16 Mart 2015 Pazartesi

YUNUS EMRE, ŞİİR VE BİYOGRAFİ

YUNUS EMRE    (D.? – 1320-21)

Porsuk nehrinin Sakarya’ya döküldüğü yere yakın Sarıköy’de doğduğu söylenir. Tasavvufla ilgili halk şiirinin en büyük üstadıdır. Şiirleri, bugün de memleketin her tarafında okunup söylenmektedir. Hayatı üzerine fazla bir şey bilinmemekte, Bektaşilerin büyüklerine ait yazılmış biyografilerde, Yunus için çeşit çeşit hikâyeler anlatılmaktadır... Kendisi cahil bir köylüdür. Hayatı hakkındaki hikâyeleri anlatan Bektaşi kitapları okuma-yazma bilmediğini kaydediyorsa da şiirlerinden kuvvetli bir medrese tahsili gördüğü anlaşılmaktadır.

Horasan Erenlerinden Anadolu’ya göçmüş ve kendi adına Bektaşilik tarikatını kurmuş olan Hacı Bektaş-ı Veli’nin kısmet verdiklerinden Taptuk Emre’ye kul olmuş, kırk yıl şeyhinin dergâhına hizmet etmiştir. Ondan sonra kısmeti açılmış ve tasavvuf inançlarını söyleme ve yayma izni verilmiştir. Bunun üzerine şiirlerini meydana getirerek seyahatlere çıkan Yunus Emre Konya, Şam ve Azerbaycan’ı gezdi. Mevlâna Celâleddin’i Rûmi ile görüştü. 1307 yılında “Risâletünnushiyye”  (nasihat kitabı) adında mesnevi tarzında bir eser yazdı. Şiirleri “Yunus Divanı” adı altında toplanmıştır. Son derece sade bir dille en güç ahlâk ve inanç meselelerini çözümleyen bu şiirler kısmen “Burhan Toprak” tarafından yeni harflerle yayınlanmış ve Fransızcaya çevrilmiştir.

Adnan Saygun, şiirlerinden bir kısmını Batı müziği tekniğiyle bestelemiş ve Yunus Emre Oratoryusu’nu meydana getirmiştir. Yunus’un birçok ilâhisi özel bestelerle halk arasında söylenir. Yunus Emre’nin şiirleri “Divan” adı altında bastırılmıştır, ama bunların Divan edebiyatı şairlerinin divanlarıyla benzerliği yoktur. Yunus’un şiirleri ahlâk öğretmek ve Allah sevgisi aşılamak bakımından büyük değeri vardır. Aradan geçen yüzyıllara rağmen bu şiirlerin yazıldığı dil, duruluğunu muhafaza etmiştir. Bu sebeple, bugün de bütün Anadolu’da yer yer söylenip okunmaktadır...

YUNUS EMRE’DEN ÖRNEKLER:

Hey benim ömrüm kuşu mande carasın bir gün
Ecel arayı görür, ele giresin bir gün
Gele göğsüne kona, tenin tutuşa yana
Bir kadeh şerbet suna, içe kanasın bir gün
Görmeğe gelenleri, hal hatır soranları
Sevgili yârenleri görmez olasın bir gün
Yarenlerin geleler, seni tâcilleyeler
Soyalar donlarını uryan olasın bir gün
Münkirle nekir gele, gele karşında dura
Dilince sual sora, cevap veresin bir gün
Âşık Yunus nidesin, nerelere gidesin
Erenler meclisine girmez olasın bir gün

* * * 

Bir korku düştü canıma acep n’ola benim halim
Derman olmaz ise bana acep n’ola benim halim
Dünya donları soyucak, yuyucu tenim yuyucak
İletip kabre koyucak acep n’ola benim halim
Eller gidip ben kalıcak, sinimde yalnız olucak
Münkirle nekir gelecek acep n’ola benim halim
Ne ayak tuta ne elim, ne aklım kala ne bilim
Cevap vermez ise dilim acep n’ola benim halim
Mezardan duru gelicek, Hak terazi kurulacak
Amelimiz görülecek acep n’ola benim halim
Miskin Yunus eydür sözü, kan yaş ile dolu gözü
Dergâhına tutar yüzü acep n’olur benim halim

* * *

Yalancı dünyaya konup göçenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Üstlerinde türlü otlar bitenler
Ne söylerler ne bir haber verirler

Toprağa garkolmuş nâzik tenleri
Söylemeden kalmış tatlı dilleri
Gelin duadan unutman bunları
Ne söylerler ne bir haber verirler

Yunus der ki gör takdirin işleri
Dökülmüştür kirpikleri kaşları
Başları ucunda hece taşları
Ne söylerler ne bir haber verirler

* * *

Gönül düştü bu sevdaya, gel gör beni aşk neyledi
Başımı verdim kavgaya, gel gör beni aşk neyledi
Ben ağlarım yana yana, aşk boyadı beni kana
Ne âkılem ne divana, gel gör beni aşk neyledi
Mecnun oluban yürürüm dostu düşümde görürüm
Uyanır melül olurum, gel gör beni aşk neyledi
Aşkın beni mesteyledi, aldı gönlüm hasteyledi
Öldürmeğe kasteyledi, gel gör beni aşk neyledi
Gâh eserim yeller gibi, gâh tozarım beller gibi 
Gâh akarım seller gibi, gel gör beni aşk neyledi
Akan sulayın çağlarım, dertli yüreğim dağlarım
Yârim için ben ağlarım, gel gör beni aşk neyledi
Benzim sarı, gözlerim yaş, bağrım yara, ciğerim baş
Halim bilen dertli kardaş, gel gör beni aşk neyledi
Miskin Yunus biçareyim, baştan ayağa yâreyim
Dost elinden âvâreyim, gel gör beni aşk neyledi

* * *

Çıktım erik dalına, anda yedim üzümü
Bostan ıssı kakıyıp der ne yersin kozumu
Kerpiç koydum kazana, poyraz ile kaynattım
Nedir deyin sorana bandım verdim özünü
İplik verdim çulhaya, sarıp yumak etmemiş
Becit becit ısmarlar gelsin alsın bezini
Bir serçenin kanadın kırk kağnıya yüklettim
Çifti dahi çekmedi şöyle kaldı kazın
Bir sinek bir kartalı kaldırdı yere vurdu
Yalan değil gerçektir ben de gördüm tozunu
Bir küt ile güreştim elsiz ayağım kaldı
Şunu da basamadım göyündürdü özümü
Kaf dağından bir taşı şöyle attılar bana
Öylelik yola düştü bozayazdı yüzümü
Balık kavağa çıkmış zift turşusu yemeğe
Leylek koduk doğurmuş bak a şunun sözünü
Yunus bir söz söylemiş hiçbir söze benzemez
Erenler meclisinde bürür mâna yüzünü