ZİYA PAŞA (1825 - 1880)
İstanbul'da doğdu. Başbakanlık kaleminde memurluk yaparken Sadrazam Mustafa Reşit Paşa'nın yardımıyla saray kâtipliğine alındı. Fransızca öğrendi. Mutasarrıflık idare göreviyle Anadolu'da dolaştı. "Yeni Osmanlılar" denilen gizli cemiyete girmiş ve Namık Kemal'le 1876 da Paris'e kaçmıştı. Oradan Londra'ya, oradan da Cenevre'ye geçti. Bu arada Sadrazam Ali Paşa aleyhine "Zafernâme" adlı şaheserini yazdı. İsviçre'deyken Fransız yazarı Rousseau'nun bir eserini dilimize çevirdi. Abdülâziz idareden indirilince, Milli Eğitim Müsteşarı oldu. Suriye, Konya ve Adana Valiliklerinde bulundu. Adana'da valiliği esnasında vefat etti.
Şiirleri eski nâzım şekillerinde yazılmış olmakla beraber hece vezniyle bir türküsü meşhurdur. Üç ciltlik "Harabat" adında bir şiir antolojisi vardır. Bazı tercümeler de yapmıştır.
ZİYA PAŞA'DAN ÖRNEKLER:
Türkü
Akşam olur güneş batar şimdi buradan
Garip garip çoban kaval çalar dereden
Pek körpesin esirgesin seni Yaradan
Gir sürüye kurt kapmasın gel kuzucuğum
Sonra yardan ayrılırsın ah yavrucuğum
Çünkü Mevlâm kul eyledi sana özümü
Bastığın yerlere sürsem yüzüm gözümü
Uyma ağların fendine dinle sözümü
Gir sürüye kurt kapmasın gel kuzucuğum
Sonra yardan ayrılırsın ah yavrucuğum
* * *
Milyonla çalan mesned-i izzette şerefrâz
Birkaç kuruşu mürtekibin câyı kürektir
(Milyonla çalan en yüksek mevkilere oturur. Birkaç kuruş çalanın yeri ise kürek mahkûmluğudur)
* * *
Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmıyanın hakkı kötektir
(Nasihatla yola gelmeyeni azarlamalı, o da fayda etmezse, onun hakkı dayaktır)