BEHÇET KEMAL
ÇAĞLAR (1908 - 1969)
Erzincan‘da
doğdu. Kayseri Lisesi’nin son
sınıfından imtihanla Zonguldak Maden
Mühendisliği Mektebi’ne girdi. 1932 de bu okuldan mezun oldu. Fransa’da staj gördü. İktisat Vekâleti’nde çalışırken 1934 de
inceleme yapmak üzere İngiltere’ye
gönderildi. Dönüşte, Halkevleri
Müfettişi oldu. 1941 de Erzincan
Milletvekili seçildi. 1947 de istifa
etti. Robert Kolej’de edebiyat öğretmeni oldu. 1961 de Kurucu Meclis üyeliğine getirildi. Son
görevi TRT Yönetim Kurulu’ndadır.
Radyo konuşmaları ve Atatürkçü
şiirleriyle tanınmıştır...
Şiir Kitapları : Erciyas’tan Kopan Çığ, Burda Bir Kalp Çarpıyor.
Oyunları
: Çoban, Atillâ
Nesirleri
: Hür Mavilikte, Dolmabahçe’den Anıtkabir’e Kadar, Kur’anı Kerimden İlhamlar.
Bütün şiirlerini 1966 da “Benden İçeri” adlı kitapta
toplamıştır.
İstiyorum ki; sana giden yolda ne şosa,
Ne ufacık bir geçit, ne açıkmış iz olsa;
Sade sarp yalçın olsa ve sade dimdik kaya.
Avuçlarım, dizlerim, koyulup kanamaya;
Kanımla kayalara destanını yazarak
Bahtım siyah olmadan, göğsüm kızıl, alnım ak
Parıltılı gözlerim, yıldız olacak gibi
Çıksam sana, kaleye çekilen sancak gibi
Ne anam var gözümde, ne babam, ne sevgilim;
Şimdi ben senden başka hiç kimsenin değilim;
Dere olsam ardından çağlasam, aksam gitsem;
Kartal olsam köşkünü her akşam tavaf etsem;
Rüzgâr olsam okşasam saçını bir yâr gibi;
Arz olsam, kucaklasam seni bu diyar gibi;
Şimşek olsam adını göğe yazsam muttasıl...
Patlayan fırtınaya göğüs gererse nasıl
Gemiler imdat diye koy araya araya
Ben de öyle kendimi dar attım Ankara’ya
Koparak bir çığ gibi yurdumun bir dağından,
“Ülkü” yü içmek için Ankara kaynağından,
Yüzünü görmek için yakından bir saniye...
Yollarda yıldızlara daldım gözlerin diye,
Kılıcın kesti sandım ufka düşen güneşi
Bir kesik baş halinde kan olurken ateşi,
Başın göründü sandım gün doğarken yollarda
Seni Mecliste sandım sel çağlarken bir yarda,
Yapayalnız yollarda sandım çakınca şimşek;
Dinlenmeyi bilmeden yürüdüm günlerce ben,
Hasretinden hız aldım, koştum gündüz gece ben,
Bu şehrin havasını içime sindirmeye;
Senin nefes kattığın bu aziz hava diye.
Geldim, sordum: “Nerde O ?” Gösterdiler yerini,
Kıskançlık gösteriyor, sade, sevgilerini,
Geleli günler oldu, hep hasret ateşinde,
Günlerdir göremedim, koşuyorum peşinde,
Bir gün olsun yakından görünmezsen sen bana,
“Hedef Akdeniz!” gibi düşeceğim arkana,
Öyle ki hain sanıp vuracaklar bir gün de,
Çırpınırken kuş gibi kalbim senin önünde...
Vuslat malolmaz sade kan ve gözyaşına
Bak yemin ediyorum gençliğimin başına
Bir çetin ısrar varsa darılma bu sözüme
Göreyim, ondan sonra mil çeksinler gözüme;
Gür sesimde adın var, kör gözlerime de dol,
Gönlümün, gözlerimin ilk ve son ışığı ol...
Neye benden uzaksın bir başka ırkın gibi?
Gönlüm bir hançer gibi, hasretim bir kın gibi.
Sıyrılmalı bu hançer gibi, hasretim bir kın gibi,
Sıyrılmalı bu hançer paslandıran bu kından,
Bir kere görün bana yakından, çok yakından.
Bilmiyorum: riya ne? Hulûs ne? İhtiram ne?
Doğrudan doğruya ben dönüp senin kâbene
Huşûdan çok mukaddes bir cür’etin sahibi
“Tur”da nerdesin diye bağıran “Musa” gibi
Kulaklarımda bir gün çınlasın sesin diye
Sana haykırıyorum: “Gazi! Nerdesin?” diye...
Behçet Kemal Çağlar