16 Mart 2015 Pazartesi

KAYGUSUZ ABDAL, ŞİİR VE BİYOGRAFİ

KAYGUSUZ ABDAL   (D.? – Ö.?)

14. yüzyılda yaşamış ve kişiliğini korumuş halk şairlerinden biridir. Adının sonundaki “abdal” kelimesi, Pir Sultan Abdal, Deniz Abdal gibi birçok tekke şairinin isminde görülür. Bu kelime “bediyl” yani; “değiştirilecek şey” anlamına gelen kökten türemiştir. Mânâsı da: “Dünyayı verip ahireti kazanmış olan insan” demektir.  Bununla birlikte Abdallık, Bektaşilikte bir mertebedir. Bir inanca göre; bütün velilerin yani, ermişlerin sayısı üçyüzdür. Ermiş, sağken dünyasından geçip Tanrı’yı kendinde bulmuş olan bu üçyüz velinin (çoğulu evliya’dır)  kırk tanesine Abdal derler. Bu rütbe, tasavvuftaki terk-i terk derecesinin karşılığıdır ki, Abdallar için artık bu dünyada hiçbir şeyin değeri kalmamıştır. Dış görünümlerine fazla özen göstermezler, yemek-içmek konusunda yarı açlığı tercih ederler. Bu yüzden yaşam tarzları çevresiyle terslik gösterir. Bu yüzden Abdallara “meczub” yani “Tanrı cazibesiyle kendinden geçmiş” gözüyle bakılır.

Kaygusuz Abdal, hayatı hakkında pek az şey bilinen derviş şairlerdendir. Rivayete göre, Alâiye Bey’in oğludur. Alanya’lıdır. Abdal Musa’nın Elmalı’daki tekkesine kul olmuştur. Kırk yıl kulluk ettikten sonra Mısır’a gönderilmiş, orada vefat etmiş, tekkesinin mağarasına gömülmüştür. Şiirlerinden anlaşıldığına göre II. Murat devrinde yaşamıştır. Yunus Emre’nin izinde yürüyen bir Bektaşi şairidir. Abdallık derecesine yükselmiştir...


KAYGUSUZ ABDAL’DAN ÖRNEKLER

Cümle kaplumbağalar kanatlanmış uçmağa
Kertenkele derilmiş Kırım suyun geçmeğe
Bir pire bir mud tuzu yüklenmiş gider yola
Geh at olup yorgalar geh kuş olup uçmağa
Bir karınca devenin tepmiş oyluğun ezmiş
Bir budunu götürmüş, dönüp ister kaçmağa
Çekirge buğday ekmiş Manisa’nın çayında
Sivrisinek derilmiş ırgat olup biçmeğe
Balıkçıl köprü kurmuş o çayların birinde
Yüklü yüklü ördekler gelir andan geçmeğe
Ergenenin köprüsü susuzluktan kurumuş
Edirne minaresi eğilmiş su içmeğe

Kaygusuz’un sözleri Hindistan’ın kazları 

Sen de bu yalan ile geldim dersin Uçmağ’a