KAYGUSUZ
ABDAL (D.? – Ö.?)
14.
yüzyılda yaşamış ve kişiliğini korumuş halk şairlerinden biridir. Adının
sonundaki “abdal” kelimesi, Pir Sultan Abdal, Deniz Abdal gibi
birçok tekke şairinin isminde
görülür. Bu kelime “bediyl” yani; “değiştirilecek şey” anlamına gelen
kökten türemiştir. Mânâsı da: “Dünyayı verip ahireti kazanmış olan insan”
demektir. Bununla birlikte Abdallık, Bektaşilikte bir mertebedir.
Bir inanca göre; bütün velilerin yani, ermişlerin sayısı üçyüzdür. Ermiş,
sağken dünyasından geçip Tanrı’yı kendinde bulmuş olan bu üçyüz velinin (çoğulu
evliya’dır) kırk tanesine Abdal derler. Bu rütbe,
tasavvuftaki terk-i terk derecesinin karşılığıdır ki, Abdallar için artık bu
dünyada hiçbir şeyin değeri kalmamıştır.
Dış görünümlerine fazla özen göstermezler,
yemek-içmek konusunda yarı açlığı
tercih ederler. Bu yüzden yaşam tarzları çevresiyle terslik gösterir. Bu yüzden Abdallara “meczub” yani “Tanrı
cazibesiyle kendinden geçmiş” gözüyle bakılır.
KAYGUSUZ
ABDAL’DAN ÖRNEKLER
Cümle kaplumbağalar kanatlanmış uçmağa
Kertenkele derilmiş Kırım suyun geçmeğe
Bir pire bir mud tuzu yüklenmiş gider yola
Geh at olup yorgalar geh kuş olup uçmağa
Bir karınca devenin tepmiş oyluğun ezmiş
Bir budunu götürmüş, dönüp ister kaçmağa
Çekirge buğday ekmiş Manisa’nın çayında
Sivrisinek derilmiş ırgat olup biçmeğe
Balıkçıl köprü kurmuş o çayların birinde
Yüklü yüklü ördekler gelir andan geçmeğe
Ergenenin köprüsü susuzluktan kurumuş
Edirne minaresi eğilmiş su içmeğe