22 Ekim 2015 Perşembe

SAPIKLIK KOKAN SOSYALİTE

BAZI kadınlar hapishane mahkûmlarına ilgi duyar. Onlarla uzun yıllar mektuplaşırlar, zaman zaman ziyaretlerine giderler. Aralarında nadiren evlenenler de olur. Bu tür kadınlar, erkeğin külfetini, çekilmez yanlarını yakınen yaşamaksızın; uzaktan uzağa derin ilgi ve aşk yaşamayı severler. Bu daha heyecan verici bulunur, çünkü birbirlerinin itici yanlarını görüp hissetmeden, yalnızca sevgi ve beklenti sunarlar. "Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli" demeye benzer bir hayat olur.

                                                                   *   *   *

Genellikle yaşlı olan kadın-erkek karışık bazı Katolik Hristiyanlar, tam çıplak bir vaziyette kiliseye giderek hep beraber İncil okuyup ayin yapıyorlar. "Tanrı bizi zaten
çıplak yaratmış; niçin örtünelimki" diyorlar.

                                                                   *   *   *

Paganizmden (çok tanrıcılık) gelen bir gelenekle, aya tapınan bir takım ful çıplak cadılar (kadınlar), dolunay çıktığı gecelerde toplanarak gece boyunca ritüeller yaparlar. Böylece tanrılarını memnun ettiklerine inanırlar.

                                                                   *   *   *

Japonya'nın bir kasabasında Şinto rahip, seçtiği çıplak bir gence ruhanilik sıfatı veriyor. Gencin yapması gereken, kendisine aşırı ilgi gösteren cemaatini aşarak beş yüz metre ilerideki tapınağa ulaşmaktan ibaret. Yol boyunca, kasabanın yarı çıplak gençleri ona dokunmaya çabalarken, birbirlerini eziyorlar. Seçilen genç büyük izdiham altında yara-bere alarak ve ezilerek mabede varıyor. Bu yolda ruhani gence dokunabilenler kendilerini şanslı addederek, önemli bir ibadeti yerine getirmiş olmanın huzurunu yaşıyorlar. Cemaatten bir adam: "Çok istedim, ama maalesef bu yıl da dokunamadım, üzgünüm" diyor. Çıplak gence dokunmak çeviklik istediği için yaşlılar ve şişmanlar kalabalığa girmeye cesaret edemiyorlar.

                                                                   *   *   *

Birtakım Hristiyanlar, ellerine, alınlarına, göz çevrelerine yaralar açarak, çevrelerindeki insanlara: "Bunu Tanrı (Hz. İsa) yaptı" diyorlar. Mesele din olunca saygınlık kazanıyor, aksi iddia edilemiyor. Bu insanlar, Hristiyanlığa daha fazla kişi katılsın diye teşvik amaçlı olarak kendilerini yaralıyorlar. Bunda da oldukça samimiler. Öyle ki; kendileri dahi bir müddet sonra bu "mucizeye!" inanmaya başlıyorlar.

                                                                   *   *   *

Sayıları az da olsa, kız arkadaşının vücuduna keskin falçatayla çizikler atıp akan kanı yalayanlar var. Kendilerine "vampirler grubu" adını vermişler. İşin tuhaf yanı, kesik içinde kalan partner kadının bu işten memnuniyet duyması.

                                                                   *   *   *

Erkek, çok sevdiği kız arkadaşının elini göğsüne bastırtıp, elinin kalıbını falçatayla çiziyor. Oluşan derin yaralar yaklaşık bir ay sonra kapanıyor, fakat çizilen yerler kabarık kaldığı için, sevgilisinden kalıcı iz almış oluyor.

                                                                    *   *   *

Nepal'de Tanrı Şiva'yı ziyaret eden bazı Hindular, ilâhi söyleyip uyuşturucu (mariuana) içerler. Bu uyuşturucunun kendilerine Tanrı'nın kutsal bir hediyesi olduğunu söylüyorlar. Hatta Tanrı'nın bile içtiğini ifade etmekteler. Bu uyuşturucu, kişiyi Tanrı'yla birleştiriyormuş ve içtiklerinde içlerindeki bazı hırslarını yok ediyormuş.