NAİLİ (D.? – 1666)
Asıl adı Mustafa Çelebi’dir. Divan kâtiplikleri’nde bulunmuştur.
Sürgüne gönderilerek gurbette ölmüştür. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Gazelleriyle meşhurdur.
İstanbul ağzını şiirde çok iyi
kullanmıştır.
Gazel
Hevây-i aşka uyup kûy-i yâre dek gideriz
Nesim-i subha refikız bahâra dek gideriz
Pelâspâre-i rindi bedûş, kâse-bekef
Zekât-ı mey verilir bir diyâra dek gideriz
Verip tezelzül-i Mansûru sâk-ı arşa temam
Hudâ Hudâ diyerek pây-i dâra dek gideriz
Felek girerse kef-i Nâili’ye dâmanın
Seninle mahkeme-i Kibriyâ’ya dek gideriz.
(Aşk hevesine kapılıp
sevgilinin semtine kadar gideriz. Sabah meltemine arkadaşlık ediyoruz, bahara
kadar gideriz. Kalenderlik paçavraları sırtımızda, derviş çanağı elimizde, içki
zekâtı verilen ülkeye kadar gideriz. Hallacı Mansur’un sarsıntısını gökyüzünün
temel direğine verip Allah dedik mi, darağacının ayağına kadar gideriz. Ey
kader, eteğin bir kere Naili’nin eline geçerse; seninle Tanrı’nın büyük
mahkemesine kadar gideriz)
Nâyın ki çıkar zemzeme sürâhlarından
Bülbüller öter sanki gülün şâhlarından
(Ney sazının deliklerinden
âhenkli sesler çıktıkça gül fidanının ana dallarından bülbüller ötüyor sanılır)
Bahârı neyleriz? Ol gül’izar-ı gonce-femin
Gülüp açılması bin nevbahâra değmez mi?