20 Şubat 2015 Cuma

TOPLUM HAFIZASININ AKTARILMASI

İnsanı hafıza (bellek) oluşturmaya zorlayan güç toplumdan yani sosyal hayattan kaynaklanır. Şahsi düşünceler, sosyal çevrelerde hatırlanıp ortaya dökülürler.

Yazının bulunmadığı toplumlarda, geçmişten bu yana edinilmiş bilgiler, kollektif hafızada yani, sözel gelenekle korunurlar. Yazının ağır bastığı toplumlarda ise bilgi birikimi yazı ile korunur.

Din alanında bilgi birikimi aktarmak için tek yol dil değildir. Ayinler, kutsal yerlerin ziyareti, kurban, ibadetler, törenler, kuruluş günleri vs gibi aktiviteler de bilgilerin hatırlanmasını ve aktarılmasını sağlar. Kutsal törenler, zaman içinde mânâlarını kaybeder ve büyüklerden görüldüğü şekilde, töresel bir mecburiyet halini alarak tatbik edilirler

Batı Afrika’da kadınlara 4, erkeklere ise 3 rakamı atfedilmiştir. Her iki cins de hayatlarında bu rakamlarla bağlantılı özel davranışlar seçerler. Bu kolay hatırlanmayı sağlayabilir.

Bilgi birikimlerinin aktarılıp hatırlanması için sözel kısa metinler oluşturulur. Şiirler, atasözleri, özlü sözler, masallar, ilâhiler, mitolojik hikâyeler bu amaca hizmet ederler.

Geçmiş olayların hatırlanmasıyla hazırlanan tarihi belgeler, çeşitli ilişkilerin doğru biçimde günümüze ulaşmasını sağlar. Ancak bunlar, genellikle güncel tesirlerin baskısıyla, o zamanın olaylarını haklı çıkarmaya yönelik bazı değişikliklere de uğrayabilmektedir.

Sözlü gelenekler, yazıya dökülürken veya sözlü olarak aktarılırken doğası gereği birtakım değişimlere uğrar. İlâveler, yanlışlıklar ve unutmalar (ezberlense dahi) devreye girebilir.

Batı Afrika’da gelenekçi “griotlar” zamanlarına ait bilgileri ezberler ve geleneksel olarak sonraki kuşaklara aktarmaya çalışırlar...


Günümüz gelişmiş toplumları, bilgiyi toplamak, bilgi birikimini muhafaza etmek için halen yazıyı kullanmaktadır. İnternetin icadıyla; bilgiyi muntazam arşivlemek, korumak, gerektiğinde ortaya dökmek ve kopyalayarak paylaşmak son derece kolay hale gelmiştir...