BAKİ (1526
– 1600)
İstanbul’da
doğdu. Asıl adı Mahmut Abdülbaki’dir.
Fakir bir müezzin’in oğludur.
Çocukluğu saraç çıraklığıyla
geçmiştir. İlk şiir bilgilerini, bu çıraklık devresinde Sait Zati’den almıştır. Medresede
yetişmiştir. Müderrislik (medrese öğretmenliği)
yapmıştır. Edirne, Mekke ve Medine’ye kadılık yapmak üzere
gönderilmiştir. Gittikçe yükselerek önemli bir yer olan İstanbul Kadılığı’na getirilmiştir.Daha sonra Anadolu ve Rumeli Kazaskeri
de olmuş, ama adliyenin en yüksek makamı olan Şeyh-ül İslâm’lığı çok istediği halde, isteğine kavuşamadan vefat
etmiştir. Dört Padişah devrinde de yerini koruyabilmesi, üstün bilgisinden ve yerini hak etmiş olmasından ileri gelir.
Yükselmek ve yeni mevkiler elde etme isteği bakımından hırslı sayılırdı. Kanuni’ye
çok bağlıydı. Onun vefatı üzerine “Terkib-i
Bend” denilen parçalı şiir şekliyle uzun ve güzel bir mersiye (ağıt) yazmıştır. Divanı
vardır. Din ile alâkalı
konularda bazı tercümeleri de
vardır.
GAZEL
Fermân-ı aşka cân iledir inkiyadımız
Hükm-i kazâya zerre kadar yok inadımız
Bâş eğmeziz edâniye dünyâ-yi dûn için
Allahadır tevekkülümüz, itimadımız
Zühd ü salâha eylemeziz iltica hele
Tuttu eğerçi âlem-i kevni fesadımız
Meyden safâ-yi bâtın-ı humdur garaz hemân
Erbâbı zâhir anlayamazlar murâdımız
Minnet Hudâya devlet-i dünya fenâ bulur
Baki kalur sahife-i âlemde âdımız
Baki
(Tanrı
sevgisinin emrine canla baş eğeriz. Kaderin hükmüne, zerre kadar karşı
gelmeyiz. Şu aşağılık dünyada, elimize servet geçsin diye âdi kimselere baş
eğmeyiz. Tevekkülümüz ve güvenimiz yalnız Tanrı’yadır. Hele kusurlarımız, şu
kâinatı tutsa bile, sofu görünüp yalana sığınmayız. İçkiden maksat, şarap
küpünün içindeki rahatlığı bulmaktır,
ama işin görünüşüne bakanlar bu maksadı anlayamazlar. Allah’a şükürler olsun
ki; dünyada ele geçen herşey ölümlüdür, ama adımız âlem sayfalarında baki
kalacaktır)