Yıl 1937 . Bir gazetede, “Makedonya” adlı eserim tefrika
ediliyordu. Bir akşam üstü, Başyaver
Celâl Üner Bey beni telefonla aradı. Dolmabahçe
Sarayı’na davet edildim. Atatürk,
nazik bir şekilde beni karşıladı.
“Yazını okuyorum. Hürriyetin ilân edildiği zaman küçük bir çocuk olman lâzım...
Fakat kutlarım, o günleri iyi canlandırıyorsun.
Yalnız, Abdülhamid’i hiç sevmediğin belli.”
Atatürk,
biraz durdu, elindeki kalemi önündeki kitaba vurarak düşünür gibi oldu. 1-2
dakikalık sessizlikten sonra, şu sözleri söyledi :
“Sevme Abdülhamid’i !, fakat sakın hatırasına hakaret edeyim deme!
Senin kuşağın, biraz daha ölçülü kararlar vermeye alışmalı...”
“Bak çocuk!. Şahsi kanımı kısaca söyleyeyim:
Tecrübe göstermiştir ki; toprakları üstünde yaşayan insanların çoğunun durumu şüpheli olan ve ayrıca,
etrafı düşmanlarla çevrili bir büyük devlette, Abdülhamid’in yönetimi büyük bir
hoşgörüdür. Hele bu yönetim 19. yüzyılın son yıllarında uygulanmış olursa...”
Ayrılmama müsaade
buyurdular. Saygılarımı sunarak huzurundan uzaklaştım.
Nizamettin
Nazif Tepedelenlioğlu (*)
(*)
(1901-1970) gazeteci, yazar, atatürk’le ilgili eserleri vardır
Kaynak: kemal arıburnu, atatürk’ten anılar, işbank kült.yay.1976, s.34,35