklini taşıyanlar, çocukluklarında fena muameleyle karşılaşsalar dahi, ileride şiddet göstermiyorlar. Kısa şeklini taşıyanlar ise, risk altında. Dayak yerlerse, onlar da ileri yaşlarda şiddet gösteriyorlar. Buna karşılık, huzurlu bir ortamda büyürlerse, antisosyal davranışlarda bulunmuyorlar.
 
Kısacası ; Avrupa ve Amerikan mahkemeleri, gen analizine göre karar oluşturmaktan şimdilik uzak duruyor...

Kaynak : adli tıp uzm. sevil atasoy 10.6.2007 hurriyet