Mustafa Kemal Paşa, keyifli bir zamanında, Arıburnu’ndaki harekâtın bir bölümünü bana şöyle anlatmıştı :
“Düşmanın bütün “yıkıcı araçlarıyla”, üzerimize yüklendiği bir gündü. Saflarımız “korkunç” bir surette boşalıyordu. “Yiğit
Mehmetçikler” den “binlercesinin” sapır sapır döküldüklerini görüyordum. Bu kanlı
sahne, âmirim durumundaki paşayı “telâşa”
düşürdü. ‘Geri çekilmekten sözetti’...”
“Ben geri çekilme fikrinde değilim. İleri hareketi yeğ tutarım. Geri çekilmek; mahvolmaktır. Sorumluluğu kim üzerine alıyorsa, komutayı da o alsın!...” dedim
Âmirim
olan komutan:
‘Hayır!. İşi,
bu ana kadar sen yönettin. Yine sen bitirmelisin’ dedi.
‘Şehitlerin
üzerinden atlayarak, sağ kalan askerlerin önüne geçtim.’
“Arkadaşlar!, ‘Diye haykırdım’. Karşımızdaki düşman döğüşemez duruma gelmiştir. En ufak bir
kımıldamanız, onları kaçırmaya yetecektir...”
“Haydi arkadaşlar!. Önünüzde ben olmak üzere, hep birlikte düşmana hücum
edelim...”
‘Kahramanlar,
“çelik birer yay” gibi gerilerek,
düşmanın üzerine atıldılar...’
“Netice
olarak; Arıburnu savaşını kazandık...”
Salih Bozok (*)
(*)
Atatürk’ün yakın arkadaşı ve yaveri, Milletvekili
Kaynak : kemal arıburnu, atatürk’ten anılar, isbank kült. yay. 1976, s.30,31