Alkollü içkilerin
vücutta zaman zaman yinelenen ya da sürekli bozukluklara sebep olacak seviyede
kullanılmasına alkol bağımlılığı
denir. Zararlı etkileri, özellikle etil
alkolün etkisine bağlı olarak gelişir. Etil
alkol alındıktan sonra mide ve bağırsak yoluyla hızla emilerek başta karaciğer ve beyin olmak üzere vücudun çeşitli organlarına yayılır.
ATILMASI DAHA YAVAŞ
Vücuttan atılması,
emiliminden daha yavaştır. Alkol,
karbondioksit ve suya dönüşerek vücuttan atılır. Bu reaksiyonda ara ürün olarak
açığa çıkan asetaldehit daha sonra
karaciğer için zehirli olan asetata
dönüşür. Kandaki etil alkol düzeyi arttıkça,
karaciğer tarafından tam olarak parçalanması zorlaşır. Sinir dokusu
alkole daha da duyarlıdır. Sinir
hücrelerine giren alkol metabolizmayı önemli bir biçimde etkiler.
Etil alkol,
dış alım olmaksızın da kanda düşük seviyelerde (100 cc de 1 miligramın altında)
bulunur. Bu seviye, bazı içkilerde bulunan etil alkol miktarına göre çok
düşüktür. Meselâ; birada % 3-5 , şarapta
% 8-12 , likörlerde % 35-65
arasında etil alkol vardır.
ÖLÜM RİSKİ DOZU
Kandaki
alkol düzeyi 100 cc de 200 miligrama
çıkınca ilk zehirlenme belirtileri
görülmeye başlar. Bu oran 250-450
miligrama çıkınca belirtiler daha da ağırlaşır. 100 cc de 500-750 miligramlık bir seviye ölüm riski taşır. Bu değerler normal
kişiler için geçerlidir. Kronik
alkolikler, 100 cc de 1000-1200
miligramlık alkole dayanabilirler.
Alkolün yol açtığı ruhsal
bozukluklar değerlendirilirken sarhoşluğun tipik belirtilerini gösteren akut
zehirlenmeyle, kronik zehirlenmeye bağlı belirtileri birbirinden ayırdetmek çok
önemlidir. Kronik zehirlenme tam ve
kesin bir zararlı madde bağımlılığı olarak kabul edilir.
MESLEKİ ZEHİRLENMELER
Metanol, bütanol, propanol
gibi başka alkol bileşiklerinden kaynaklanan zehirlenmeler ise genellikle
mesleki nedenlerle bu maddelerle temas eden insanlarda görülür.
Netice itibarıyla; insan vücuduna her açıdan zararlı olan
alkolden mümkün olduğunca uzak durmak gerekir.
Kaynak : medicana, ana
yayınc.1993 c.12